Reisi nihayet geldi!..

  • GİRİŞ25.01.2024 08:23
  • GÜNCELLEME25.01.2024 08:23

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, iki defa ertelenen ziyaretini nihayet gerçekleştirebildi. Kasımda yapılması planlanan ziyaret, son olarak, Kasım Süleymani’nin mezarındaki saldırı sebebiyle tehir edilmişti.

İran bu bölgenin en önemli ülkelerinden biri… 1979 yılındaki Humeyni devriminden bu yana, aralıksız çalkantılar içinde. Ve o günden beri gizli-açık ambargolara da maruz bulunuyor. Yaşadığı bütün krizlere rağmen, tabii kaynak zenginliğinin de avantajıyla, bölgesel ölçekte kendine has politikalar icra etmekten geri durmuyor. İran köklü bir devlet geleneği ve çok kıvrak bir diplomasi kapasitesine sahip. Bu sayede içine düştüğü iç ve dış kaynaklı krizleri bir şekilde aşma imkânı bulabiliyor. Ancak bütün bunlar İran’da her şeyin sütliman olduğu manasına gelmiyor tabii. Tam aksine, İran rejimi uzun zamandan beri ciddi sıkıntılar içinde ve giderek güç kaybediyor. Dış tehlike ve tehditleri, Şii kitlelerden devşirilen örgüt ve aparatlar üzerinden, ülke sınırları dışında-uzağında karşılayarak, daha çok vekâlet savaşlarıyla, stratejik hedeflere ulaşmaya ve yerine göre de statükoyu muhafaza etmeye çalışıyor. Uzun yıllardan beri Lübnan’da, ABD’nin işgali sonrası Irak’ta ve Arap Baharıyla birlikte, başta Suriye olmak üzere, birçok ülkede nüfuzunu hayli güçlendirmeyi başardı. İran Kafkasya ve Orta Asya ile birlikte, Afganistan ve Pakistan coğrafyasında da, hatırı sayılır bir etkiye sahip. Şia inancı temelinde geliştirilen siyasi söylem, etkili istihbarat çalışmaları ve vekâlet savaşlarıyla; jeopolitik ve jeostratejik dengelere, kimi zaman ülkenin reel kapasitesinin de ötesinde ağırlık koyabiliyor. Ancak Humeyni devriminden bu yana, sürekli olarak “büyük şeytan” diye nitelediği Amerika ve keza ‘en azılı düşmanı’ olarak ilan ettiği İsrail’e karşı güttüğü siyaset, baştan ayağı soru işaretleriyle dolu… Bugüne kadar, İran’a yönelik sayısız saldırılar gerçekleştiren bu iki ülkeye, Tahran Rejimi ciddi sayılabilecek tek mukabelede bulunmadı! Fakat laf kalabalığı ve hamasete gelince, Acem siyasetine yetişecek bir rakip yok!..
 

“İsrail ve ABD ile savaşmak gibi bir tuzağa düşmeyiz…” diyen İran, son zamanlarda akılları çok karıştıran bir eyleme imza attı. ABD ve İsrail’in İran hedeflerine yönelik onlarca saldırılarına doğru dürüst bir reaksiyon gösteremeyen İran, gitti komşusu Pakistan’ın Belucistan eyaletindeki bir köyü bombaladı. İngiliz Politikasının bir eseri olarak; İran, Pakistan ve Afganistan sınırları içinde, üç parçaya bölünen ve ayrılıkçılık fitnesiyle tahrik edilen Belucistan meselesi ayrı bir yazı konusu… Tıpkı yine İngilizlerin sinsi siyasetinin bir planı olan ve Pakistan ile Hindistan’ı sürekli biçimde hasım kılan Keşmir meselesi gibi… Filistin’e ne kadar benziyor değil mi? İran daha bir hafta evvel, ortak deniz tatbikatı yaptığı ve dost-kardeş ülke diye nitelediği Pakistan toprağına acaba neden saldırı düzenledi? Lübnan’da Hizbullah’ı, Yemen’de Husileri cepheye süren İran, giderek savaşa girme tehlikesinin yaklaşması karşısında mı, böyle bir atraksiyonda bulundu? Hâliyle Pakistan derhâl karşılık verdi. Neyse ki, şimdilik kriz büyümeden sükûnete dönüldü… Bölge bunca buhranlı iken, İran’ın Pakistan’a füze atmasının mantıklı bir izahı yoktur.
 

Evet, komşumuz İran böyle çetin bir ülke ve pek çok hususta, yukarıda işaret ettiğimiz politikaları sebebiyle, zaman zaman sıkıntılar yaşanıyor. Suriye’de olduğu gibi. Suriye’nin bu derekeye düşmesinin asli faillerinden biri de İran’dır. Ve Azerbaycan-Ermenistan probleminde olduğu gibi… Güney Azerbaycan’ın geleceğiyle ilgili korku ve endişelerden beslenen bir yanlış politika… Oysa iki ülke, iş birliği imkânlarını değerlendirerek hem karşılıklı münasebetlere hem Bölgenin istikrarına ve ekonomik refahına çok büyük katkıda bulunabilir. Sürekli olarak Ermenistan’ın yanında yer alan İran, Zengezur Koridorunun hayata geçmesine mâni olmaya çalışırken, Kafkaslarda barış ve istikrara hizmet edecek altılı mekanizmaya dahi (Türkiye, Rusya, İran, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan… 3+3) sıcak bakmıyor.
 

Yukarıda belirttiğimiz üzere, İran’ın zikzaklı ve karmaşık politikalarını anlamak kolay değil. Kuşak-Yol Projesi çerçevesinde, Çin ile 20 yıl süreli 400 milyar dolarlık anlaşma yaptığı hâlde, son dönemde ABD tarafından (sırf Çin’in bu projesini kösteklemek için) politik olarak ısındırılan Hint-Baharat Koridoruna (Hindistan-Birleşik Arap Emirlikleri-Ürdün-İsrail ve Avrupa…)  eklemlenir gibi oldu. Kuşak-Yol Projesinde Pakistan çok önemli bir güzergâh. İran’ın son atraksiyonu, bu orta koridorda, ABD ve İsrail lehine bir nevi alan açma anlamına geliyor…
 

Her şeye rağmen, İran’la olan sınırımız 1639 Kasr-ı Şirin Anlaşmasından bu yana istikrarını muhafaza ediyor. İran aynı zamanda bizim önemli enerji tedarikçilerimizden biri. Gönül ister ki ikili ilişkiler daha da gelişsin ve her iki taraf bundan faydalansın. Bu ziyaret vesilesiyle, Türk-İran ilişkilerinin bütün veçheleriyle yeniden gözden geçirileceği ve daha önce üzerinde mutabakat sağlanan on anlaşmanın imzalanacağı açıklandı. Bu arada Gazze meselesi en önemli başlıklardan biri elbet. Bakalım ne gibi sonuçlar çıkacak...

Türkiye gazetesi

Yorumlar1

  • Özgürcü 3 ay önce Şikayet Et
    İran her zaman türkiye ye karşı fırsatçı bir politika izliyor ve unutulmamalı biz onlar için kafir bir milletiz.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat