Ben güzele güzel derim...
- GİRİŞ17.10.2008 08:57
- GÜNCELLEME17.10.2008 08:57
Bu iyi bir şey değil.
Beğenmediklerimizin yanı sıra beğendiklerimizi de söylemeliyiz ki, manzara tamamlansın.
Bir de şöyle bir şey oluştu: Bir kişi ya da kurumla ilgili olumlu satırlar kaleme aldığınız vakit, kötü niyetli birileri bunun altında hemen bir şeyler arıyor.
Yazının sahibi de, yanlış anlaşılmaları önlemek için, sadece yazı değil, bir de savunma yazmak zorunda kalıyor.
Şu an yaptığım gibi...
Birazdan konusu edilecek olan ANLAYIŞ dergisinde hiç yazım yayınlanmadı. Sayın Mustafa Özel’i ise uzaktan bile görme imkânım olmadı.
Ayrıca televizyona çıkmak yerine, anteni düzeltmek için çatıya çıkmayı tercih ediyorum.
Bu örnekleri şunun için veriyorum: Tanıdığım birçok yazar, işte bu tür yanlış anlaşılmalardan korunmak için, övgü konusunda ketum davranıyor.
Çirkine çirkin diyor, fakat güzele güzel demiyor.
Bu tatsız girizgâhtan sonra, ANLAYIŞ dergisi ve ÜLKE televizyonuna geçebiliriz.
Bir derginin ilk şartı, söyleyecek sözünün olmasıdır. İkinci şartı da, yamalı bohça gibi sağdan soldan devşirilen metinlerle/isimlerle değil, ekiple yayına hazırlanmasıdır.
Ev ödevleri, dosyalar, söyleşiler, ileriye dönük projeler... Tabii bütün bunlar ciddiyet, disiplin ve ekip ile olacak işler.
İşte bu dediklerimin hepsi Aylık Siyaset, Ekonomi ve Toplum Dergisi olan ANLAYIŞ’ta fazlasıyla var.
Mustafa Özel yönetiminde 66. sayısına ulaşan ANLAYIŞ dergisi, gerçekten de harika işlere imza atıyor.
Dergiyi ilk sayısından itibaren dikkatli ve rikkatli bir şekilde takip ediyorum. Sayın Özel, yazarlığındaki kaliteyi dergicilikte de ortaya koyuyor.
Dergideki her şey yerli yerinde... Ne bir fazlalık, ne bir çapak... Yazı da, görsel malzeme de olması gerektiği için orada...
“Titizlik ahlakın ta kendisidir" sözünün karşılığını okuyan herkese gösteriyorlar. En küçük bir kitap tanıtımının bile emek mahsulü olduğu hemen anlaşılıyor.
Mesela Eylül sayıları, Ramazan ayını daha bir dolu geçirmeme vesile oldu. Hem Rus-Gürcü savaşı, Yeni Soğuk Savaş, Türkler ve Araplar gibi sıcak dosyalar, hem de Cihan Aktaş, Nazife Şişman, İhsan Fazlıoğlu gibi kıymetli isimler...
ANLAYIŞ dergisine güzel ve bereketli bir ömür diliyorum.
Ve ÜLKE...
Son yıllarda birçok televizyon kanalı yayın hayatına atıldı. Kimi çok büyük bütçelerle, kimi de mütevazı imkânlarla...
Bu kanallardan biri de ÜLKE oldu.
Cemil Meriç’in BU ÜLKE kitabını dikkatli bir şekilde okumuş, Hüseyin Akın’ın çıkardığı ÖZÜLKE dergisinde şiir yayımlamış, yine ÜLKE dergisini düzenli bir şekilde takip etmiş biri olarak; ÜLKE televizyonuna kayıtsız kalmam beklenemezdi. Nitekim öyle oldu.
ÜLKE’yi diğerlerinden ayıran şeylerin başına içtenliği geliyor. İsmail Kılıçaslan ya da Tarık Tufan’ı nasıl tanıyorsam, ekranda da öyleler. En ufak bir rol yapmıyorlar.
Kadronun genç isimlerden kurulması, kanalı oldukça dinamik yapıyor.
Şimdiden fanatikleri oluşan Meksika Sınırı, bazen düzenimi bozsa da, kaçırmaktan korktuğum bir program... Tarık Tufan, Selahattin Yusuf ve İsmail Kılıçaslan, gerçekten de iyi bir çizgi tutturdu. Selahattin Yusuf’un haber sunuculuğu da oldukça iyi... Yalan söylemeyi beceremeyenlerin haberleri sunması, ne kadar da önemli bir şeymiş. (Kanal 7 televizyonunun ana haberlerini sunan Erhan Çelik’in de iyi bir kazanım olduğunu sırası gelmişken belirteyim.)
Ahmet Murat, Vatan Millet Sakarya ile o bildiğimiz kalitesini bir kez daha ortaya koyuyor.
Turgay Güler’in Sıradışı programı bir harika...
Sefer Turan, o ikna edici yüzü ve üslubuyla, "Doğu-Batı" diyor.
Kanalın genel yönetmenliğini ise "sanatın ve sanatçının dostu" Hasan Öztürk Bey yapıyor.
Bütün bunlardan sonra, büyük bir keyifle, artık şunu söyleyebilirim: Genç ve yetenekli edebiyatçılara imkân verildiği, onlara güvenildiği takdirde ortaya nasıl bir iş çıkacağını ÜLKE televizyonu herkese gösterdi, göstermeye de devam ediyor.
Aynı gerçek, ANLAYIŞ dergisi için de geçerli. Orada da genç bir ekip var.
İBRAHİM TENEKECİ - MİLLİ GAZETE
Yorumlar4