Fenerbahçe kümeye mi?
- GİRİŞ08.07.2011 11:02
- GÜNCELLEME08.07.2011 11:02
“Anayasa Referandum”undan beri zaten hukuk konusunda yazmak “Millî Spor” haline gelmişti. Futboldan anlasın ya da anlamasın herkesin bu konuda söyleyeceği söz mutlaka bulunuyor. Arka sayfalarındaki futbol egemenliği yetmemiş olacak ki gazetelerin ön sayfalarını da işgal hareketi var.
Spor sayfalarına nihayet hukukun girdiğini görüyoruz.
İlginç bir başka nokta da ağız birliği etmişçesine konuyu ele alanların çoğunun Türk futbolunda er ya da geç böyle bir temizlik/düzeltme operasyonunun yapılacağını bekliyor olmalarıdır. Meğer şike olaylarını bir tek sağır sultan duymamış. O da sağırlığından değil bayan olmasından mütevellit futbola olan ilgisizliğinden.
...
İktisatçıların ekserisinde her zaman, akşamdan sabaha iktisadi kriz beklentisi vardır. Beklentiyi besleyen ise küresel finansal sistemin açmazları ve kapitalizmin balonunun aşırı derecede şişmiş olmasıdır. Benzer olarak ülkemizde futbolda temizlik harekâtının ne zaman yapılacağı, ortam ve şartların her an olgunlaşacağı öteden beri konuşulur. Öyle ki futbolla içli dışlı her kesim durumu “mâlumun ilâmı” şeklinde gördü. Açık söyleyeyim ben de şaşırmadım. Daha 6-7 ay önce, fanatik Fenerbahçe taraftarı sevgili akademisyen dostum Doç. Dr. Caner Sancaktar ile konuyu konuşmuş ve temizlik sırasının her an futbola gelebileceği konusunda görüşlerimiz birleşmişti.
...
Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol Takımı İtalya’da Juventus takımının 2006 yılında yaşadığı gibi kümeye (alt lige) düşürülürse neler olur?
Öncelikle yaydığı ışık sönükleşebilir. Ama 104 yıl önce yakılan Fener ateşi sönmeyecektir. Düşürüldüğü lige olan ilgi daha da yoğunlaşacak, paralel biçimde Süper Lig’e yükselme kademesine para girişi artacaktır.
Türk futbolunun vitrini Süper Lig’in altyapısı niteliğindeki bu kademenin futbolcuları daha görünür olurlar. Ertesi yıl da Fenerbahçe sürgünden tekrar ait olduğu yere rekorlar kırarak yükselir. Böylece kulüp seyirci sadakatini de test etmiş olur.
Ekonomik çöküş mü? Merak etmeyin taraftar takımını paraya boğacak kadar sadıktır.
...
Seksen sekiz yıllık Cumhuriyet tarihimizde belki de ilk kez kuvvetler ayrılığının teoriden pratiğe aktarıldığı zamanları yaşıyoruz. Yasama, yürütme ve yargı erkleri ellerini birbirlerinin cebinden çektikçe anormalliğin meşrulaştığı Türkiye normalleşiyor.
Gayrı resmî dördüncü erk olan TSK dahil güçler, yasalarla belirlenen yetki, görev ve sorumluluk alanlarına dönüyor. Daha önce defaatle yaşandığı gibi dönüyormuş gibi yapmıyorlar. Gerçekten kendi alanlarındalar artık.
Bu yüzden bir zamanlar dokunulması hayal bile edilemeyen Cem Uzan’dan muvazzaf ya da emekli paşalara, hapse girmemek için bin takla atan Mehmet Haberal’dan Aziz Yıldırım’a kadar herkese artık dokunulabiliyor. İktidardaki siyasi irade, güven telkin eden dik duruşunu sürdürdüğü müddetçe de sürecek gibi.
Polis ve savcılar her zamankinden iyi çalışıyor. Kriminal bir iki delilin kamuoyunu ikna edemeyeceğini önceki tecrübeleriyle biliyorlar çünkü. O yüzden sanığın bile reddedemeyeceği kadar net delilleri sabırla toplayıp ifade aşamasında zanlının önüne koyuyorlar. Toplanan verilerin kesinliği karşısında bazen zanlılar susma haklarını kullanıyor. Tüm bunlar kamuoyunun inanması için yeterli. Dolayısıyla kamu vicdanı yara almıyor.
Darbe planı yapan bir rütbelinin mahkûm olmasının TSK’nın kurumsal itibarına halel getiremeyeceği gibi şike yapanların yaptıkları da Fenerbahçe kurumsalını yıkmaz. Çünkü suçu kurumlar değil kişiler işlerler ve suç bireyseldir.
Korkmayın Fenerbahçe’ye bir şey olduğu yok. Bir Beşiktaşlı olarak kulübün, şerefli geçmişine saldığı kökleriyle muhkem yerinde bir çınar gibi duracağını rahatlıkla söyleyebilirim.
Taraftar olarak yanında durmanız/durmamız gereken kişiler değil; doğrular/gerçekler, hukuk ve Fenerbahçe’dir. Fenerbahçe gibi büyük camiaların takımları alt lige düşerse tekrar üst lige kolaylıkla çıkarlar. Ama ülkemiz uluslararası ilişkilerin alt ligine düşerse korkarım üst ligi bir daha göremez.
Günümüzde sporda, hukukta, siyasette, ekonomide, demokraside, kültürde, teknolojide ve özellikle stratejik sektörlerde hızımızı arttırıp çağı yakalamak zorundayız. Bırakınız durmayı aynı hızı muhafaza etseniz bile birileri sizi geçer ve geride kalırsınız.
Gecenin en koyu demi aydınlığa en yakın olunan andır.
KISA MESAJ HATTI:
Sadece sporcunun değil yöneticinin, siyasetçinin ve hukukçunun da zeki, çevik ve ahlâklısını sevmek gerek.
İhsan Toy / Haber 7
ihsantoy@tasam.org
Yorumlar57