Duygu düğmelerine basmak…

.

  • GİRİŞ03.02.2023 08:13
  • GÜNCELLEME03.02.2023 08:13

Her toplumun yıllar içinde yakaladığı ortak duyguları vardır.

Bu duygular, bir toplumun aynı amaç için birlikte mücadele etmesini temin eden en önemli muharriklerdir.

Dinî ve millî kaynakları olan duygular, karşı duygularla giriştikleri mücadelelerle tarih boyunca pek çok testten geçerler ve adeta suyun çeliği sertleştirmesi gibi ortak duyguları perçinlerler.

Zira Hazreti Mevlana’nın hepimizin bildiği; “Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır” sözündeki o hakikate ulaşılır.

Duygular, akılla yönetildiğinde bir toplumun en kuvvetli yanını temsil ederken aklın dışına çıkarıldığında da en zayıf yanına dönüşebilirler.

İşte tam da bu sebeplerledir ki iyi niyetliler de kötü niyetliler de bu muhteşem enerjiyi kendi lehlerine kullanmak ister ve bunun için planlar geliştirirler.

Duygu psikolojisi ya da duygu sosyolojisi bu açıdan çok disiplinli bir anlayışla yeniden ve yeniden mercek altına alınmalı ve sürekli takipte tutulmalıdır.

Zamana, zemine göre sürekli değişen ve gelişen ya da zayıflayan duyguların takibindeki ihmal, çok ağır faturalara mal olmuştur çoğu zaman.

Dün olduğu gibi bugün de toplumların bir arada kalmasını sağlayan duygular, birilerinin hedefinde olmaya devam ediyor.

Son dönemde yaşanan bazı olaylarla ya da sarf edilen sözlerle -öyle anlaşılıyor ki- milletimizin “duygu düğmelerine” basılmaya çalışılıyor.

Özelikle İsveç ve Danimarka’da yaşanan hadsiz, ilkel olaylar bunun en açık örneğidir.

İslam âleminin duygu düğmelerine basılarak öfkelendirilmek istendiği çok açık.

Çünkü öfke, duyguların en kontrolsüz olduğu aşamaya geçişi temsil ederken hatalara da kapı aralar.

Fakat Müslümanlar, büyük bir basiretle ve akıllarıyla bu süreci yönetmeyi başarabildiler ve Batı’yı utandıracak hareketlerle -tabi hâlâ utanacak birileri kaldıysa- karşılık verebildiler.

Tabi bir de bu ülkenin siyasîleri tarafından yine siyaset üstü bir mevkiye oturtulmuş, ortak duyguların, özgüvenin kaynağı olmuş İHA ve SİHA’lar üzerinden milletin duygu düğmelerine basılmış ve basılmaya da devam ediyor.

Ve görüyoruz ki toplum, bu siyaset üstü motivasyon kaynağına yapılan göndermeleri çok ciddi bir tehdit olarak algılamış durumda.

İlk tepki “doğalı” temsil ettiği için sonradan yapılan düzeltmeler samimi olarak değerlendirilmedi.

Bu sebeple de seçmen siyasî tercihlerinde çok farklı bir zemine evrilerek duygularına karşı yapılan bu hamleye, sandıkta gerekli cevabı vermek istiyor.

Oysa akıllık bir siyaset, toplumun ortak duygularıyla akarak onları öfkelendirmeyi değil coşturmayı dener.

Ne yazık ki hırslar ve koltuk aşkı mantığın önüne geçiyor ve bütün aklî olanlar rafa kalkabiliyor.

“Ortak mutabakat” dedikleri ve çok daha dingin bir zeminden hazırlandığı düşünülen metni yöneten akılar bile, belli ki bu hırslardan azade kalamamış ve toplumun çok temel duygularına basmaya devam etmiştir.

Prof. unvanlı bir parti temsilcisinin, metnin dışına çıkarak “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” çıkışı bile bu hırsın çok açık bir dışa vurumudur.

Bu ülkenin kazandığı bütün değerlerini, aileyi, yıktığı vesayeti sırf “Erdoğan yaptı” diyerek hedef tahtasına koyan bir siyasetin, hangi duygu ile bu ülkenin kahir ekseriyetiyle anlaşacağı meçhuldür.

İnanan var mı bilmem; ama “85 milyonu kucaklayacağız” sözü daha bugünden buharlaşmış, kocaman bir hülyadır…

Takdiri Avrupa’dan bekleyen bir siyasetin duygudaşlarının kimler olduğu da bir muamma olmaktan çıkmıştır zaten!  

DİRİLİŞ POSTASI

Yorumlar1

  • Kaan 1 yıl önce Şikayet Et
    Ellerinize sağlık çok güzel bir yazı
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat