İçeriden asiler…

  • GİRİŞ07.02.2022 10:18
  • GÜNCELLEME07.02.2022 10:18

Napolyon dönemi Avrupa’sının, Doğu üzerine yaptığı tartışmalarının en önemli başlıklarından biri; “Türklerde akıl var mı?” sorusu üzerineydi…

Hiç kuşkusuz, II. Viyana bozgununa kadar karşısında tir tir titredikleri Osmanlı için bu tartışmaları yaptıkları zaman dilimi çok manidardır…

Avrupalıların aynı zamanda “barbar” olarak gördükleri Türklere bir de “cahil” yaftası vurmaya çalışmaları, yaşadıkları uzun süreli korkunun bir sonucu olarak görülebilir…

Çoğu zaman gereken cevabı almış Türklere karşı, “Dışarıdan asiller” bu çerçevede belirli bir zemine de oturtulabilir…

Fakat en iç acıtanı, en yıkıcı sonuçlara gebe olanı “İçeriden asiler”dir…

Bu asiler, genellikle denetimden uzak ve periferilerde kalarak güç toplamayı seçerler…

İçeriden asiler kendi topraklarına ve kendi devletlerine karşı sürekli bir fırsat kollama çabasıyla, her türden irili-ufaklı sosyal ya da ekonomik soruna eklemlenerek onu büyütmeye, oradan da iktidara uzanmaya çalışırlar…

Bu bitmek tükenmek bilmeyen denemeler, iktidar için sürekli bir sinir testidir; onu hırçınlaştırmaya ve hata yapmaya zorlar…

Çünkü potansiyeli belli içeriden asiler, yenemeyecekleri iktidarın, yaptığı hatalarla kendi kendini yenmesine odaklanırlar…

Ya da provokasyonlarla büyütebildikleri bir sorunun, büyük bir toplumsal mobilizasyona dönüşmesini ve iktidarı yıkmasını amaçlarlar…

Güçlü iktidarlar, bu testlere daha soğukkanlı ama güçlü karşılık verirken, zayıf iktidarlar aynı başarıyı gösteremezler…

Ak Parti iktidarının, fahiş fiyat ve enflasyon sebebiyle tepkili olduğunu düşündükleri “kitleleri hareketlendirmek üzere tetikte bekleyen” bu içeriden asilere karşı, her zamankinden çok daha temkinli olması gerekir…

Çok soğukkanlı ama gücünü teyit eden bir duruşla -çok şerbetli olduğumuzu düşündüğümüz konular da dâhil- irili-ufaklı, önemli-önemsiz demeden bütün kışkırtmalara “ciddi” tonuyla yaklaşmalıdır…

Zira sosyal mobilizasyonları neyin tetikleyeceği meselesi, Siyaset Sosyolojisinin bile çözemediği bir “sinsilik” içerir; hem de hiç ihtimal verilmeyen pasaklı biri tarafından, girdiği bankanın satın alınması kadar…

Bu vesileyle Samsun’da yaşanan hadise “çok bilindik” gibi görülse de, yaşanan pahalılıkları fırsata çevirmeye çalışacak olan asiler için “ilk” olmayacaktır kanaatimce; tarihi ve bilimsel veriler yanıltıcı değilse eğer…

Her ne kadar tepkiler adeta bir “pagan ritüeline” dönüşerek kendini ele verse de ihmal olmamalı…

Sancıyan yerden vurulmamak için gereken tecrübe, itidal, güç elbette mevcuttur…

Sadece “hafifin” ya da “basitin” tuzağına düşmemek ve çok erken hareket etmek ve kışkırtmanın arkasındakileri deşifre etmek son derece önemlidir…

İnancım şudur: Yirmi yıldır dışardan destekli içeriden asilerin heveslerini kursağında bırakan bir iktidar için bu zor olmayacaktır/olmamalı…

DİRİLİŞ POSTASI

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat