Bu kaçıncı son şans?!.

.

  • GİRİŞ04.11.2021 11:17
  • GÜNCELLEME04.11.2021 11:27

Dünya için son şans… 26. BM İklim Değişikliği Konferansı (COP26) için böyle diyorlar. Acaba bu kaçıncı son şans? Ağustos ayındaki IPCC raporunda da “İnsanlık için dönüm noktası” deniliyordu!..

İngiltere Başbakanı Boris Johnson, hâlen İskoçya’nın Glasgow şehrinde devam eden BM 26. İklim Değişikliği Konferansı'nın açış konuşmasını yaparken, felaketin kapıya dayandığını anlatmak için şu ifadeyi kullandı: “Gece yarısına bir var!” Vakit tükendi yani… Son 270 yıldan beri (1750), dünya iklim ve çevre dengesi, insanoğlunun faaliyetlerinden ötürü adım adım bugünkü raddeye geldi. İki yüz yıl boyunca (1950’lere kadar) bu tehlikeli gidişatın pek farkında olunmadı. Belki farkında olundu da, gerekli tedbirleri alma noktasında, yeterli bir bilinç ve gayret ortaya konulamadı!.. Çevre ve iklim duyarlılığı gibi kavramları, daha sık duymaya başladığımız bu zamanda da, maalesef felaketin boyutları dehşet verici noktalara ulaşmış durumda. İklim değişikliğini azaltmak için imzalanan Kyoto Protokolü'nün (1997) üzerinden 24 sene geçti. Çeyrek yüzyıl… Bu protokolün temellerinin atıldığı, 1992 Rio De Jeneiro Dünya İklim Zirvesi'nin üzerinden de 29 sene geçti. Kyoto Protokolü imzalandıktan sekiz sene sonra (2005), ancak yürürlüğe girebildi! Zira yürürlüğe girme şartı, imzacı devletlerin, atmosfere saldıkları sera gazları miktarının, 1990 yılındaki salınımın yüzde 55’ine sahip olmasıydı. O tarihte, ABD tek başına yüzde 37 ve Rusya da tek başına yüzde 16’lık bir salınım oranına sahipti. Dönemin ABD Başkanı Oğul Bush, “Bu Amerikan sanayiini mahveder…” diyerek, protokolü imzalamaya yanaşmadı. Rusya ise ancak yedi sene sonra (2004) imzalamaya ikna oldu ve böylece yürürlük şartı yerine gelmiş oldu. Dememiz o ki, dünya devletleri iklim değişikliğinden şikâyet ettiği kadar, buna çözüm üretme konusunda gayret göstermiyor. Bugün 169 ülke protokolü imzalamış durumda. ABD hâlâ imzalamış değil…
Paris İklim Anlaşması da, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında; “İklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında” 2015 yılında imzalanan, 2016 yılında da yürürlüğe giren daha aktüel bir anlaşma. ABD Başkanı Trump, 2020 yılında dünyanın şaşkın bakışları altında bu anlaşmadan çekildiklerini ilan etti. 2021 yılında işbaşına gelen Biden ise tekrar anlaşmaya katıldıklarını açıkladı!.. Türkiye geçtiğimiz ekim ayında bu anlaşmaya katıldı. Kyoto Protokolü'ne de ülkemiz sonradan katıldı. 2009 yılında bunu deklare etti ancak 2013 yılına kadar sera gazı salınımında azaltma mecburiyetine tabi tutulmama kaydıyla imzaladı. Türkiye’nin son yüz elli yılda küresel ısınmaya katkısı yüzde 0,04 olarak belirtiliyor. Her ne kadar dünyanın büyük ekonomileri kadar sera gazı salınımında etkisi yoksa da, 1990 yılında 187 milyon ton olan bu miktar, 2009 yılında 370 milyon tona yükselmiştir… Paris İklim Anlaşması'na katılmayan İran’ın sera gazı salınım payı yüzde 2. İran’la birlikte, Irak, Yemen, Libya ve Eritre de Paris Anlaşması'na katılmayan ülkeler. Bunların dışında AB ile birlikte 191 imzacı devlet bahse konu anlaşmaya taraf olmuş durumda. İmza işi tamam, ancak verilen sözlerin ne derece yerine getirilebileceği konusunda ciddi şüpheler var. Şöyle ki, sera gazları salınımında iki numara olan Çin, 2060 yılı itibarıyla karbon nötrlüğü planları yaptığını beyan ediyor! Lakin gelen haberlere göre, Çin’de hâlihazırda var olan büyük enerji açığının nasıl kapatılacağı bilinmiyor. Öyle ki, kapatılmış olan kömür ocakları yeniden açılıyor... Çin’den sonra en kalabalık ülke olan Hindistan ise, hâlen enerjisinin yüzde 70’ini kömürden elde ediyor. Ve ancak 2070 yılında kömürden kurtulabileceğini ifade ediyor. Hindu faşizmini hortlatan Başbakan Narendra Modi’nin, son zamanlarda kötüleşen ekonomik durumu gözlerden saklamak için giriştiği ayırımcı politikalar, Hindistan’da çok büyük siyasi olaylara kapı aralayacak gibi duruyor...
Hâlen dünyanın en büyük sera gazları salınımını gerçekleştiren Amerika, 2030 yılına kadar, gaz emisyonlarını 2005 seviyesine göre yüzde 50 azaltmayı taahhüt ediyor. Fakat bugüne kadar sergilediği oynak politikalar ister istemez şüphe uyandırıyor… “Gece yarısına bir var” diyen Johnson’un İngiltere’si, 2030’a kadar yüzde 78’lik bir salınım azaltması sözü veriyor. Bakalım sözünü ne kadar tutabilecek?

Sera gazları salınımında en iyi durumda olan Avrupa Birliği. 27 ülkeden meydana gelen blok, küresel sera gazlarının yüzde 8’ini üretiyor. 2050 yılına kadar bunu sıfırlama hedefi var. Bugüne kadar en ciddi çalışmaları yapan AB, belki de en yüksek başarıyı bu alanda yakaladı...

Velhasıl yukarıda bahsi geçen anlaşmaların bütün dünya için koyduğu hedef, 2050 yılına kadar, atmosfere salınan miktar kadar sera gazını emmek (net sıfır) ve böylece küresel ısınmanın daha fazla artmasının önüne geçmek… Gelgelelim bu iş o kadar zor ki!

Türkiye Gazetesi

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat