Politik üfürükçülük ve Sudan
- GİRİŞ10.11.2025 09:11
- GÜNCELLEME10.11.2025 09:11
Kendine ait olanı kaybetmiş bir zeminde ve birkaç asırdır Batı’nın “üfürükçülük” kudretine sığınarak ilerleyen bir Müslüman kitle var.
Bu “büyük büyücü” karşısında büyülenmiş kafalar, bir hipnoz tesirinde kalarak söylenen her sözü, her komutu sorgulamadan uyguladılar, uyguluyorlar.
Eğer öyle olmasaydı, ahlaklı ve erdemli bir ütopyanın arkasına gizlenmiş ahlaksız, vicdansız bir kapitalin peşinden giderler miydi?
Batı’nın İslam medeniyetiyle ilgili yaptığı tanımlamalara kanarlar mıydı?
Onlar, “Sizi geri bırakan şey İslam’dı.” dediklerinde farklı yollara saparlar mıydı?
“Siz bir deja vu yaşıyorsunuz, İslam medeniyetinin var olduğunu sanıyorsunuz.” dediklerinde buna inananlar hiç de az değildi mesela.
Ya da başka birileri, “Hayır, siz aslında bir deja mort yaşıyorsunuz, çoktan öldünüz.” dediğinde bu rigor mortisin (ölüm katılığı) kabulü de zor olmadı bazıları için.
Hipnozun tuttuğunu gören bazıları biraz daha vitesi yükselterek, “Yok yok, siz aslında bir Jamais vu yaşıyorsunuz, aslında siz hiçbir şey görmediniz ve yaşamadınız.” dediğinde bunu da çok büyük bir inançla kabul edenler oldu.
Zira bu inançla bir tarih icadına kalkışanlar, İslam medeniyetinin en kuvvetli iki halkası olan Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluklarını, kitaplarına almayı bile reddettiler.
Batılı “politik üfürükçüler” uzun yıllardır İslam coğrafyasında ya da sömürdükleri diğer yerlerde, “Siz fakirsiniz, medeni değilsiniz, bilim sizin işiniz değil, sizi diktatörler yönetiyor.” diyerek de bambaşka şeyler üfürdüler, üfürmeye de devam ediyorlar.
Buna kanan ve büyücünün büyüsüyle büyülenen içimizdeki zavallılar da üfürükçünün komutlarını sorgusuz-sualsiz yerine getirerek isyanlar çıkarıyor, kardeşlerini katlediyor ve Sudan’da olduğu gibi -hayvanların bile imtina edeceği- vahşetler üretiyorlar.
Aksi hâlde mankurtlaşmamış ya da bir müskirat etkisiyle idrakini kaybetmemiş bir kafa nasıl bu kadar soğukkanlı bir katile dönüşebilir ki?
Hangi zalim için el ya da kol olduğunu bilemeyecek kadar kendini kaybeden bir akıl, başka nasıl izah edilebilir ki?
Sebep olduğu, izlenmesi imkânsız ve dehşetengiz manzaraya vicdanı sızlamadan başka türlü nasıl katlanabilir ki?
Batılı politik üfürükçülerin dolmak-doymak bilmeyen “derin gırtlağı” için ürettiği zulmün farkında bile olmayan hipnoz kurbanları ne yazık ki asırlardır eksik olmuyor bizim topraklarda.
Bu hipnozun son kurbanları da ne yazık ve ne acı ki Sudanlılar oldu.
Ellerinde olmadığı hâlde, en iyi imkânlarını misafirleri için seferber eden o mütebessim Sudanlıların bu hâlde olmaları, bana çok büyük bir esef veriyor…
Rabbim tez zamanda bu hipnozdan çıkmalarını ve hakikati görmelerini nasip etsin…
Onları ve benzerlerini uyandıracak din kardeşliği, birliği nasip etsin…
Diriliş Postası
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol