İklim mi, insan hakları mı?

  • GİRİŞ09.11.2022 08:29
  • GÜNCELLEME09.11.2022 08:29

Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27’nci Taraflar Konferansı (COP27) önceki gün Mısır’ın Şarm eş-Şeyh kentinde başladı.

Çok sayıda devlet adamının katıldığı İklim Değişikliği Konferansı 18 Kasım’a kadar devam edecek ve konferansta sera gazı emisyonlarını azaltma planları, iklim değişikliğine adaptasyon ve gelişmekte olan ülkelere taahhüt edilen iklim tazminatı gibi konular ele alınacak.

Ev sahibi ülke Mısır olduğu için tüm dünyanın dikkatinin yöneldiği Şarm eş-Şeyh’te iklim sorunlarıyla birlikte insan haklarıyla ilgili meseleler de gündemde ve Kahire’ye yönelik eleştirilerde özellikle bir isim öne çıkıyor:

Mısır cuntası tarafından “yalan haber yayma”, “örgüt üyesi olma” ve benzeri asılsız ithamlarla hapse konulan aktivist ve blog yazarı Alâ Abdülfettah.

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak dahil birçok Batılı yetkili, Londra’da dünyaya gelen annesi aracılığıyla İngiliz vatandaşı olan Mısırlı aktivistin serbest bırakılması çağrısında bulunuyor.

İklim değişikliğiyle ilgili düzenlenen konferansların hedefi dünyanın yaşanabilir bir yer olmaktan çıkmasını engellemek ve gelecek nesillere daha temiz bir dünya bırakmak.

Fakat kabul etmek gerekir ki, siyasi görüşleri sebebiyle Mısır zindanlarında tutulan ve düşünceleri dolayısıyla işkence gören insanlar için “hayatta kalabilmek” ve “özgürlüğe kavuşmak” iklim sorunlarından daha öncelikli.

Dolayısıyla, İklim Değişikliği Konferansı’nın Şarm eş-Şeyh’te yapılacak olması insan hakları savunucuları tarafından uzun süredir eleştiriliyor, konferansa ev sahipliği yapmak için başvuruda bulunan Mısır cuntasının bu tür organizasyonlarla insan hakları ihlalleriyle ilgili kabarık sicilini gözlerden kaçırmaya çalıştığı ifade ediliyor.

Şarm eş-Şeyh’te Batılı bazı yetkililer, aktivistler ve gazeteciler tarafından iklim sorunlarının yanında Mısır’daki insan hakları ihlallerinin de gündeme getirilmesi, konferansı çift gündemli bir etkinliğe dönüştürdü.

Abdülfettah es-Sisi liderliğindeki cunta, dünyanın gözü konferansa yöneldiği ve eleştiriler Batılılardan geldiği için - Mısırlılara yaptığı gibi - baskı ve şiddete başvuramıyor.

Alâ Abdülfettah’ın kız kardeşi Sena Seyf, konferans sırasında kardeşinin serbest bırakılması talebiyle gerçekleştirilecek etkinliklere katılmak üzere Londra’dan Şarm eş-Şeyh’e gitti.

Mısır rejimini ağır bir şekilde eleştirmesine rağmen ne ülkeye girişi engellendi ne de kılına dokunuldu.

Darbecilerin Sena Seyf’e hiçbir şey yapamamalarının sebebinin Mısırlı kadın aktivistin elindeki İngiliz pasaportu olduğunu söylemeye gerek yok.

İnsan hakları söz konusu olunca seçici davranan Batılı liderler, kendi ülkelerinin de vatandaşı olan ya da dünya görüşlerine yakın gördükleri birkaç ismi öne çıkararak yaptıkları eleştirilerle Mısır’daki insan hakları ihlallerinin sona ermesini değil darbecilere verdikleri destek sebebiyle kirlenen imajlarını kurtarmak istiyorlar.

Şarm eş-Şeyh’te toplananların baskıları, serbest bırakılmayı hak eden Alâ Abdülfettah’ı yakın zamanda özgürlüğe kavuşturabilir.

Peki ya sadece Mısır vatandaşı olan ve arkasında İngiltere gibi bir ülke bulunmayan yüzlerce masum insana ne olacak?

Mısır rejimi zindanlarından onları kim kurtaracak?

DİRİLİŞ POSTASI

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat