Enerji ithalatı, orta gelir tuzağı ve Türkiye'nin çıkış yolu

  • GİRİŞ27.11.2025 09:08
  • GÜNCELLEME27.11.2025 09:08

Değerli Okurlarım!

Dün çok kıymetli bir toplantıya katıldım. 1990’lı yıllardan bu yana İstanbul’un medya, iş dünyası ve siyaset temsilcilerini bir araya getiren Bab-ı Âli Toplantıları’nın 145’incisi dün akşam yapıldı.

Yıllar içinde cumhurbaşkanlarından bakanlara, TBMM başkanlarından yabancı devlet adamlarına kadar pek çok ismin ağırlandığı bu toplantılara, kıymetli büyüğüm ve Bab-ı Âli Toplantıları Yönetim Kurulu Başkanı Osman Ataman vesilesiyle zaman zaman ben de katılıyorum.

Bu kez toplantının onur konuğu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Alparslan Bayraktar’dı.

Sayın Bakan; “Milli Enerji Politikası Çerçevesinde Mavi Vatan'ın Önemi ve Enerji Bağımsızlığı Hedefinde Yenilenebilir Enerji'nin Rolü” başlıklı kapsamlı bir sunum yaptı.

Özellikle enerjide dışa bağımlılığı azaltacak projeleri bir vatandaş olarak gurur ve heyecanla dinledim.

Ama Sayın Bakan’ın sunumu sırasında paylaştığı bazı rakamlar var ki, hepimizin yıllardır hissettiği o gerçeği bir kez daha ortaya koydu:

  • Türkiye son 22 yılda enerji ithalatına yaklaşık 1 trilyon 20 milyar dolar ödemiş.
  • Sadece 2022 yılında enerji ithalat faturası 96,5 milyar dolara kadar yükselmiş.

Bakınız, Türkiye’de her gün milyonlarca haneye doğal gaz götürmek, milyonlarca haneye kesintisiz elektrik sağlamak zorundasınız. Yapay zekâdan elektrikli araçlara, sanayiden ulaşıma, dijital ekonomiden bankacılık sistemine kadar her şey enerji üzerinde yükseliyor.

Bugün büyük bir şehirde bir saatlik elektrik kesintisinin bile hayatı nasıl durma noktasına getirdiğini biliyoruz. Bankacılık sistemi enerjisiz çalışmaz. Sanayi çarkları durur. Ulaşım aksar. Dijital ekonomi çöker.

Kısacası modern bir ülke, enerjiyi kaybettiği anda nefesini de kaybeder.

Amma ve lâkin Sayın Bakan’ın sunumu sırasında kurduğu şu cümle, bence asıl kilit cümleydi:

“Enerji meselesini çözmeden Türkiye orta gelir tuzağından kurtulamaz!”

NEDİR BU ORTA GELİR TUZAĞI?

“Orta gelir tuzağı” denen kavramı basitçe şöyle özetleyebiliriz:

Bir ülke belli bir gelir seviyesine kadar hızla yükseliyor. Ucuz işgücü, basit imalat, iç talep ve borçlanma ile büyüyor. Fakat tam orta gelir seviyesine geldiğinde, üretim yapısını dönüştüremediği için takılıp kalıyor. Kişi başı gelir, uzun yıllar boyunca yerinde sayıyor.

Başka bir ifadeyle:

  • Ucuz işgücü avantajı bitiyor.
  • Yüksek teknoloji üretimi ve katma değerli sektörler yeterince gelişmiyor.
  • Verimlilik artışı yavaşlıyor.
  • Her büyüme atağında cari açık yükseliyor, kur baskısı geliyor, ekonomi yeniden frene basmak zorunda kalıyor.

Sonuçta ne oluyor?

Ne tam anlamıyla zengin ülke olabiliyorsunuz, ne de fakir ülke sayılıyorsunuz. Arada, gri bir koridorda yürüyüp duruyorsunuz.

İşte Türkiye’nin önündeki en büyük stratejik risklerden biri bu: Orta gelir bandında uzun süre oyalanmak.

ENERJİ AÇIĞININ BU İŞLE NE İLGİSİ VAR?

Bu noktada akıllara haklı bir soru geliyor: “Peki bunun enerjiyle ne ilgisi var?”

Gelin, G-20 içindeki birkaç ülkeye hızlıca bakalım.

Birinci grupta şunlar var:
ABD, Kanada, Avustralya, Rusya…

Bu ülkelerin önemli bir bölümü net enerji ihracatçısı. Kendi ihtiyaçlarının çok üzerinde petrol, doğal gaz ya da kömür üretiyor, fazlasını dünyaya satıyor. Bu nedenle enerjiden kaynaklı kronik bir cari açık baskıları yok. Enerji, bu ülkeler için çoğu zaman döviz kazandıran bir sektör.

İkinci grupta ise şunlar var:
Arjantin, Brezilya, Meksika, Güney Afrika ve Türkiye…

Yani orta gelir bandında sayılan, dönem dönem yüksek büyüme yakalayan ama cari açık, kur şoku ve finansman ihtiyacı nedeniyle sık sık fren yapmak zorunda kalan ülkeler.

Bu ülkelerin ortak özelliği, enerjide dışa bağımlılığın yüksek olması ve cari açığın yapısal bir sorun haline gelmesi. Türkiye’de enerji ithalatı, bazı yıllarda milli gelirin kayda değer bir kısmına denk gelen bir faturaya dönüşüyor.

2022’de enerji fiyatlarındaki küresel şok, enerji ithalatımızı milli gelirin yaklaşık %10’una kadar taşıdı. Enerjide dışa bağımlılık, cari açığın da en önemli kalemlerinden biri haline geldi.

Kişi başına gelir tarafına baktığımızda, tablo yine benzer:

IMF’nin 2025 tahminlerine göre kişi başı milli gelir;

  • Türkiye’de yaklaşık 16.900 dolar,
  • Meksika’da 13.600 dolar,
  • Arjantin’de 12.000 dolar,
  • Brezilya’da 10.800 dolar,
  • Güney Afrika’da ise 6.500 dolar civarında.

Yani hepsi, kabaca 6–17 bin dolar bandında, orta gelir liginde dolaşıyor, bir türlü 20–25 bin dolar ve üzerine istikrarlı biçimde çıkamıyorlar.

ENERJİ İTHALATI ARTTIKÇA ORTA GELİR TUZAĞI DERİNLEŞİYOR

Orta gelir tuzağının elbette tek bir nedeni yok; bunların hepsini bir köşe yazısında anlatmak mümkün değil. Ancak enerjide dışa bağımlı ülkelerin bu tuzağa çok daha kolay sürüklendiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Her büyüme döneminde önce enerji talebi patlıyor. Sanayi daha çok üretmek için daha çok elektrik, daha çok doğal gaz kullanıyor. Ulaşım, lojistik, konut tüketimi artıyor. Enerjide büyük ölçüde dışa bağımlıysanız, bu artan talep doğrudan ithalat demek.

Enerji ithalatı büyüdükçe cari açık şişiyor. Cari açık yükseldikçe kur üzerinde baskı artıyor, ülkenin dış finansman ihtiyacı derinleşiyor, risk primi yükseliyor. Bütün bunlar da kaçınılmaz olarak faizlere ve finansman maliyetine yansıyor. Son aşamada üretici, hem enerjiyi pahalıya kullanıyor hem de yatırımını pahalıya finanse ediyor.

Bu sarmalın sonucu şu:

Enerji maliyeti yüksek olan bir sanayi, küresel rekabette geri düşüyor. Katma değeri yüksek üretim yapmak, teknolojiye ve inovasyona yatırım yapmak zorlaşıyor. Ekonomi, her büyüme atılımında enerjideki dış bağımlılığın duvarına çarpıyor. Kur şoku, faiz artışı, daralma… Ve kişi başı gelir, orta gelir bandında takılı kalıyor.

Özetle; enerjide dışa bağımlılık devam ettiği sürece orta gelir tuzağından çıkmak çok zor. Enerji meselesi çözülmeden cari açığı kalıcı olarak aşağı çekmek de mümkün değil.

TÜRKİYE ENERJİ YATIRIMI YAPMAK ZORUNDA

Türkiye için enerji açığını gidermek, başka hiçbir politika setiyle ikame edilemeyecek kadar hayati bir mesele. Bir yandan artan talebi karşılamak, diğer yandan dışa bağımlılığı azaltmak zorundayız.

Tam da bu çerçevede, iki gün önce Sayın Cumhurbaşkanı’nın Güney Kore Devlet Başkanı ile yaptığı ortak basın toplantısında nükleer güç santrali yatırımlarına ilişkin mesajları oldukça önemli görüyorum.

Sonuç olarak:

  • Nükleer enerji kapasitesini, güvenlik ve çevre standartlarından taviz vermeden artırmak zorundayız.
  • Yenilenebilir enerjiye çok daha agresif yatırım yapmak zorundayız.
  • Güneş ve rüzgâr başta olmak üzere, Türkiye’nin yerli ve temiz kaynaklarını daha hızlı devreye almak zorundayız.
  • Doğal gaz depolama, LNG altyapısı ve iletim şebekesini güçlendirmek zorundayız.
  • Kaynak çeşitliliğini artırmak, tek bir kaynağa veya ülkeye aşırı bağımlılığı azaltmak zorundayız.
  • Hepsinden önemlisi, enerji verimliliğini sanayinin, binaların ve ulaşımın merkezine yerleştirmek zorundayız.

SON SÖZLERİM

Dün akşam Bab-ı Âli Toplantısı’nda yapılan sunum, bana basit bir gerçeği bir kez daha hatırlattı:

Enerjiyi çözmeden orta gelir tuzağını çözemezsiniz.
Enerjiyi çözmeden cari açık sorununu kalıcı olarak bitiremezsiniz.
Enerjiyi çözmeden Türkiye’yi yüksek gelirli ülkeler ligine taşıyamazsınız.

Türkiye’nin önünde zorlu ama imkânsız olmayan bir yol var.

Son 22 yılda enerji ithalatına ödediğimiz 1 trilyon doları, önümüzdeki dönemde mümkün olduğunca yerli üretime, verimliliğe ve temiz enerji yatırımlarına çevirebilirsek, bu yol Türkiye’nin kaderini değiştirebilir.

Bugün attığımız her adım, yarının enerji faturasını ve evlatlarımızın gelir seviyesini belirleyecek.

İşte bu yüzden diyebiliriz ki; enerji meselesi Türkiye’nin gerçek anlamda beka meselesidir.

İsmail Vefa AK / Haber7
X: @Ismail_Vefa_AK

Yorumlar6

  • remzi 50 dakika önce Şikayet Et
    Nükleer santrallerde çok geç kaldık çok. Almanya ve fransa 50-60 yıl önce sorunun çözümünü nükleerde görmüşler.
    Cevapla
  • CENGIZ 1 saat önce Şikayet Et
    KISA VADELI EN GERCEKCI COZUM TASARRUF.HEMEN BURADAN BASLAYABILIRIZ.bugun.
    Cevapla
  • Sadık 2 saat önce Şikayet Et
    Orta Gelir tuzağı ancak Teknoloji üreterek olur.. Doğal kaynaklarla tuzağı aşmak mümkün olabilir ancak sürdürülemez..Üniversitelerin Teknoloji üretir hale getirilmesi çok önemli..
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • FİKRET 15 dakika önce Şikayet Et
    söylediniz doğru.yüksek gelir grubunda olup da ithal enerjiye bağımlı ülkeler de var..
  • Engin 1 saat önce Şikayet Et
    10 numara trsbit
  • ilhan yaşar 3 saat önce Şikayet Et
    Turkiye gunde 1 milyon varil petrol tuketiyor ancak cikardigimiz petrol 170 bin varil . Yil sonu hedef 200 bin varil .. gabarda show yapiyoruz ama basta arac yakitlari olmak uzere yinede yuzleri guldurmuyor .. daha cok yol almamiz ve agresif yatirim yapmamiz lazim .. keza dogalgazda da oyle . Ikinci fazda ancak 40 milyon m3uretecegiz ama ulkemizin gunluk tuketim ortalamasi 200 m3
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat