Cemaatin devletle savaşı: Bir çokuluslu darbe plan
- GİRİŞ06.08.2014 09:41
- GÜNCELLEME06.08.2014 09:41
Uydurma suçlamalarla, kurgularla insanların dünyasına nasıl girdiklerini, zihin dünyalarındaki açmazları bu dosyalara nasıl yansıttıklarını, paranoyaya teslim olup gerçeklik algılarını nasıl yitirdiklerini görüyorum. Gerçekten özürlü bir bakış açısının insanları nerelere savurabileceğinin örnekleri var bu dosyalarda.
Şahsımla ilgili bölümlere göz atıyorum. Kimlerle konuştuğuma, neyle suçlandığıma, hangi yöntemlerle yok edilmek istendiğime bakıyorum.
Benim gibi binlerce insanı hapislere doldurmaya ayarlı bu harekat planının kimler tarafından yapıldığını sorguluyorum. 28 Şubat çokuluslu darbesi ve ardından tezgahlanan darbe girişimleriyle benzerliği nasıl da dikkatimi çekiyor. O operasyonların hepsinin arkasında olan Türkiye dışı aktörlerin bu operasyonun da tam kadro arkasında yer aldığı nasıl da açıkça ortaya çıkıyor.
Birileri 2003 yılından beri defalarca uygulamaya giriştikleri darbe planları başarılı olmayınca son bir yılda kitlesel gösterilerle bunu gerçekleştirmeye çalıştı. O da yetmeyince sistem içinde ortaklık kurdukları bir siyasal çevreyi harekete geçirip, Türkiye'nin sinir sistemlerini
felç etmeye ve amaçlarına ulaşmaya girişmiş.
Bu yolda önlerinde ne varsa yıkmayı, kim varsa yok etmeyi kafasına koymuş. Önlerine çıkma potansiyeli olan, yaptıklarını sorgulama yeteneği olan herkese kumpaslar kurmuş, imha planları yapmış.
HALA TEHDİT HALA ŞANTAJ
Bütün bunların üzerine cemaat medyasının iş tutuş tarzına, savunma girişimlerine ve psikolojik operasyon yöntemlerine bakıyorum.
Hızla erirken bile tehdit edebiliyorlar. Oraya buraya mesaj gönderip 'bir yıl sonra hücrede olacaksınız' diyebiliyorlar. Tehdit ve şantajı öyle içselleştirmişler ki, kendilerini anlatmak yerine, yaptıklarını en azından kendi içlerinde ve zihin dünyalarında sorgulamak yerine aynı tehditlere, şantajlara devam ediyorlar.
Birkaç ayda kendilerini mahvettiler, Türkiye'ye büyük bedel ödettiler, çok ağır zararlar verdiler. İlişkileri ve değerleri yok ettiler. Cemaatlerle toplum arasındaki ilişkileri tükettiler. Koca ülke, bir ekibin ihtiraslarıyla mücadele edip vakit kaybediyor. Onların çıkarlarıyla, onların güç arzularıyla, onların öfkeleriyle boğuşuyor. Onların düşünce dünyalarındaki sapmayla mücadele ediyor.
Devlet içinde yapılanan, derinleşen ve o devleti ele geçirmeye çalışan bir kadronun sığlığı ile yüzleşince şaşkınlık üzerine şaşkınlık yaşıyor. Buradan da görüyoruz ki, ortada bir dava yok. Saygı duyulacak bir hedef yok. Türkiye'nin ortak iyiliği için verilen bir mücadele yok. Ortada sadece güç ve zenginlik arayışı, iktidar arayışı ve hırsı var. Türkiye'nin de Müslümanların da hayrına bir amaç yok. İşte bu yüzden hem Türkiye'ye hem Müslümanlara ağır bir fatura ödetildi. İkisini de kontrol etmek için, yönetmek hatta ezmek için ikisine de düşman ortaklarla hareket edildi.
Bir akıl tutulmasının ötesinde gerçekten zihinsel bir sıkıntı var. Makul düşünen birinin bütün bunlar üzerine sadece soruları olur ve bunlara cevap arar. Doğru ya da yanlış cevap bulmaya çalışır.
Hiç soru sorulmadığı, sorulmayacağı, müthiş bir öfke ve kinle hareket edildiği ortada. Gerekirse Türkiye'yi bile yakacak bir öfke biriktirmişler. Ergenekon operasyonlarında nasıl hınç doluysalar son darbe girişiminde de aynı hıncı öncelikle Müslümanlara yöneltmişler.
Kendilerini toplumdan ayrıştırmışlar, diğer cemaatlerden ayrıştırmışlar, diğer Müslümanlardan ayrıştırmışlar. Ayrıştıkça o kesimleri düşman bellemişler, tehdit görmüşler. Asla onlarla birlikte yürümeyi, birlikte yaşamayı düşünmemişler. Hepsini gerektiğinde kullanmışlar. Onlara amaçlarına uygun
olduğu kadar değer vermişler.
ÖFKE, SINIRÖTESİ BAĞLANTI VE ÖRTÜLÜ OPERASYONLAR
Yapay korkular ve tehditler üretip bunlar üzerinden insanları kategorilere ayırmışlar. Bunu yaparken de hiçbir ideolojik ayırım yapmamışlar. Laikleri kadar dindarları da, Kürtleri olduğu kadar Türkleri de, Alevileri olduğu kadar Sünnileri de tehdit görmüşler.
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol