Büyüsü bozulmuş yalanlar…

  • GİRİŞ14.04.2023 10:03
  • GÜNCELLEME14.04.2023 10:03

Hiç kuşku yok ki şahsi mücadelemin ana sebebi, siyaset arenasını adeta ablukaya alan o stratejik yalancılıktır.

Yalanın her türüne ve çok soğukkanlı söylenişine şahit oluyoruz.

Daha acı olanı ise bu “politik yalancılığın” belirli bir kitleyi arkasından sürüklüyor oluşudur.

Çok daha vahimi ise kendisini muhafazakâr hatta dindar olarak gören bazı siyasi parti liderlerinin temayüz etmiş, kanıtlarıyla ortada duran bu yalancılığa açık destekleridir.

Ve dahası bu parti liderlerinin de politik yalancılığa iştirakleridir.

Yüzlerine vurulan yalanlara rağmen en ufak bir hicap duyulmaması yalanın siyasette kazandığı mevzinin ne denli ürkütücü hale geldiğini göstermesi bakımından da oldukça önemlidir.

“Stratejik Yalan” üzerine yaptığı çalışmasıyla bilinen Rus asıllı Fransız filozof Alexandre Koyre’yi bile hayrete düşürecek türden ve gittikçe çok daha sofistike hale gelen, hatta halden hale giren bu yalancılık, başta istatistik olmak üzere bilimin her alanını da kendine hizmet ettirmekten çekinmiyor.

“Bilimsel” imajı veren birtakım grafiklere de yalan söyletiyorlar.

Yani yalana bilim süsü ve sosu ekliyorlar.

İspanyol şair, yazar Miguel de Cervantes Saavedra’nın Don Quijote karakteriyle özdeşleşen “şövalye idealizmi” de bu yalancılığın tamamlayıcı yönünü oluşturuyor.

Yel değirmenine karşı açılan komik ve anlamsız bir mücadeleyi de temsil ediyorlar aslında.

“Binalarımız kurşunlandı” çıkışlarında temsil bulduğu üzere.

Daha da vahimi, ürettikleri sanal “diktatör”e karşı bütün rasyonel ve irrasyonel yapıları da yanlarına alarak, koro halinde aynı yalanları tekrar ediyorlar.

“128 milyar nerede? Deprem yardımları için toplanan paralar nerede? 20 yıldır hiçbir şey yapmadınız.”

Oysa kafalarını çevirdikleri her yerde görmek isteselerdi neler görmezlerdi ki.

Yarışamayacaklarını bildikleri devasa eserleri “yok” saymaktan başka çarelerinin olmadığına inandıkları için bu komik yolu seçiyorlar elbette.

Onlar “yok” derse başkaları da “a evet yokmuş” diyecek sanıyorlar.

Bazen hipnozcu bazen de illüzyonist oluyorlar, bol coşkulu laf kalabalığında boğmak istedikleri gerçeklere karşı.

En büyülü yalanlar, İBB başkanının seçilmesine sebep olanlardı.

Sebebi ise çok açık.

Seçmen tanımıyordu, icraatlarından ve kapasitesinden haberdar değildi o zaman.

“Yeni bir yüz” olmanın avantajıyla da inandırdı vaatlerine.

İbn Haldun uyarmıştı oysa altı yüz küsur yıl önce yeni yüzlere karşı iktidarları.

Fakat artık dört yıllık bir “büyü bozumu” yaşandı/yaşanıyor.

Lafla peynir gemisi yürütmenin imkansızlığı bir kez daha test edildi.

İdeolojik bir miyopluk yaşamayan herkes İstanbul’da, Ankara’da yaşananları çok iyi biliyor artık.

Kılıçdaroğlu’nun karnesini dökmeye gerek bile olduğunu sanmıyorum.

Anlatmakla bitmez, yatsıyı bulmadan sönmüş nice mumuna sayfalar da yetmez.

En son sönen mum Adıyaman Samsat’ın deprem konutlarıyla ilgiliydi değil mi?

Vicdanı olana görmek için başka ne lazım olabilir ki.

Karl Mannheim yine haklı: Siyasal egemenlik peşinde koşanlar, rakibinin kamusal prestijine ve özgüvenine saldırıyorlar işte; hırsızlık gibi adi suçlarla itham ederek.

Üstelik de kendilerince rasyonalize ederek bunu yapıyorlar.

Oysa kaçırdıkları temel bir hakikat var.

O da yalancının en büyük rakibinin, hakikatin kendisi olduğu gerçeği.

O halde soru da şu: Gücünü Hakk’tan alan hakikati yenmiş bir yalan var mı? 

DİRİLİŞİ POSTASI

Yorumlar3

  • Cihad 1 yıl önce Şikayet Et
    Güzel tespitler kaleminize sağlık, ölümüne Reisleyiz her daim ölümüne
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Metin 1 yıl önce Şikayet Et
    Bütün bu yalanlar günümüz teknoloji dünyasında gelişiyor lakin gelin görün ki! alıcısı da oluyor.. İnsanlık nereye savruluyor!? ALLAH CC sonumuzu hayreylesin
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Ömer Sail 1 yıl önce Şikayet Et
    Harika bir yazı
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat