Basın özgürlüğü istiyoruz

  • GİRİŞ04.10.2010 19:03
  • GÜNCELLEME04.10.2010 19:03

                    Yahu biz talebe miyiz? Bizler basın mensuplarıyız. Başbakan bizi çocuk azarlar gibi azarlıyor. Bu kadar da abartılmaz ki. Bizler görevimizi yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.

          Ünlü bir yazar baskılara dayanamayıp istifa etti. Gerçi kendi patronu işin iç yüzünün öyle olmadığını söylüyor ama, yazarın kendisi öyle söylüyor. Hani diyorum ki; biz de basınız. Birbirimizi korumamız, kollamamız gerekmez mi?

          Bu işler kolay değil. Ayrıntı ister, incelik ister. Mesela bir yerde olay çıkmış, vatandaş polisle çatışmış. İşte maharet burada başlar. Olayı Türkiye’nin her yerinde olmuş gibi gösterebiliyor musun. İşte budur.

          Geçen gün bir spor muhabiri arkadaşım diyor ki; Transfer sezonunda bir takıma on tane futbolcu yakıştırdık. On tane transfer haberi yaptık. Hiç birini transfer etmediler. Rezil olduk ya! İnsan utanma belasına bir tanesini transfer eder.

          Eskiden sansasyonel haberler tutuyordu. Artık vatandaş haberlere kuşkuyla yaklaşıyor, araştırıyor. Hele başka mecralara da bir bakalım, şu haberin bir sağlamasını yapalım bakalım, doğru mu diyor. Bu, tehlikeli bir durum. Bizim açımızdan yani. Diyorum ki böyle olmasında en büyük pay bizim değil mi?

          Eskiden rengimizi belli etmeden işi götürüyorduk. Artık gri renk yok. Ya siyah var yada beyaz.

          Niye attığınız başlıklarla, alttaki yazının birbiriyle alakası yok? Böyle habercilik mi olur diyorlar. Bal gibi de olur. Biraz anlayışlı olun. Belli bir tirajı yakalayamazsak ayakta kalamayız.

          Basına baskı yapanlara hatırlatmak isterim. Basın olmasaydı siz de olmazdınız. Yani basına baskı yapabilecek konumda olamazdınız. Ellerimizle işlediğimiz günahın bedelini ödüyoruz şimdi.

          Yandaş medya dedikleri şey aslında büyütülecek bir şey değil. Topu topu kaç kişiler? İki elin parmaklarıyla rahatlıkla sayılabilir. laf aramızda yandaş medya tabiri tuttu. Şimdiden deyimler sözlüğümüze girdi bile.

          Yıllar önce bir arkadaşımız ‘İmam keçi çaldı’ diye manşet atmıştı. Gelen tepki cılızdı. Nasıl gelsindi? Kral bizdik. Ama yine de tekzip yayınlanması gerekiyordu. Arkadaşımız da öyle yaptı. Galiba tekzibi biraz küçük yayınlamış. Tabi vatandaş da çıplak gözle okuyamamış. Ancak bir mercek yardımıyla okuyabilimiş. Ertesi gün promosyon olarak mercek dağıtmayı bile düşündük. Hey gidi günler! Özlüyorum o günleri.”

          Evet BASIN ÇOK SESLİYDİ AMA HEPSİ AYNI ŞARKIYI SÖYLÜYORDU. Belki makamlar farklıydı ama, şarkı aynıydı. Şimdi repertuvara ikinci şarkı girdi. Bunu bile kabullenemeyenler var. Herkes basın özgürlüğünden bahsetsin ama onların ağzına yakışmıyor.

          Benim önerim şudur: basına sonsuz, sınırsız özgürlük verilsin. Buna karşılık, basın özgürlüğü adına başkalarının özgürlüklerini kısıtlayanlara, basın özgürlüğünü kişisel çıkarlarına alet edenlere, yalan haber yapanlara, orantısız ve haksız güç kullananlara, verilen özgürlük oranında yaptırım uygulansın.

          Bu sayede, keçisi çalınan imamlar keçi çalmamış olur. Fatmagül’ün başına gelenler başka kimsenin başına gelmemiş olur. Hem de basın, özlemini çektiği özgürlüğüne kavuşmuş olur.

İsmail COŞKUN / Haber 7
ismailcsk@gmail.com

Yorumlar1

  • Kamil 13 yıl önce Şikayet Et
    bu nasıl basın özgürlüğü. örnekler çok hoş, basın özgürlüğü adı altında önüne gelene hakaret et,olmamış olayları uydur,canının istediğini göklere çıkar,sevmediklerini yerin dibine batır,maaş konusunda anlaşamayınca patronu suçla,peygamberlere hakaret et,kaosa kalkan eller de,önce şehit yap sonra niyazi vs.vs.vs.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat