Belirsizlik ve tedirginlik üzerine…

  • GİRİŞ24.04.2020 11:45
  • GÜNCELLEME24.04.2020 11:46

İnsanlık tarihi boyunca belirsizlik hep var olagelmiştir. Açlığın, savaşların, doğal afetlerin ya da salgın hastalıkların oluşturduğu belirsizlikler tarih boyunca insanı tedirgin etmiştir…

 

 

Oysa bugün geldiğimiz bilgi seviyesinden bakıldığında belirsizliklerin sadece tedirgin edici olmadığını, aynı zamanda yaşama tutunmanın şifrelerini de içinde barındırdığını çok iyi görebiliriz…

Marshall Berman içinde bulunduğumuz çağ için “En belirgin olan şey belirsizliğin kendisidir”ifadelerini kullanmıştı, haklı olarak…

 

 

Richard Sennett, bugünkü belirsizliği geçmişten ayırırken şunları kaydediyordu; “Bugün yaşadığımız belirsizlik durumunun ayırıcı yanı ise belirsizliğin herhangi bir küresel felaket olmaksızın varlığıdır.”

İnsan bu kadar bilgi sahibiyken aslında o kadarda öngörü sahibi olması beklenir. Fakat bu duruma tezat olarak sarmalandığı derin bir belirsizlik çemberinde yaşıyor…

Bu durumdan kurtulmanın en temel yolu, kavramlara getirilen tanımlama ve yorumlama biçiminin gözden geçirilmesidir…

ZygmuntBauman’ın“akışkan standartlar” kavramı-kavramları iki yönlü olumlu-olumsuz ve derinlemesine ele almak-bize yeni bir yol açabilecektir…

Bu perspektiften bakıldığında belirsizlik kavramına genellikle bindirilen olumsuz manadan kurtulup umudun, özgürlüğün ve yaşama sımsıkı sarılmanın ana kodlarının da belirsizlikte olabileceğini keşfetmiş olabiliriz…

Bu durumu,inanç kodlarını kendisinden yüzlerce yıl sonra Avrupa’ya ilham olarak gönderdiğimiz Hz. Mevlana’nın; “Ümitsizliğin ardında nice ümitler var.  Karanlığın ardında nice güneşler var” sözünden daha iyi ne ile izah edebiliriz…

Yine Ursula Le Guinn:“Hayatı mümkün kılan tek şey kalıcı ve dayanılmaz bir belirsizliktir: Bir sonra ne olacağını bilememektir”ifadeleriyle aslında belirsizliklere ne kadar çok şey borçlu olduğumuzu çarpıcı bir şekilde ifade ediyor…

Düşünsenize, her şeyin yerinin değişmez ve gelecekteki her şeyin bilinebilir olduğunu…

Hiç tereddüt etmeden şunu ifade edebiliriz: Böyle bir hayat ne imtihan olurdu ne de heyecan verebilirdi…

İnsan hayatını sürekli kılan şey, belirsiz olanları belirli hale getirmektir; sonra diğer belirsizliği ve sonra diğerini…

Çünkü her belirginleştirdiğiniz şey yeni belirsizlikler meydana getiriyor ve bu sayede belirsizlik de umut da aynı oranda artarak ilerlemeye devam ediyor…

Allah birbiriyle bağdaşmaz gibi görünen iki kavramın kaderini nasılda birbirine bağlamış…

Lakin bu bağdaşmaz gibi duran kaynaktan beslenirken çok iyi bir doz tutturmak kaçınılmazdır…

Tıpkı ilaç gibi…

Uygun doz şifa, aşırı doz zehirdir bu dengede de…

Belirsizliği iki boyutuyla gören bir başka düşünüre de kulak verelim isterseniz…

John AllenPaulos: “İnsan hayatında ve toplumların ortak tarihinde belirsizliğin var olan tek kesinlik olduğunu ve onun yarattığı güvensizlik hissi ile nasıl yaşanacağını bilmenin de tek güvenlik olduğunu” ifade eder…

Hayatın ana dinamiği olan belirsizliği ortadan kaldırma iddiasında olan modernitenin de, giriştiği bu süreçte başarısız olduğu çok açıktır…

Medernitenin bu başarısızlığını yine ZygmuntBauman,“mükemmelliğin ilkelliği”  kavramıyla tanımlıyor ve belirsizliğin bu sebeple daha da derinleştiğini iddia ediyor…

Çağımızın ürettiği belirsizliklerin içindeki sayısız fırsatı görebilecek yeterli bilgiye ve ferasete ulaşmak en doğru yol…

Bu noktada sadece umudu öğütleyen bir inancın ve geleneğin derin bir idrakine ihtiyaç var…

Diriliş Postası

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat