Batının kibri sokaklarını yakıyor

  • GİRİŞ03.07.2023 08:21
  • GÜNCELLEME03.07.2023 08:21

Avrupa’da şu son günlerde vuku bulan olaylar, yaşlı kıtanın İslam’a ve Müslümanlara olan kininin hep taze kaldığını gösteriyor. Kinle birlikte kibir de var. Malum İsveç NATO’ya üye olmak istiyor ve fakat Türkiye bu ülkenin teröre verdiği desteği kesmesini istiyor. Çünkü Türkiye de biliyor ki İsveç bugün hizaya getirildi getirildi, yoksa üyelikten sonra ne isterseniz isteyin yerine getirmez. Aslında hepimiz biliyoruz ki İsveç, Türkiye’nin taleplerini yerine getirse bile üyeliği aldıktan sonra teröre destek vermeye devam edecek. Fakat NATO’ya üyelik bağlamında yapacak çok şeyimiz yok.

Ağababalarına güvendikleri için de üye olmadan bile meydan okumaya devam ediyorlar. Şu ana kadar vaat ettikleri hiçbir şeyi yerine getirmeyip sadece getiriyor gibi göründüler. Dahası, üyelik süreci başladığı günden beri ha bire Kur’an-ı Kerim yakılmasına göz yumuyorlar. Bunu fikir özgürlüğü çerçevesinde değerlendirseler de yaptıkları rezilliğin özgürlük olmadığı Tevrat’ın yakılmasına engel olmalarından anlaşılabilir. Onların derdi İslam’la ve Müslümanlarla. Bir bakıma “sen kimsin ki beni kendi mahallemdeki ittifaka sokmuyorsun?” demeye getiriyorlar.  

Aslında 70 yıldır NATO’yu reddedip sonra da Rus korkusuyla tutuşup “beni koruyun” diyen bu ülkeyi almamak en iyi seçenek ama ittifakın büyükbaşları da üyeliklerini istediğine göre eninde sonunda üye olacaklardır. Belki de Türkiye yanlış yerde duruyor ama bugün NATO’dan ayrılırsa NATO’nun hedefi olur. Yani bir bakıma kendimizi NATO’dan korumak için NATO üyeliğimiz devam etmek zorunda. Aksi takdirde Yunanistan’la yaşadığımız sorunları bahane edip Türkiye’nin üzerine gelirler. 

İsveç’in kibirli tavırlarını şimdilik burada bırakalım ve diğer bir Müslüman karşıtı ülke olan Fransa’ya bakalım. Fransa’da polis 17 yaşındaki Müslüman bir genci öldürdüğü için sokaklar ateşe veriliyor. Olay her ne kadar polisiye bir suç olsa da göçmen gençler sokakları yakıyorlar. Belli ki ırk, din, göçmenlik gibi nedenlerden dolayı maruz kaldıkları ayrımcılık yüzünden içlerinde öfke biriktirmişler ve bunu dışa vurmak için bahane arıyorlar. İsveç’te olduğu gibi Fransız sokaklarında da ateş yakılıyor ama kimse onu fikir özgürlüğü kapsamında değerlendirmiyor. Çünkü yanan şey Müslümanların kutsal kitabı değil, onların arabaları, dükkânları vs. 

Yarın bir gün belki de Fransa’da protestolara katılan bazı gençler İsveç’teki Kur’an yakma olayını da bahane edip bir terör örgütüne katılırlar. DEAŞ’a katılanların bazıları Fransa ve İsveç gibi ülkelerin küçümseyen ve dışlayan tavırlarından şikâyetçi oldukları için terörize olmuştu. Aynı ülkeler hâlâ aynı tavırlarına devam ederek Müslümanları şiddete zorluyorlar. Bu kısır döngüde asıl suçlu kendileri olsa da yine de mağdurları oynuyorlar. Kendileri hep medeni(!), Afrikalısı/Müslümanı hep şiddete meyilli... Anlayışları böyle. Şayet diğer ülkeleri sömürmeselerdi bugün Avrupa’da belki de göçmenler de olmayacaktı. Siz onların kaynaklarını çalarsanız onlar da kaynağın peşine düşer. Dün siz onların yurdundaydınız, bugün onlar sizin yurdunuzda. Ve siz hâlâ sömürüyorsunuz.

Şunu da vurgulamak gerek; Batı dünyası gerçekten kendi içinde medeni. Birbirlerinin haklarına saygı duyuyorlar. Ancak başkasının haklarına gelince birden vahşileşiyorlar. Sadece son 20 yılda milyonlarca insan öldürüldü. Öldürülenlerin çoğu niye öldürüldüklerini bile bilmiyordu. Hâlâ onlara medeni diyenler mevzunun bu tarafını görmüyorlarsa ancak birer ahmaktırlar. Evet, sokaklarında bir çöp bile yok ama sömürdükleri sokaklarda kan akıyor. 

Aslında Batı mağduru ülkelerde bir uyanış var ama bu ülkelerin güçlü olması da lazım. Ve belki de daha da önemlisi içlerindeki batıcılardan kurtulmaları lazım. İçeride aslını kaybetmişler varsa gücün de faydası olmaz.

YENİ AKİT

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat