Irak da Suriye de bölünecek!

  • GİRİŞ11.06.2014 09:19
  • GÜNCELLEME11.06.2014 09:19

Türkiye'nin güneyi bu yüzyıla büyük bir istikrarsızlıkla girdi. 2003 yılından beri istikrarsızlık adım adım bütün kuşağa yayılıyor, ülkelerle ilgili detaylı bölünme haritaları yayınlanıyor. Etnik ve mezhep kimliği üzerinden cepheler inşa ediliyor. Bu cepheler her geçen gün söz konusu kuşak üzerinde devletlerle boy ölçüşebilecek güce ulaşıyor. Bugünlerde Irak'ta olduğu gibi ülkeyi bölecek bir aktöre dönüşüyor.

Günübirlik olaylardan sıyrılıp on yıl geriden başlayıp on yıl geleceğe bakabilenler için Türkiye'nin güneyindeki bu istikrarsızlık kuşağında yeni devletçiklerin oluşabileceğini anlamamak mümkün değil. Sınırların değişebileceğini, Birinci Dünya Savaşı sonrası yapılar yerine yeni ve daha küçük devletler kurulacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

PETROL DEVLETÇiKLERi

Petrol, doğalgaz ve enerji koridorları, etnik ve mezhep kimliği üzerinden yeni haritalar oluşturuyor. 'Petrol devletçikleri' kuruluyor. Tabi bizler bunu böyle görmeyeceğiz. Sadece 'Kuzey Irak bağımsız mı olacak' tartışması olayın sadece bir yönü. Irak Sünnileri ile Suriye Sünnilerini birleştiren bir devlet projesi eskiden beri vardı ve 2003 Irak işgali sonrası en hararetli tartışma konusuydu.

Irak Şam İslam Ordusu (IŞİD) örgütünün dün Musul'u ele geçirmesi, ardından Tikrit'e yönelmesi, Bağdat'a karşı Sünni Arap bölgelerinin kontrolünü ele alması, 2003 yılından beri tartışılan Sünni Arap Devleti projesinin rafa kaldırılmadığını bir kez daha gösterdi.

Bu örgütün, Suriye muhalefetine karşı Şam yönetimiyle birlikte hareket ettiğini, koordineli çalıştığını, Beşşar Esad yönetimine destek verdiğini, Suriye uçaklarının muhalif mevzileri bombalamasından hemen sonra söz konusu bölgeleri ele geçirdiğini biliyoruz.

Sünni bir örgütle Nusayri Şam yönetimi arasındaki ittifak ilişkisi şaşırtıcı gelebilir. Ancak IŞİD'in aslında bir Arap milliyetçiliğini de temsil ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Konjonktürel ittifaklar bu bölgede hiç de şaşırtıcı olmayabiliyor. Saddam döneminin yapılarının örgüt üzerindeki etkisi ortada. Doğrudan Irak'taki Sünni ve Arap vurgusunun mezhep kimliğinin önüne geçtiği bölgelere yoğunlaşması da bu yüzden olmalı.

Örgüt, her ne kadar Şam yönetimiyle birlikte hareket ediyor görünse de, varlığını ve gücünü devam ettirirse, bir süre sonra Bağdat'la yaşadığı çatışmayı Şam'la da yaşayacaktır. Proje Suriye-Irak Sünnileri olunca, örgütün ittifak ilişkilerinin geçici olduğu söylenebilir.

TAHRAN-BAĞDAT-ŞAM EKSENi

Tabi bölgedeki yeni güç yapılanması ile Sünni proje birbirini besleyen en azından birbirine zıt olmayan bir görüntü veriyor. Tahran-Bağdat ekseni, Şam yönetimini alabildiğine destekledi ve buradaki demokratik dönüşümü, bunca katliamlara rağmen, engelledi. Suriye muhalefetini zayıflattı. İran askeri birliklerinin Esad'ı ayakta tuttuğunu, Şam yönetiminin ömrünü uzattığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Tahran-Bağdat-Şam ve Hizbullah ekseni Türkiye'nin güneyinde geniş ve sağlam bir güvenlik hattı oluşturdu. Sünnileri paramparça etti. Maalesef Şii-Sünni ayrımı bugünün Ortadoğu'sunun en belirgin ayrıştırıcı kimliği haline getirildi.

Son dönemde Türkiye ile K. Irak arasındaki yakınlaşma, Bağdat'ı by-pass eden ilişki biçimi, en son petrol anlaşmaları ile zirveye çıktı. Kuzey'in petrolleri artık Türkiye üzerinden dünya pazarlarına ulaşmaya başladı. Söz konusu anlaşmanın Bağdat'ı çileden çıkardığını söylemeye bile gerek yok. Sünni Arap bölgelerinde, özellikle Musul ve Kerkük çevresindeki enerji kaynakları ile ilgili de benzer bir koridor projesi varsa bu olaylar daha da büyüyecek demektir.

Gariptir, petrol gündeme gelir gelmez IŞİD harekete geçti ve Musul'u ele geçirdi. Örgüt uzunca bir zamandır petrol kuyularını ve koridorları hedef alan bir saldırı stratejisi izliyor. Bu hiç de rastlantı değil ve son derece dikkatlice hazırlanmış bir strateji olduğunu gösteriyor. Örgütün şu an enerji denklemi içinde oyun kurarak güç biriktirdiği söylenebilir. IŞİD'in Irak'taki hareketliliğine paralel biçimde Türkiye'de de çözüm sürecini hedef alan provokasyonların arttığına dikkat çekelim ve Lice olaylarına biraz da bu gözle bakalım. PKK'nın bu enerji hareketliliğinin neresinde yer almaya çalıştığını sorgulayalım.

ÖLÜMCÜL OYUN

20 Aralık 2012'de 'Türkiye Irak'ı bölmek mi istiyor' şeklinde biraz provokatif bir başlıkla bu konuya dikkat çekmeye, bölgedeki güç hareketliliğine işaret etmeye çalıştım.

Ankara ile Kuzey Irak arasındaki enerji yakınlaşmasının bölgesel güç haritasını sarsacağını sorguladım. 2003 yılında Türkiye'nin en köklü tezi Irak'ın bütünlüğüydü. Bölünmeyi engellemek için çok çaba harcandı. Ancak Suriye olaylarından sonra Bağdat'ın Tahran'a kayması Türkiye'nin tercihini değiştirdi. K. Irak yönetimi ile yakınlaşma zirveye çıktı. Bağdat'la ilişkilerimiz neredeyse koptu. Türkiye, Tahran-Bağdat-Şam eksenine karşı Kürtleri ve Sünni Arapları kendine daha yakın buldu.

The Economist dergisi, o günlerde, 'Türkiye ile Kürt yönetimi tehlikeli bir oyun oynuyor' derken bu derin değişimi kastediyordu. Kuzey Irak-Bağdat ayrışması, çözüm süreci ile daha da güç kazandı.

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat