Trump ile Biden, bir elmanın iki yarısı!..

  • GİRİŞ05.11.2020 11:01
  • GÜNCELLEME05.11.2020 11:01


Anlaşıldı, bu seçimler karakolda bitecek… Aslında anlaşılmayacak tarafı da yoktu! Çünkü seçimlerden haftalarca önce bu ihtimal dillendirilmişti. Bizzat Trump tarafından! Seçim krizinin derinleşmesi bekleniyor...
 
 
Amerikan seçimleri dünyanın bir numaralı gündem maddesi… Bu normal bir durum. Çünkü her şeye rağmen hâlâ dünyanın bir numaralı ekonomik ve askerî  gücü olan ABD’yi dört yıl yönetecek ismin kim olacağı, herkesi de yakından ilgilendirir. Bu arada “Amerikan uzmanları” televizyonlarda, bu ülkeye dair dağarcıklarındaki bilgileri iştiyakla paylaşıyorlar. Doğru-yanlış, yanlı-yansız, ilgili-ilgisiz, önemli-önemsiz… Ne varsa ortaya dökülüyor. Yaygın kanaat, bu seçim sonuçlarının Amerikan toplumu içinde var olan kutuplaşma ve krizi derinleştireceği, kazanamayan tarafın sonucu kabul etmeyeceği ve bu yüzden de radikal yandaşların sokağa çıkacağı yönünde. Dünyanın bir numaralı süper gücünün, güven ve düzen içinde başkanlık seçimlerini yapamayacak duruma gelmesi, çok vahim bir durumdur…
Daha önce bu köşede, ABD başkanlık seçimlerinin son dönemlerde çok tartışmalı geçtiğini; içeride bazı eyaletlerde şaibe durumları ve dışarıdan müdahale iddialarının toplumu derin tereddüt ve güvensizliklere sevk ettiğini belirtmiştik. Mesela 7 Kasım 2000 seçimlerinde, Florida eyaletinde George W. Bush, sadece 537 oyla seçimi kazanmıştı. Al Gore sonuçlara itiraz etti ve mahkemeye gitti. Fakat her sayımda değişik sonuç çıktı. İş iyice çıkmaza girince Yüksek Mahkeme devreye girdi. Oy sayımını durdurarak, 4’e karşı 5 oyla Bush lehine karar verdi. Böylece seçim gününden bir ay sonra ve ancak mahkeme kararı ile Başkan seçilebildi. Bu sefer de benzer bir durum tekerrür edebilir… Yani iş mahkemeye intikal edecek gibi duruyor. Çünkü sandıklar kapanır kapanmaz, Donald Trump kendince bir zafer konuşması yaparak seçimleri kazandığını ilan etti. Ancak hemen peşinden de, sonuçlar için mahkemeye gideceklerini söyledi. Doğrusu tuhaf bir durum. Neden henüz oy sayımı tamamlanmadan mahkemeye gitmekten dem vuruyor? Bu satırların yazıldığı sırada, bir kısmı “salıncak eyalet” diye tanımlanan, iç göç sebebiyle değişken nüfuslu altı eyalette kıran kırana bir mücadele sürüyordu.
Bir önceki seçimlerde olduğu üzere, araştırma kuruluşları yine ciddi bir yanılgıya düştü. Joe Biden’ı hep yedi ila on puan önde gösterdiler. Ancak sonuç hiç de öyle olmadı. Trump bilhassa son günlerdeki hamlelerle arayı hızla kapattı ve başa baş bir yarış çıkardı. 2016 seçimlerinde Hillary Clinton, Trump’tan üç milyon fazla oy aldığı hâlde, seçimi kazanamamıştı. Bu defa aynı şey Biden’ın başına gelebilir. Lakin bu defa ülkede tansiyon çok yüksek. Hem siyahlarla beyazlar arasında kan davasına dönüşen olayların sebep olduğu sosyal gerilim hem özellikle koronavirüs sebebiyle ülkede yaşanan büyük ekonomik sıkıntılar ve bunun toplumda tetiklediği öfke ile sokaklara taşan protesto eylemleri… Trump yönetiminin göstericilere olan katı tutumu… Öyle ki, Beyaz Saray’ın etrafını dikenli tellerle çevriliyor ve özellikle büyük nüfuslu şehirlerde; yağma ihtimaline karşı, mağaza vitrinleri plakalarla kapatılıyor… İşlerin bu noktaya kadar gelmiş olması, ABD hesabına hiç de iyi şeylere işaret etmiyor. Bu içerideki vaziyet.
Bir de dışarıya dönük meseleler var. ABD’nin Çin’le başlattığı ticari ve siyasi mücadele nasıl seyredecek? Aynı şekilde Rusya’ya dönük ne gibi hamleler gelecek? Avrupa seçim sonuçlarından nasıl etkilenecek? ABD İsrail’in güvenliği için her şeyini feda etmekten çekinmiyor. Bu noktada, İsrail’e sınırsız kredi açan Trump ile “Siyonistim. Siyonist olmak için Yahudi olmak gerekmiyor…”  diyen Biden arasında, ne fark olabilir ki? Vs. vs...
Bir de Türkiye-ABD ilişkileri meselesi var… Biliyoruz ki, Beyaz Saray’da Cumhuriyetçi veya Demokrat olarak hangi isim oturursa otursun, ABD’nin devlet politikası değişmeyecektir. Sadece üslup itibarıyla bir esneklik olabilir veya olmayabilir. Mesela; Obama döneminde, ABD’nin Suriye’de bir terörist devletçik kurdurmak için başlattığı süreç, aynı şekilde hatta daha da belirgin biçimde Trump tarafından devam ettirildi. Anlayacağınız, Trump ile Biden bu anlamda bir elmanın iki yarısı… Kim gelirse gelsin pek bir şey değişmez. Çünkü her ikisi de Amerikan emperyalizminin reçetelerini uygulayacak. Dolayısıyla bu meselede, Trump veya Biden arasında bir tercih yerine, Türkiye’nin daha güçlenip daha da bağımsız politikalar izleyebilecek kapasiteye kavuşması önemli. Gerisi teferruat. Bakınız, Demokrat Johnson’un İnönü’ye gönderdiği mektupla, Trump’ın Erdoğan’a gönderdiği ve kendisine iade edilen mektup arasında, mahiyet olarak hiçbir fark yoktur. Olmaz da… O sebeple Trump veya Biden’a takılmadan işimize bakalım!

TÜRKİYE GAZETESİ
 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat