Kuzey Kıbrıs seçimlerinin ardından

  • GİRİŞ20.10.2020 12:04
  • GÜNCELLEME20.10.2020 12:04


KKTC’de yapılan cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimlerinde, Türkiye’nin beklediği netice çıktı. Ve belirtelim ki hem “yavru vatan” hem de ana vatan için olması gereken de buydu. Her ikisi için de hayırlı olsun!
 
 
KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimleri çok kritik bir dönemde gerçekleşti… Tam da Doğu Akdeniz’de, KKTC’yi doğrudan ilgilendiren hidrokarbon rezervleriyle ilgili çok taraflı bir ihtilaf konusu alevlenmişken, garantör ülke Türkiye ile dayanışma ve uyum içinde bir siyaset izleyecek adayın kazanması elbette çok önemliydi. Türkiye’de kimi araştırma şirketleri, Mustafa Akıncı’nın 2015 seçimlerinde, yine ikinci turda yüzde 60,50 ile kazanmasına göndermede bulunarak, aynı neticenin çıkacağını iddialı biçimde seslendiriyordu. Hatta kimi araştırmacılar, işi profesyonellikle bağdaşmayacak derecede duygusallıklara vardırarak, aksi neticenin çıkması hâlinde mesleği bırakacağını (Daha önce de başka seçimlerde benzer çiğlikler yaptıkları biliniyor…) açıkladı. Ve bunlar çok uçuk tahmin yapmaktan kaçınmadı. Yüzde 40’a (Ersin Tatar), 60 (Mustafa Akıncı) gibi… Besbelli bunlar ikinci tur öncesinde, siyasi partilerin adaylar için yaptığı destek açıklamalarını olduğu gibi alıp, sahada da aynen cereyan edeceğini varsayarak tahmin yürütüyordu. Başka türlü yüzde 40-60 gibi bir üfürmenin izahı yok… Neyse, konuyu dağıtmayalım.
Sandık artık geride kaldı. Ve KKTC için yeni bir beş yıllık dönem başladı. Başbakanlığı döneminde, Türkiye ile gayet olumlu ilişkiler kuran Sayın Ersin Tatar’ın, yeni görevinde aynı başarıyı tekrarlayacağına inanıyoruz. Ana vatan ile “yavru vatan” arasında ne kadar sıkı ve olumlu bağlar olursa, her iki taraf için de o kadar iyi ve faydalı olur. Türkiye ‘garantör ülke’ olarak, özellikle 1974 yılından beri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için azami gayret ve fedakârlığı ortaya koyuyor. Şayet Türkiye’nin çok ağır bedellere rağmen, sergilediği kararlılık ve efor olmasaydı, acaba Kıbrıs Türkleri ne hâlde olurdu? Kıbrıs Adasındaki Türk varlığını tamamen yok etmek için, öteden beri ENOSİS planlarını pişiren Rum Yönetimi ve Yunanistan’ın mahut hedeflerine ulaşması için onlara kol kanat geren bölgesel ve küresel güçlerin sinsi niyetleri her taraftan sırıtmıyor mu? Bu kalleş iş birliğine karşı dimdik duran Türkiye, Kıbrıs Türklerini ve onların haklarını korumak için, bunca mücadeleyi verirken, beri tarafta KKTC Cumhurbaşkanı sıfatıyla birilerinin sürekli olarak, Türkiye aleyhine karşı tarafla diyaloğa girme gayretleri nasıl izah edilebilir ki? Mustafa Akıncı durup dururken, “Yeni bir Tayfur Sökmen olmak istemiyorum…” türünden lafları kimin hesabına söylüyordu? Evet, böyle bir vaziyet sürdürülebilir değildi. Neticede KKTC halkı doğru kararı verdi ve meseleyi halletti.
Mustafa Akıncı siyaseti bıraktığını ilan etti. Kendisine iyi bir emeklilik dönemi dileriz. Ve umarız bu emeklilik günlerinde, şöyle bir geriye dönüp bakar da, neyi doğru neyi yanlış yaptığının muhasebesini yapar. Özellikle Türkiye’ye şaşı bakmasının sebeplerini, saiklerini kendi kendine irdeler. Bugünkü zihniyetiyle Mustafa Akıncı’dan bir nedamet beklemiyoruz. Ama zaman pek çok şeyin çaresidir… Bugün olmasa da yarınlarda pekâlâ öz eleştiri yapabilir.
Gelelim KKTC’nın bugünkü ve yarınki meselelerine… Sayın Ersin Tatar’ı seçimlerdeki başarısından dolayı tebrik ediyoruz. Ama işi kolay değil. KKTC’nin bağımsızlık ve egemenlik haklarının bütün dünya tarafından tanınması ve tescil edilmesi konusunda, artık yepyeni bir stratejik plan gerekiyor!.. Yarım asırdır devam eden görüşmeler formatından ve şimdiye kadar ortaya atılan tezlerden bir netice çıkması, hiç de mümkün görünmüyor. Mutlaka format değişikliği gerekiyor… Bu hususta da, Türkiye ile çok daha sıkı bir koordinasyon ve iş birliği şart. KKTC’nin öncelikle mevcut kaynakları ve Türkiye’den sağlanan iktisadi destekleri çok doğru biçimde değerlendirerek, ekonomik bakımdan ayakları üzerinde durabilir hâle gelmesi lazım. Bu sağlandığı takdirde, Kıbrıs Türklerinin İngiltere veya başka memleketlere gitmek değil, kendi yurtlarında kalarak kaliteli bir hayat için mücadele etmesi mümkün olur. 300 bin kişi yani KKTC’nin mevcut nüfusu kadar insan İngiltere’de yaşıyor…
Bu tabloyu olumlu bir durum olarak yorumlayabilir miyiz? KKTC vatandaşlarının gözünü dışarıdan içeriye çevirecek, ekonomik hamle ve başarılara mutlaka ihtiyaç var. Diğer taraftan Kıbrıs Türklerinin, sosyokültürel açıdan toparlanması ve ana vatan Türkiye ile daha sıcak ilişkiler kurmasında zaruret görüyoruz. Maalesef son bir asırdaki yabancılaşma ve değerler aşınması, Kıbrıslı kardeşlerimizin bir kısmını çok farklı zeminlere savurmuş durumda! Bu sebeple gönül bağının daha güçlendirilmesi gerekiyor. Bu başarıldığı takdirde, siyasi görüşlerdeki farklılaşma ve ayrışmanın olumsuz etkisi en aza inebilir. Bu husus belki de KKTC halkının en önemli meselesi...

TÜRKİYE GAZETESİ
 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat