Kasıtlı kıyas

  • GİRİŞ15.06.2019 10:11
  • GÜNCELLEME15.06.2019 10:18

Bölücü terör örgütünün ortaya çıkış tarihinden günümüze kadar, siyasi yelpazenin bütün renklerini iktidarda gördük. Askeri idareden itibaren sağcılar, solcular, türlü koalisyonlar. Her iktidar, terör belasına karşı kendi yöntemini uyguladı. Güvenlik tedbirleri, iktisadî reçeteler, kardeşlik vurgusu vs. Sonuç: Terör tehdidi azalmadı, arttı.

 

 

AK Parti hükümeti, milletin istikbalini, memleketin istiklalini garanti altına almak için, çözüm süreci adı altında, bir de masaya oturma yolunu denedi. Denenmemiş bir bu kalmıştı çünkü. Bölücü terör örgütünün çok uluslu bir şer odağı haline geldiği hesaba katılsaydı daha iyi olurdu gerçi. Nihayetinde masaya oturma, karşılıklı konuşma düşüncesi acı bir şekilde çöktü. Niyet ile akıbet birbirini tutmadı. Barış kelimesini dillerinden düşürmeyenlerin şiddet yanlısı olduğu ortaya çıktı.

Devlet yönetiminde olan isimler, vazifeleri ve ülke menfaatleri gereği, istemedikleri görüşmeleri de yaparlar. Hazzetmedikleri kimselerle masaya otururlar. Böyle bir mecburiyetleri vardır.

 

 

Şimdi şöyle oluyor: Bölücü terör örgütünün siyasi uzantısı olan yapı, bir başka partiyi yahut adayı destekleyen açıklama yapıyor. Bu duruma AK Parti çevresinden itiraz geldiği vakit, hemen çözüm sürecine ait bazı fotoğraflar ve cümleler dolaşıma sokuluyor. Özetle: “Tayyip Erdoğan daha düne kadar onlarla beraberdi.”

Bu tutum bize fazlasıyla aşina geliyor. Paralel İhanet Şebekesi’nin lideri, hiçbir yetkisi olmadığı halde, dünya çapında garip ve üst düzey görüşmeler yapıyor, ziyaretlerde bulunuyordu. ‘Neler oluyor’ sorusu, hep aynı savunmayla cevaplanıyordu: “Tayyip Erdoğan da görüşüyor.”

Yöntem devam ediyor: Halk Partisi’nin İstanbul adayı canlı yayınlarda gazetecilerin karşısına çıkıyor. İstemediği, beklemediği sorular karşısında iki şey oluyor. Birincisi, sorunun sahibi gazeteci, sosyal medyada ağır ve ölçüsüz bir saldırıya maruz kalıyor. İkincisi de şu: “Bu soruları Tayyip Erdoğan’a sorabilir misiniz?”

O soruları Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’a niye sorsunlar? Kendisi rakip partinin belediye başkan adayı mıdır? Soruların kaynağı olan olayların müsebbibi, sözlerin sahibi midir?

Yanlış kıyasla doğru sonuca varılmaz. Haddini ve yerini bilmek iyidir, insanı fazla hayal kırıklığına uğratmaz.

Arzu edilmeyen soru soran ve cümle kuranlar sindiriliyor, medya patronu aileler alenî olarak tehdit ediliyor, beklentilerinin dışında karar alan yargı mensupları hedef haline getiriliyor, yukarda söylediğimiz gibi garip görüşmeler yapılıyor ve birçok başka şey. Bugün hâlâ, İstanbul’da AK Parti’nin seçim araçlarının giremediği mahalleler var. Buralar hangi siyasi düşüncenin kalesidir acaba? İşin esası, tek partili demokrasiyi savunuyor görünüyorlar. Yalan üstüne kurulu bir tiyatro oynanıyor.

Paralel yapının kuklasına dönüşmüş hâkim ve savcılar nedeniyle yargının büyük yara aldığı, adalet ve itimat duygusunun zedelendiği doğrudur. Bu sorun, ancak ortak bir çabayla aşılabilir.

Düşmanlığa varmayan eleştiri herkese lazımdır. Bu köşede ve üstelik yakın tarihte, Sayın Binali Yıldırım’ı birkaç kez eleştirdik. Hiçbir olumsuz durumla karşılaşmadık. Eleştiriden ve doğru sorulardan sakınanlar, genellikle saklayacak bir şeyleri olanlardır.

YENİ ŞAFAK

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat