Mısır’la normalleşme neden yürümedi?

  • GİRİŞ05.11.2022 09:15
  • GÜNCELLEME05.11.2022 09:15

Türkiye’nin ilişkilerini normalleştirmek istediği bölge ülkelerinin başında Mısır geliyor.

Ankara, gerek en üst düzeyde yapılan açıklamalarla ve gerekse Mısırlı muhalif gazetecileri ülkeden göndermek gibi attığı bazı adımlarla iyi niyetini gösterdi.

Fakat Kahire’yle ilişkilerin normalleşmesi girişimi beklenen şekilde ilerlemedi ve harcanan çabalar arzu edilen sonucu vermedi.

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri, geçenlerde El-Arabiya kanalına yaptığı açıklamada, Türkiye ile Mısır arasındaki normalleşme süreci görüşmelerine değindi ve “Ankara’nın Libya politikasında bir değişiklik olmadığı” için görüşmelerin iki turdan sonra askıya alındığını söyledi.

SiyasetEkonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nda (SETA) düzenlenen “Ege ve Doğu Akdeniz’de Türk Dış Politikası” panelinin açılışında yaptığı konuşmada Şükri’nin açıklamalarını değerlendiren Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Mısır’la normalleşme sürecinin yavaş ilerlediğini belirterek, “Bunun sebebi biz değiliz” dedi.

Türkiye ve Mısır arasındaki normalleşme süreci neden durdu?

Bu sorunun cevabı, iki ülkenin normalleşmeye yükledikleri farklı anlamlarda ve beklentilerinde gizli.

Çavuşoğlu, Türkiye ve Libya arasında imzalanan güvenlik ve hidrokarbon anlaşmalarının Mısır’ın da yararına olduğunu, Libya’nın ikinci bir Suriye olmasının önlendiğini, Mısır’ın Türkiye’yle deniz sınırı anlaşması imzalaması halinde 40 bin kilometrekare daha fazla deniz yetki alanı kazanacağını hatırlatıyor.

Diğer bir ifadeyle, Türkiye’yle ilişkilerini normalleştirmesi Mısır’ın her açıdan yararına ve Kahire’nin ayak sürümesinin hiçbir rasyonel yanı yok.

Mısır’ın tavrına bir anlam veremeyenlerin unuttukları şey şu:

Birincisi, Ankara’nın “Bölgenin ve İslam dünyasının önemli iki ülkesi olarak ortak çıkarlar çerçevesinde ilişkilerimizi düzeltelim” çağrısı Kahire’de ilk andan itibaren “zayıflık belirtisi” olarak algılandı.

Dolayısıyla Mısır yönetimi, “İlişkilerin normalleşmesi için yalvarıp yakaran Ankara bizim tüm taleplerimizi yerine getirmeye mecbur” diye düşündü.

Ardından da “Libya’dan askerlerinizi çekin” türünden akıl almaz taleplerle çıkageldi.

İkincisi, Erdoğan’ın “Ben onunla aynı masaya oturmam” sözünden geri adım atarak Abdülfettah Es-Sisi’yle doğrudan muhatap olması beklendi.

Darbeyle iş başına gelen mevcut Mısır yönetimi için meşruiyetinin kabul edilmesi ve sorgulanmaması ülkenin milli çıkarlarının korunmasından ve Akdeniz’de 40 bin kilometrekare genişliğindeki bir alanı kaybetmemekten daha önemli.

Üçüncüsü, demokrasi düşmanı Mısır yönetimi, Libya’da gerçek anlamda halk iradesini temsil eden bir hükümet görmek istemiyor.

Komşu ülkede başarılı olacak demokratik bir yönetimin Mısır halkına “örnek” olmasından korkuyor.

Ayrıca şu an Mısır’ın içinde kıvrandığı derin ekonomik krize çare bulamayan Abdülfettah Es-Sisi yönetiminin Libya’nın petrol gelirlerinde gözü var ve Türkiye’nin Trablus’taki meşru hükümete desteği planlarını bozuyor.

Bir diğer sebep de Türkiye’de gelecek yaz seçimlerin yapılacak olması.

Mısır yönetimi, “kaybetmesini ümit ettiği” Erdoğan’a Ankara-Kahire ilişkilerini normalleştirerek “diplomatik bir başarıya daha imza atmış olarak seçimlere girme” fırsatı vermekten kaçınıyor.

DİRİLİŞ POSTASI

Yorumlar2

  • Vurucu 1 yıl önce Şikayet Et
    Kefere sisi yavaş yavaş sonun yaklaşıyor, La galibe illallah el hükmü lillah...
    Cevapla
  • Ademoğlu 1 yıl önce Şikayet Et
    Perde gerisinde bizim bilemiyeceğimiz başka sebeplerde olabilir Fakat güzelbir anlatım olmuş abd nin darbecisinden başka ne beklenirki
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat