Biden’a değil, ABD’nin gidişatına bakın…

  • GİRİŞ10.11.2020 11:23
  • GÜNCELLEME10.11.2020 13:14

Türkiye’de, televizyon kanallarındaki tartışma programlarının epey zamandır ciddi erozyona uğradığı ve giderek vahim derecede seviye kaybettiğini endişeyle izliyoruz. Son Amerikan seçimleri dolayısıyla, bu durumu biraz daha çarpıcı biçimde müşahede ettik… Çok tuhaf ve komik bir şekilde, iki zıt cephe oluştu, bu cepheler arasındaki atışmalar sosyal medyanın da katkısıyla, sert bir kutuplaşmaya zemin oluşturdu ve fikrî tartışma adına ortaya konan bir mantıksız kapışma adlı yürüdü. Hâlâ da devam ediyor!.. Sanki seçimler Amerika’da değil de, bizim ülkemizde yapılıyormuşçasına, birileri güya entelektüel ve fikrî tartışma adına, futbol fanatikleri gibi taraftarlık moduna girip, televizyon ekranlarında karşılıklı olarak birbirlerine hakaret edecek şekilde misyon üstlendiler… Türk vatandaşları için bu tablo son derece anlamsız, itici; incitici, tek kelime ile saçma bir şeydi. Gelin görün ki, bu sakat davranışı ortaya koyan söz de aydın-entelektüel ve her konuda fütursuzca konuşup hüküm veren, her sahada uzman geçinen tiplerdi. Neyse asıl konumuz bu değildi. Fakat bizi fazlasıyla rahatsız ettiği için bu parantezi açma ihtiyacı duyduk…
Amerikan başkanlık seçimlerine dair konuşmaların sıklet merkezini, genellikle Joe Biden’ın kişisel özellikleri, siyasi geçmişinde sergilediği zaaflar ve bu yeni dönemde politikalarına yön verebilecek kişisel temayül ve bağlantılar teşkil ediyor. Biden’ın politik tecrübesi yanında yaşı ve Trump’ın ısrarla gündemde tutmaya çalıştığı bedenî ve zihnî sağlığı da sık sık işleniyor… Daha önce de burada temas ettik, Amerika iki iyi aday arasında tercih yapmadı. Trump’a  göre daha az kötüsünü tercih etmiş oldu!.. Şurası açık bir gerçek ki, hem Cumhuriyetçiler hem Demokratlar lider bulmakta zorlanıyorlar. Anlayacağınız adam kıtlığı yaşanıyor… Biden 77 yaşını doldurmak üzere. Adaylıkta rakibi olan Bernie Sanders da 79 yaşında… Eh, Trump da 74 yaşında. İki yaşlı adayın çekiştiği seçimlerde, ABD halkı 120 seneden bu yana en yüksek katılım oranıyla (yaklaşık yüzde 67) iştirak etti. Ki, bu oran bizim ülkemize nazaran çok çok düşük. Mektupla oy kullanma kolaylığı da bu oranın yükselmesine katkıda bulundu ve bu kolaylık daha çok Biden’ın işine geldi. Trump mektupla oy kullanmayı başından beri felaket olarak değerlendirdi. El hak sonuç kendisi açısından felaket oldu ve bir müddet buna karşı hukuk savaşı vermeye de çalışacak.
Televizyonlardaki yüzeysel ve boş tartışmaların aksine, Türkiye açısından asıl mesele, bu seçimlerde Biden’ın Trump’ı alt etmiş olması değil. Daha önce burada ifade ettik. Ha Trump ha Biden, al birini vur ötekine!.. Bizim doğru değerlendirmemiz gereken konu, ABD’nin gidişatı olmalı. Düne kıyasla ABD’nin küresel siyasi ve askerî gücü ne durumda? Mesela; 1991 yılında yani Sovyetler Birliğinin dağılıp, ABD’nin tek ve rakipsiz “süper güç” olarak sahne aldığı günden yaklaşık otuz sene sonra, durum nasıl görünüyor? Yükselen güçlerin, orta ve uzun vadede ABD’nin küresel güç konumuna yükleyeceği faturalar nelerdir? Tek başına Çin’in dahi önüne koyacağı engel ve problemlerin üstesinden gelmek, ABD hesabına neye mal olacaktır? Şu hususa dikkat isterim. Soğuk Savaş sonrası, ABD yeryüzündeki yegâne hegemonik güç olarak, dünyadaki savunma harcamalarının yarısından fazlasını tek başına yaptı. Yaklaşık 25 trilyon dolar… Yani bugünkü ABD’nin toplam ekonomik büyüklüğü kadar… Peki, bu harcamalara rağmen, ABD’nin kazanç hanesine hangi oranda kâr yazıldı? Unutmayalım, SSCB yıkıldı. Rusya yaklaşık yirmi sene ekonomik buhranlarla boğuştu. Ama bugün stratejik silah programında, ABD’den hiç de geride değil. Diğer taraftan Çin, ABD savunma bütçesinin en az üçte biri kadar bir askerî harcama programı uyguluyor. Ve bunu daha da katlayacağı kesin olarak görülüyor.
Anlayacağınız ABD’nin işi düne göre çok zor. Bölgesel ve küresel ölçekte dünya siyasi dengelerini etkileyecek pek çok yeni unsur var. Kaldı ki, ABD’nin kendi içinde çok ciddi ekonomik ve sosyal problemleri var. Zaten Biden da bunlara sürekli dikkat çekiyor ve daha ziyade bu problemlerle uğraşacağına dair işaret veriyor… İçerideki zorluklar ve dışarıdaki dengeler, ABD’yi daha ölçülü bir davranış biçimine zorlayacaktır. Bunu bir kenara yazın. Ve bu sebeple de ABD, Trump döneminin aksine, “müttefik” olarak gördüğü ülkelere karşı daha mantıklı ve dikkatli bir tavır benimsemek durumunda kalacaktır.

Türkiye

 

 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat