İmralı ziyareti ve devamı…

  • GİRİŞ20.11.2025 08:29
  • GÜNCELLEME20.11.2025 08:29

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin salı günkü grup toplantısında yaptığı konuşmanın yankıları sürüyor. Bahçeli, 'Terörsüz Türkiye' sürecinin gecikmeden ilerlemesi için keskin çıkışlar yapıyor…

Büyük meseleleri çözüme kavuşturmak için cesur adımlar atmak ve muhtemel riskleri de hesaba katmak gerekir. Bu yolda bir kere adım attıktan sonra da, tereddütsüz şekilde devam etmek ve karşılaşılan zorlukları aşmasını bilmek icap eder… Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024 tarihinde partisinin grup toplantısında yaptığı konuşma, 'Terörsüz Türkiye' sürecinin kapısını açmıştı. Sayın Bahçeli o konuşmasında, şimdiye kadar siyaseten ifade edilmemiş olan ve hatta bazı kesimler için şok etkisi yapan sözler söylemişti… Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm bölücü örgütün elebaşı Abdullah Öcalan’ın, gerekirse Meclis'e gelip DEM Parti'nin grup toplantısında konuşması ve terör örgütünü lağvettiğini haykırmasını seslendirmişti… MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, bu konuşmayı “Yüzyılın en cesur kurucu siyaset hamlesi” olarak tavsif ediyor… Cumhurbaşkanı Erdoğan da dünkü AK Parti grup toplantısında, şunları söyledi: “MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli ilk günden itibaren yaptığı cesur, ufuk açıcı, açıklamalarıyla sürecin bugüne gelmesinde eşsiz katkılar sağladı. Biz de hassas çizgide yürüyerek sürece mihmandarlık yaptık. Bilinen, bilinmeyen pek çok badireyi atlattık…”

Bu ifadeler gerçekten tarihî önem arz ediyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan sıfatıyla ülkeyi yönettiği yıllarda, o zamana kadarki en geniş siyasi ve sosyal hamleleri hayata geçirerek ve ÇÖZÜM SÜRECİNİ devreye sokarak, benzersiz bir hamle yapmıştı. Bunu yaparken en büyük siyasi riskleri almaktan geri durmamıştı. Şöyle diyordu: “Yeter ki, terör bitsin, silahlar sussun, toplumsal barış sağlansın ben baldıran zehrini içmeye hazırım…” Ne yazık ki o günün şartlarında bütün bu cesur adımlara rağmen, çözüm süreci sonuna kadar gidememişti. Bunun çok çeşitli sebepleri vardı elbet. En başında ülkenin iç siyaset dengeleri çok farklı idi…

O dönem, MHP çözüm sürecinin karşısında yer alıyordu. Ama bugün MHP, Cumhur İttifakı’nın ortağı olarak 'Terörsüz Türkiye' sürecinin en aktif siyasi aktörlerinden biri olarak inisiyatif almış bulunuyor. Tıpkı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011-2015 döneminde yaptığı gibi, Devlet Bahçeli de taşın altına sadece elini değil, gövdesini koymuş durumda. Bu uğurda muhtemel bütün siyasi riskleri alan Bahçeli, sürecin aksamaması, tavsamaması için de var gücüyle destek siyaseti yürütüyor. Geçen 13 aylık zaman zarfında, kimi zaman süreç yavaşlıyormuş gibi bir algı doğduğunda, Bahçeli yaptığı çıkışlarla bunun önüne geçti. Elbette burada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ortaya koyduğu siyasi iradeyi de hep hatırda tutmalıyız. Süreç bugün “devlet politikası” hâline gelmişse, Cumhur İttifakı'nın her iki liderinin kararlı tavrı sayesindedir. Bahçeli PKK cephesindeki ayak sürümelere karşı sürekli ikazlarda bulunurken, beri yanda devlet mekanizmaları tarafından atılması gereken adımları da hep hatırlattı. Hâlen en kritik konulardan biri olan İmralı ziyareti konusunda Bahçeli daha önce şunları söylemişti: “Gerekirse Millî Dayanışma ve Demokrasi Komisyonunda görev yapan milletvekillerinden bir grup İmralı’ya giderek yüz yüze görüşmeler sağlanmalı, mesajları ilk ağızdan alınmalı ve kamuoyuyla paylaşılmalıdır.” Bahçeli MHP’nin böyle bir heyete katılmaya hazır olduğunu da belirtmişti. Bu beyanlara rağmen, herhâlde mevcut tereddütlerin tam olarak ortadan kalkmadığını görmüş veya sezmiş olmalı ki, Sayın Bahçeli önceki gün o pek keskin çıkışı yapma ihtiyacını duydu. “Sürecin esas muhataplarından biriyle görüşmekten imtina edilmesi durumunda nasıl ilerleme sağlanacaktır?” Bahçeli’nin ifadesiyle bu konuda üç maymunu oynamak çözüme katkı sağlamaz. O hâlde yapılması gereken neyse o yapılmalı. Bunun için gerekirse kendisinin yanına üç arkadaşını alarak İmralı’ya gitmekten gocunmayacağını dile getirdi. Hiç şüphesiz bu sözler bomba tesiri yaptı. Ama olumlu yönde…

Devlet Bahçeli’nin buna benzer her çıkışının ardından bir anlaşmazlık veya Cumhur İttifakı'nda bir çatlak oluşması hayaline kapılanlar hep hüsrana uğradı. Birkaç gün evvel Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bahçeli’yi evinde ziyareti sırasında bu konunun gündeme gelmemiş olması mümkün müdür? Nitekim Erdoğan dün Komisyonun en doğru kararı vereceğine emin olduğunu belirtti. MHP cenahından Komisyonun heyet yollayacağına dair açıklama da geldi. Bugün AK Parti, İmralı ziyareti konusunda özel bir toplantı yapacak. Cuma günü de Komisyon İmralı’ya heyet göndermeye dair hususi toplantı yapacak. Komisyon kararlarını nitelikli çoğunlukla alıyor. Yani 50 kişilik komisyonun 31 üyesinin olumlu oy vermesiyle karar hâsıl olacak. Bu noktada bir sıkıntı bulunmuyor… Erdoğan dün bu hususa da işaret etti. Ve komisyonun fikir ve hedef birliği içinde çalışmasının son derece kıymetli olduğunu dile getirerek, hem komisyon üyelerine hem de Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’a teşekkür etti. Evet, Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu çok önemli bir misyon üstlenmiş durumda. Şu ana kadar da iyi geldi. Temennimiz bunun son kerteye kadar devam etmesi. Esasen, bu meselede bütün siyasi partiler büyük sorumluluk altında. İyi Parti ve Yeniden Refah Partisi ile Zafer Partisinin tribünlere oynama siyaseti ne ülkeye ne de kendilerine bir yarar getirmez. Türkiye’nin yarım asırlık bir beladan kurtulması için herkesin taşın altına elini koyması gerekirken, bu süreci sabote etmeye dönük söylem ve eylemler içine girenlere, Milletimiz gerekli dersi verecektir. 'Terörsüz Türkiye' ve 'Terörsüz Bölge' hedefini yakalayana

Türkiye gazetesi

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat