Çemberi kırmak ya da çemberde kalmak…

  • GİRİŞ06.04.2020 11:41
  • GÜNCELLEME06.04.2020 11:41

Hayatımızda var olan birçok davranış biçimi ikna olduğumuz ya da ikna edildiğimiz düşüncelere dayanıyor…

İnsanlar bir sistemin çemberine girmeye ikna olduktan sonra artık o çemberin dışındakilere karşı çok duyarsız hale gelebiliyor…

Başka bir durumda da adeta bir “unutkanlık çemberi”ne hapsoluyor ve geçmişine ait bütün perspektifini kaybedebiliyor…

Bunu yapan şey gerçekten de Noam Chomsky’nin, “Basit gerçekler anlaşılmaz bir dilin arkasına saklanıyor”ifadesiyle öne çıkardığı şey mi?

Çembere hükmedenlerin sürekli olarak çemberin içindekilere uyguladığı zihinsel manipülasyonlar, hem içeridekilerin bu çemberi kırma gücünü zayıflatıyor hem de sömürenlere “dirençsiz, çatışmasız” bir sömürü fırsatı veriyor…

Bunun ne anlama geldiğini yüz yıllardır “ikna edilmiş bir kölelik çemberi” içerisindeki Afrika örneğine bakarak anlayabiliriz…

İçinde bulundukları durumu hiç sorgulamadan ve yaşamaları gereken doğallıklar olarak kabul etmediler mi?

Bu bir başarı ise eğer, sömürenlerin “ikna” gücü mü dememiz gerekiyor?

Yoksa unutarak ya da ikna olarak çembere dâhil olanların zayıflığı mı?

Hangisi olursa olsun ortadaki gerçek değişmeyecektir…

O gerçek de Afrika insanının sömürüler yoluyla aç ve sefil bırakılmasıdır…

Belki de tarih ikna çemberlerini kırmak adına hiç olmadığı kadar büyük bir fırsatı da sunmuş oluyor çemberdekilere…

Bugün herkesin, süper güçlerin bile kendi derdine düştüğü ve artık eski başarısıyla devam ettiremediği “unutturma meditasyonları”nın açtığı aralıktan geçerek çemberi kırma vakti…

“Biz olmadan yaşayamazsınız”a ikna edilmişlerin, onlar olmadan da nasıl yaşayabileceklerini keşfetmeleri için ciddi bir fırsat var ortada…

Rızaları sorulmadan dâhil edildikleri çemberlerin dışına ilk defa kendi rızalarıyla çıkmaları için güçlü bir fırsat doğan “ötekiler” bu fırsatı iyi değerlendirebilirse tekrar hürriyetine kavuşabilecektir…

Etraflarına çit örülürken ses çıkarmadıkları ya da çıkarmamaya ikna edildiklerini gerçeğine rağmen davranabilir ve içinde bulundukları sefaleti sorgulayabilirler…

Evlerimize çekilerek ve görece oluşan izolasyonun da verdiği fırsatla yepyeni bir sorgulama ve tefekkür sürecini başlatabilirler…

İçe dönüklük halinin hastalık üreten depresiflik olarak değil kurtuluşa götüren mütefekkirlik olarak tecelli etmesi de son derece önemlidir…

Batı verdiği fotoğrafla içerisine düştüğü acziyeti ortaya koyarken bir taraftan da çemberin içene yansıttığı efsunlu halini de ciddi oranda kaybetmiştir…

Yenilmez, yıkılmaz bir Batı algısı bir turnusol ile belirgin bir çözülmeye tabidir…

Hayalin ya da illüzyonun çarptığı gerçek, onu tuzla buz etmiştir…

Bütün dünya toplumlarının sınandığı ve insanlıklarını yeniden sorgulama fırsatı olarak görmesi gereken bu sürecin bütün sömürülenlere de umut olması en büyük temennimdir…

Böylesine önemli günlerde bile diğerkâmlığı değil bencilliği tercih eden Batı, birbirlerinin sağlık malzemelerini gasp etmekte hiçbir beis görmüyor…

Ya da aşıların Afrikalılarda denenmesini isteyecek kadar aşağılaşmakta…

Haydi, alışılmış ya da alıştırılmış zihinsel düzenlerimizi ve onların oluşturduğu çemberi kıralım; yüz yılardır sömürenlere karşı derin bir ruhsal ve zihinsel devrim gerçekleştirelim…

Korkamayalım, mevcut düzenin bozulması sadece sömüren için krizdir…

Diriliş Postası

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat