Tutulmayan, tutulmayacağı belli olan sözler!..

  • GİRİŞ29.11.2022 08:26
  • GÜNCELLEME29.11.2022 08:26


Bilindiği üzere devletlerarası ilişkiler çok boyutludur… Böyle olduğu için de, aynı anda bir ülkeyle farklı düzlemlerde farklı ilişkiler içinde olunabilir. Bu ilişkiler, menfaat ve mevcut konjonktüre göre, aynı anda hem olumlu müttefiklik hem de muhalif ve çatışmalı pozisyonda bulunmayı gerektiren bir mahiyet arz edebilir. Böylece muhatap ülke ile lokal-bölgesel şartlar muvacehesinde, ilaveten küresel siyasi-askerî dengeler çerçevesinde, hem iş birliği hem de çatışma içinde yer alabilirsiniz!
 
Bu girişi Türkiye’nin ABD ve Rusya ile devam eden ilişkilerinin karakterini özetle izah etmek maksadıyla yaptım. Aşağıda bazı ayrıntılara gireceğiz. Fakat ondan önce şu hususu da hatırlatmayı zaruri görüyorum.
 
Malumunuz terör örgütlerine çeşitli biçimlerde ve seviyelerde destek verme yanlışlığına düşen devlet sayısı, ne yazık ki pek çoktur. Ancak özellikle Amerika gibi, mütemadiyen başka ülkeleri teröre destek olmakla suçlayan bir devlet; bizatihi terörü, terör örgütlerini bir politika aracı olarak kullanmakta. Ve dahi böylelikle uluslararası hukuk kuralları ve etik değerler karşısında, her zaman açığa düşmesine rağmen, herhangi bir yaptırıma muhatap olmamakta. Daha doğrusu bunu sağlayacak bir mekanizma bulunmamakta…
 
Bu çelişkiye bilhassa dikkat çekmek gerekiyor. Zira dünyada, terörle başı belada olan ülkelerin en fazla uğraştıkları ama en az netice alabildikleri en çetin alan, başka devletlerin terör örgütlerine olan desteğini önlemektir…
 
Başka devlet/lerin lojistik ve siyasi desteğini arkasına alamayan terör örgütlerinin, maksat ve hedefi ne olursa olsun, uzun müddet ayakta kalamadığı gerçeği her daim gözümüzün önünde. İrili ufaklı ülkeler bu işi gizli saklı yaparken, büyük güçlerin uluslararası düzene meydan okurcasına alenen teröre destek vermesi, belli meselelerde her fırsatta terör kartını kullanması, yedekte tutması, dünya barışına yönelik en ciddi tehditlerden biridir.
 
Amerika’nın ve Rusya’nın bölücü terör örgütü PKK’ya verdiği destek, Hollanda ve İsveç gibi ülkelerin desteğinden çok farklıdır. ABD’nin PKK/YPG örgütüne verdiği binlerce tır dolusu silah ve mühimmatın, Irak ve Suriye’de hangi boyutlarda istikrarsızlık ve çalkantılara sebep olduğu yeterince açık değil mi? Keza Rusya’nın aynı terör örgütüne verdiği siyasi ve lojistik destek…
 
Şayet ABD ve Rusya, Türkiye’nin 2019 ve 2020 yıllarında gerçekleştirdiği Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı harekâtlarının akabinde verdikleri sözde dursalardı, bugün biz yeni bir askerî harekâtı konuşmayacaktık… Fakat heyhat! Bu ülkeler asla “büyük devlet” kavramına yakışmayan tavırlar içine girmekten kaçınmıyor.
 
ABD eski Başkanı Trump, Türkiye’nin yapacağı harekâtı engelleyebilmek adına, 9 Ekim 2019’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a skandal bir mektup gönderdi. Aynı mektuba, Suriye’deki teröristbaşı Ferhat Abdi Şahin’in kendisine gönderdiği mektubu da iliştirerek ikinci bir rezalete imza attı. Ama Türkiye aynı gün Barış Pınarı Harekâtını başlatarak ne derece kararlı olduğunu gösterdi… Keza aynı Trump hiç sıkılmadan 17 Ekim tarihinde yine terörist Abdi Şahin’i arayarak, Türkiye’ye karşı Rusya ve Suriye rejimi ile birlikte savaşmalarını söyledi. Bunu yaparken bir yandan da yardımcısı Mike Pence’i Ankara’ya göndererek, Türkiye’nin harekâtı durdurması hâlinde bütün yaptırımları kaldıracakları sözünü veriyordu…
 
ABD ile Rusya dirsek teması içinde bize karşı vaziyet alıyordu. ABD askerlerinin boşalttığı alanlara yarım saat içinde Rus Birlikleri yerleşiyordu…
 
Terör örgütü unsurlarının 32 km derinliğe kadar çekilmesi için, beş günlük süre (120 saat) tespit edilirken, Rusya 22 Ekim'de Soçi Mutabakatı ile ilaveten başka bir angajmana giriyordu.
 
150 saatlik yeni mühlet içinde geri çekilme tamamlanacaktı. 29 Ekim’de Rusya, SDG olarak isim değiştiren PKK/YPG’nin 34 bin kişilik militanlarının belirlenen çizgiye çekildiğini duyuruyordu. Gelin görün ki, bu açıklamaların doğru olmadığı geçen zaman içinde ortaya çıkıverdi!
 
Benzer bir angajmana Rusya 2020’deki Bahar Kalkanı sırasında girdi. Moskova mutabakatı ile Suriye sınırımızın yakın bölgelerinden teröristlerin çekilmesi, özellikle Halep ile Hums Hama ve Şam’ı birbirine bağlayan M4 Karayolunun Kuzey ve Güneyinde, 6’şar km’lik güvenli bölge teşkili konusunda güya anlaşma sağlandı. Ayrıca mutabakat gereği Türkiye ile Rusya askerleri sahadaki durumu kontrol için ortak devriye görevi icra edecekti. Netice olarak, kâğıt üstünde sağlanan mutabakat sahada beklendiği şekilde yürümedi…
 
Ve şimdi Türkiye, yeni bir harekâtla kendi millî güvenliğine yönelen tehditleri bertaraf etmek için gerekeni yapacağını bildiriyor.
TÜRKİYE GAZETESİ

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat