Ekonomiye kurşun sıkan gece: 15 Temmuz!
- GİRİŞ15.07.2025 14:47
- GÜNCELLEME16.07.2025 08:29
Değerli Okurlarım!
Üzerinden tam dokuz yıl geçmiş olmasına rağmen, 15 Temmuz gecesi hâlâ taptaze hafızamızda, öyle değil mi?
15 Temmuz, sadece bir darbe girişimi değil; aynı zamanda milletin iradesine ve geleceğine sahip çıktığı eşsiz bir direnişin adı oldu.
Bu ihanet girişiminin arkasındaki FETÖ belki sadece bir maşaydı. Ama ne maşa öyle!
Yıllar boyunca devletin damarlarına kadar sızan bu yapı, sadece devletin kurumsal kapasitesini felce uğratmadı; aynı zamanda Anadolu’nun saf, temiz insan kaynağını da istismar etti. Çocuk yaşta adeta esir alınan zihinler, “hizmet” kisvesiyle başka bir otoriteye biat ettirildi. Milletin zekâtıyla, himmet parasıyla, alın teriyle biriktirdiği kaynaklar; eğitim, burs veya yardım değil, bizzat milletin evlatlarına doğrultulacak silahlara dönüşmek üzere gasp edildi.
Ve en sonunda... 15 Temmuz 2016 gecesi.
Bu millet, yani kendini bu topraklara ait hissedenler, meydanlara koştu, canını siper etti, iradesine sahip çıktı.
Türkiye, tarihte eşine az rastlanır bir şekilde, sivil halkın direnişiyle bir askeri darbeyi püskürttü.
DARBELER EKONOMİYİ FELÇ EDİYOR!
Bu milletin darbelerle imtihanı çok eski.
1960’da Menderes hükümetine yapılan hain darbe sonrasında gelen yıllar, sadece siyasi değil, ekonomik olarak da büyük kayıplar yaşattı. Türkiye'nin büyüme hızı düştü, ekonomik istikrar sarsıldı.
1971 muhtırası sonrası büyüme %6,3’ten %2,6’ya düştü örneğin!
1980 darbesi öncesinde Türkiye ekonomisi %0,4 oranında küçülmüştü. Darbe sonrası alınan ekonomik tedbirlerle 1981’de büyüme kâğıt üzerinde pozitife döndü. Ancak bu toparlanma kalıcı yapısal dönüşümden çok, geçici önlemlere dayanıyordu.
Darbe ortamında siyasi vesayetle yürüyen ekonomi yönetimi, sonraki yıllarda kontrolsüz kamu harcamaları ve gelir dağılımı bozulmasıyla 90’ların krizli iklimine zemin hazırladı.
Ve 28 Şubat!
Türkiye’ye ekonomik açıdan belki de en ağır darbeyi 28 Şubat süreci vurdu. Siyasal istikrarın bilinçli şekilde sabote edilmesi, sermayenin ideolojik gerekçelerle cezalandırılması ve kamu bankalarının “görev zararı” adı altında boşaltılması sonucu Türkiye, 2001 krizine adım adım sürüklendi.
O dönemde bütçe açığı milli gelirin %12’sine dayandı, faizler fırladı, kamu borç stoku patladı, bankalar birer birer çöktü.
Ekonomik bağımsızlık bir kenara bırakıldı, IMF adeta gölge hükümet gibi başımıza çöktü.
O zamanlar lise çağında bir çocuktum. Bir ismi hâlâ unutamıyorum.
Carlo Cottarelli…
Carlo Cottarelli’nin başını çektiği IMF heyeti, Ankara’da âdeta bir sömürge valisi gibi dolaşıyor; bütçe harcamasından maaş zamlarına, bankacılık düzenlemelerinden vergi politikalarına kadar her şeye müdahale ediyordu.
Herif elinde çanta iki de bir Başbakanlık binasına girip duruyordu.
O dönemde yaşanan ekonomik yıkım, darbenin yalnızca siyasete değil, doğrudan milletin sofrasına da kurşun sıktığını açıkça göstermişti.
15 TEMMUZ EKONOMİYE BÜYÜK DARBE VURDU!
Şimdi de hain darbe girişiminin olduğu 2016 yılındaki ekonomik gelişmeleri bir hatırlayalım!
O dönem, Türkiye ekonomisi 2016’nın üçüncü çeyreğinde %1,8 oranında daralmıştı. Yani darbe girişiminden hemen sonraki çeyrekte.
Bu, 27 çeyrek sonra yaşanan ilk küçülmeydi. Dile kolay! 27 çeyrek, yani neredeyse 7 yıl boyunca ekonomi hep büyümüş!
Daha neler oldu neler!
Darbe girişiminin ardından, döviz kurları art arda rekorlar kırdı. Yıl boyunca %20’ye yakın değer kaybeden Türk Lirası, içeride ve dışarıda belirsizlik algısını büyüttü.
Kredi derecelendirme kuruluşları da boş durmadı tabii.
S&P, darbeden yalnızca 5 gün sonra Türkiye’nin kredi notunu düşürdü. Ardından Moody’s ve Fitch de benzer adımlar attı.
Turizm adeta çakıldı, turist sayısında yaklaşık 10 milyonluk bir kayıp yaşandı. Yıl sonunda sektördeki gelir kaybı 7,6 milyar dolara ulaştı. İşsizlik oranı çift haneyi aşarak %11,3’e çıktı. En çok etkilenen sektörlerin başında finans, turizm, sanayi ve ihracat geldi.
Aslında hedef alınan sadece milli irade değildi; aynı zamanda ekonomik bağımsızlığımız da hedef alındı!
Hamdolsun darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Ama maliyeti çok ağır oldu!
Rakamlardan belli, öyle değil mi?
TÜRKİYE ŞERBETLİ!
Yazımı şu meşhur anekdotla bitirmek isterim:
Sultan Abdülaziz’in Paris gezisi sırasında, Fransa İmparatoru 3. Napolyon, Osmanlı’nın zayıfladığını ima ederek, Dışişleri Bakanı Keçecizade Fuat Paşa’ya taleplerini sıralar:
Neymiş efendim;
Süveyş Kanalı açılsın, Girit Yunanistan’a verilsin, Kudüs’teki Katolik yerleri Fransa yönetsin… Ardından da “Devletinizin ne kadar zayıfladığı artık herkesçe biliniyor” diyerek aba altından sopa gösterir.
Fuat Paşa gülümser ve şu muazzam cevabı verir:
“Haşmetmeab, siz bana başka bir devlet gösterin ki, üç yüz senedir dışarıdan sizlerin, içeriden bizlerin tahribatına rağmen hâlâ ayakta olsun!
Evet…
Bu Devlet, yüzyıllardır dışarıdaki düşmanlarla da içerideki hainlerle de çetin bir mücadele içinde. Bu herhalde hep böyle olacak!
Neler yaşandı, ne badireler atlatıldı. Ama bu millet her zaman yeniden ayağa kalkmayı bildi, yıkılmadı!
Çünkü biz, teslimiyeti değil direnişi miras almış bir milletiz.
Ve Allah’ın izniyle bu devlet, daha nice yüzyıllar ayakta kalacak. Sadece kendi evlatlarına değil; Bosna’dan Gazze’ye, Kafkaslar’dan Afrika’ya kadar tüm mazlumlara umut olmaya devam edecek.
Ve inancım odur ki…
Türkiye, dünyada hâkim olan ekonomik sömürü düzeniyle, içeride de yüksek enflasyon ve faizle olan mücadelesini bir gün mutlaka kazanacak!
İsmail Vefa AK / Haber7
Twitter: @Ismail_Vefa_AK
Yorumlar9