Londra Köprüsü Yıkıldı!..

.

  • GİRİŞ10.09.2022 09:04
  • GÜNCELLEME10.09.2022 09:04

Bu gizli kodlu mesaj, dünya tarihindeki ikinci en uzun saltanatın ve aynı zamanda da, en uzun süreli taht sırasını bekleme nöbetinin bittiğini anlatıyor… 70 yıllık Kraliçe öldü, yetmiş yıllık Veliaht Prens artık Kral...

Henüz 5 yaşında iken, tahta oturan (oturtulan) ve ülkeyi mutlak monarşi ile 72 sene yöneten Fransa Kralı 14. Louis’nin rekorunu kırmasına çok az kalmıştı…

Evet, İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’in, 26 yaşında başlayan saltanatı tam yetmiş yıl sürdü. Aynı şekilde, henüz 3 yaşında iken Veliaht Prens konumuna gelen oğlu Charles’ın (Artık III. Charles olarak anlıyor) da 70 yıl süren taht sırasını bekleme nöbeti sona erdi. O şimdi Kral…

Kraliyet ailelerinin ve saltanat serüvenlerinin çok çeşitli; kimi zaman mutlu, kimi zaman da trajik hikâyeleri vardır…

Tarih kitapları ve bu saha ile ilgili biyografi eserlerinde, bazısı doğruları yansıtan; birçoğu da kurgulanmış, abartı ve yanlışlarla dolu, birbirinden enteresan sayısız hikâyeler vardır. Kraliçe II. Elizabeth’in amcası (Kral VIII Edward) şayet Amerikalı dul Bayan Simpson uğruna, tahttan feragat etmeseydi; babası Kral dolayısıyla kendisi de Kraliçe olamayacaktı!

Dedik ya, kraliyet ailelerinin hikâyeleri çok enteresandır. Ama bu hikâyelerin bir tarafı, genellikle de olumsuz tarafı hep gölgede kalır. Saltanat gücü ile bu sağlanır tabii. Hanedanlığın ihtişamlı yönleri her yoldan empoze edilirken skandalların üzerine ise hep bir şal örtülür. Yeni Kral III. Charles’ın ilk karısı Prenses Diana’nın, Paris’te şüpheli bir trafik kazasında ölmesi hâlâ esrarını koruyor mesela…

Ve Kraliçe Elizabeth, yerine geçen oğlunun dul Bayan Camilla Parker ile evlenmesini de uzun müddet hazmedemedi. Fakat sonunda kabullenmek mecburiyetinde kaldı.

Neyse biz bu hikâyeleri bir tarafa bırakalım. Meraklıları ilgili kaynaklardan okuyabilir. Büyükannesi Kraliçe Victoria’dan (63 yıl 7 tahtta kalmıştı) daha uzun saltanat sürerek, 96 yaşında ölen Elizabeth’in ölümü çok farklı ve esrarlı biçimde, gizli kodla duyuruldu. “LONDRA KÖPRÜSÜ YIKILDI” Evet, Kraliçe’nin özel sekreteri Sir Edward Young, bu mesajı çiçeği burnunda yeni başbakan Liz Truss’a gönderdi. O da yine belli formatlar içinde, Kraliçe’nin resmen devlet başkanı olduğu Avustralya, Kanada gibi kıta genişliğinde devletlerle, irili ufaklı toplam 15 ülkenin genel valilerine (Kraliçe’nin valileri) iletti. Ayrıca İngiliz Milletler Topluluğuna üye 35 ülkenin yöneticilerine de, yine benzer formatlarla ölüm haberi verildi. İnsan ister istemez merak ediyor. Neden doğrudan değil de bu şekilde gizemli usullerle Kraliçe’nin ölümü açıklanıyor?

Eh, bir zamanlar “ÜZERİNDE GÜNEŞİN BATMADIĞI İMPARATORLUK” ve şimdilerde 330 küsur bin kilometrekarelik bir ada devleti olmakla birlikte, hâlâ daha BİRLEŞİK KRALLIK olarak, yukarıda işaret ettiğimiz uzun bir gölgeye sahip olan İngiltere’nin, dünya üzerinde hangi metotlarla bu denli etkili olabildiğinin sırrı da burada!..

İNGİLİZ SİYASETİ…

Belki de İNGİLİZ İSTİHBARATI demek daha gerçekçi olur. Evet, dünya üzerindeki en etkili istihbarata sahip olan devlet, tereddütsüz İngiltere’dir. İstihbarat yani sır yani gizem yani örtülü ve gölgeli, karanlık iş ve icraat!..

Kısacası İngiliz siyaseti. O siyaset, bugün ABD başta olmak üzere, pek çok ülkenin dış politikalarını yönlendirerek kendi menfaatleri uğruna etkili kullanabiliyor. O siyaset yüzyıllar içinde meydana gelen bütün değişim ve dönüşümlere rağmen, etkisini muhafaza edebildiği için, çoktan yıkılmış olmasına rağmen, hâlâ daha Britanya İmparatorluğunun nüfuzu devam ediyor…

Kraliçe’nin ölüm haberini duyurma biçimi başta olmak üzere, on iki günlük yas süresi ve cenaze merasiminin ayrıntıları, aslında hep İngiliz siyaseti ve muhafazakârlığının bire bir yansımasıdır. Dolayısıyla yeterince dikkat çekicidir. İngiltere’nin I. Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında, özellikle Osmanlı Devleti aleyhine yürüttüğü istihbarat faaliyetleri ve sinsi çalışmalar; yüzlerce, binlerce cilt kitabı doldurur boyuttadır. 16. Yüzyıldan itibaren dünyada çok geniş coğrafi alanlarda sömürge hâkimiyeti kuran İngiltere, İslâm âleminin en büyük hasmı olmuştur. 18. Yüzyıldan itibaren İslâm dünyasının başına bela ettiği Vehhabilik cereyanı, Arap Âlemi ve bütün Orta Doğu coğrafyasını sonu gelmez buhranlara sürüklemiştir. Asya derinliklerinde, Afrika kıtasında, sömürge düzenini devam ettirmek için uyguladığı insanlık dışı usulleri hep o “İngiliz Siyaseti” sayesinde gözlerden saklamayı bilmiştir.  “Gündüz ağaca su verip geceleyin köküne asit dökmek” şeklinde özetlenen, İngiliz siyasetini vaktiyle fark edemeyen halkların başına çok büyük belalar gelmiştir…

TÜRKİYE GAZETESİ

Yorumlar1

  • Hacı 1 yıl önce Şikayet Et
    El Hak doğrudur...
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat