Kıbrıs için 5+1 toplantısı, olur mu olmaz mı?

.

  • GİRİŞ13.02.2021 08:48
  • GÜNCELLEME13.02.2021 10:09

Başlıktaki soruyu şöyle sormak daha doğru olur belki de: Kıbrıs için 5+1 toplantısı olsa ne olur, olmasa ne olur? Havanda su dövmekten başka bir şey olacaksa olsun… Bunun için de mutlaka yeni formül gerekir.

Kıbrıs meselesinde yeni bir dönemin eşiğindeyiz… Hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hem de KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın, neredeyse aynı kelimelerle bu yeni dönemi ifade ettiklerine şahit olduk…

Açıklamaların özeti şu: Kıbrıs meselesi için, 50 yıldır devam edegelen ve hiçbir sonuç getirmeyen, federasyon temelli çözüm formülü artık geçerli değildir. Zira bunda ısrar etmek vakit kaybından başka bir şey değil. Kaldı ki, şimdiye kadar bu esas üzerinden yürütülen sürecin mağduru hep Türk tarafı oldu. Rum tarafı ise hep çözümsüzlük üzerinden kazanç devşirmeye çalıştı ve maalesef hem BM’nin hem AB’nin hiçbir zaman objektif ve adil olmayan tutumları sebebiyle, bunu da başardılar! Annan Planı’nı referandumda kabul eden Türk tarafı dışlanırken, bu çözümü reddeden Rum tarafı; AB’nin kendi ilkelerine düpedüz aykırı olarak, tam üyeliğe kabul edildi. Kopardığı bu tavizlerle her seferinde biraz daha şımaran Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan, gerçekçi bir yaklaşım içinde olma ihtiyacı duymadı. Tam aksine mevcut durumu istismar ederek her zeminde hem KKTC hem de Türkiye aleyhine atraksiyonlara girişmekten çekinmedi. Eh sabrın da bir sınırı var… Ve o sınır da çoktan geçildi. Birkaç gün önce, Kuzey Kıbrıs’a resmî bir ziyarette bulunan; Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın da ifade ettiği üzere, artık gerçeklerle yüzleşmenin zamanı geldi.
Yani artık oyalanmaya ve daha fazla zaman kaybetmeye mahal yok. Ya Ada’da nihai bir çözüme varılması için gerçekçi bir formül bulunacak ya da herkes kendi yoluna gidecek… BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in organize etmeyi düşündüğü gayriresmî beşli (Türkiye, İngiltere, Yunanistan, KKTC ve GKRY) toplantı, hâlihazırdaki gerilimli ortamda gerçekleşebilecek mi? Hayli zor görünüyor.

Zira Yunan Başbakanı Miçoktakis, âdeta bilerek ve isteyerek bu diyalog zeminini dinamitledi. Zaten son zamanlarda, Yunanistan her fırsatta gerginlik çıkarmak için didinip duruyor!.. Bir gün Doğu Akdeniz konusunda, bir gün Ege adaları konusunda, bir gün Kıbrıs meselesinde, tutarsız, haksız ve hukuksuz söylemlerle ilişkileri bir nevi zehirliyor. Yunan Başbakanı son olarak, Garantör Ülke Türkiye’nin; 1974 Sampson Darbesi sonrasında, katliamla yüz yüze gelen Ada’daki Türkleri korumak için, meşru müdahale hakkına binaen gönderdiği askerini işgalci diye niteledi. Tam da gerilimi azaltmak ve havayı yumuşatmak için “istikşafi görüşmelerin” yeniden başlatıldığı ve BM Genel Sekreterinin de Kıbrıs için bir inisiyatif kullanmaya hazırlandığı sırada bunu yaptı… Maksat gayet açık. O yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu atraksiyonu masayı devirmek olarak değerlendirdi ki, kesinlikle doğrudur. Şimdi bu şartlarda beşli toplantı olsa ne olur, olmasa ne olur!.. Elli senedir Kıbrıs meselesinde BM ve diğer kuruluşlar havanda su dövüyorlar. Artık gına geldi…

Fuat Oktay Lefkoşa’da; “Biz Kıbrıs’ta çözüm iradesinin yanında, çözümsüzlüğün, belirsizliğin ve haksızlığın karşısındayız…” gerçeğini bir kere daha kayıtlara geçirirken, yeni dönem şartlarında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni daha da güçlendirmek için birtakım hazırlıklardan da söz etti. Evet, “Türk tarafı her zaman Kıbrıs’ta adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümden yana olmuştur…” Ancak buna Yunan ve Rum tarafının da saygı göstermesi hâlinde, netice alınabilir. (Ne pahasına olursa olsun çözüm…) gibi bir yaklaşıma, maalesef Rauf Denktaş’tan sonra işbaşına gelen Mehmet Ali Talat ve Mustafa Akıncı gibi politikacılar bile bile çanak tuttular. Ama Ersin Tatar çok farklı ve geçmişten ders çıkaran bir tutum içinde. Bu durum KKTC ile ana vatan arasındaki iş birliği ve dayanışmaya büyük katkı yapacaktır…

Netice olarak iş bir noktada düğümleniyor; BM, Avrupa Birliği ve diğer ilgili çevreler, Kıbrıs için artık kaçınılmaz olan yeni dönemi hangi anlayışla karşılayacaklar? Bu husus elbette çok önemli. Bu noktada olumlu veya olmuşuz tavır takınmalarının orta ve uzun vadede nihai sonucu değiştirmeyeceğini de belirtelim. Erdoğan’ın “İster beğensinler ister beğenmesinler, çözüm iki devletli formüldür…” sözünü bir kere daha hatırlatalım… Şunu da dikkate alalım ki, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yakın gelecekte sadece doğusunda değil, Akdeniz’in tamamında etkili bir aktör olacaktır.

TÜRKİYE GAZETESİ
 

Yorumlar1

  • Emre 3 yıl önce Şikayet Et
    Çözüm çok basit yavru vatanın Ana vatana bağlanması 2 ayrı devlet olarak değil
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat