Hindistan’ın Pakistan’a düzenlediği saldırılarla patlak veren krizin kontrolden çıkarak nükleer güçler arasında kapsamlı bir savaşa dönüşme ihtimali ve rasyonel aktörlerin dahi koşullar gereği ya da çeşitli sebeplerle irrasyonel kararlara imza atabilecekleri gerçeği tüm dünyayı korkutuyor.

İnsansız hava araçlarıyla düzenlenen saldırılarla bir adım daha ileriye taşınan gerilimin yol açacağı olası bir sıcak savaşın iki ülkeyle sınırlı kalmama ihtimali de söz konusu.

Bu nedenle, dünyanın Hindistan ve Pakistan arasında askerî bir çatışmayı kaldıramayacağına dikkati çeken Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, taraflara azami itidal çağrısında bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki gün Ankara’da Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile düzenlediği ortak basın toplantısında dile getirdiği gibi, Türkiye de Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilimin sıcak çatışmaya dönmesinden endişe duyuyor.

Ankara’nın Güney Asya’da patlak veren krize yaklaşımı iki boyutlu.

Birinci boyutta Türk halkının gönlünde müstesna bir yeri olan kardeş ülke Pakistan ile dayanışma var ve bunu herkes biliyor.

Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, Erdoğan’la gerçekleştirdiği telefon görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, Türkiye’nin Pakistan’a olan desteğinden dolayı minnettar olduğunu ve Türk vatandaşlarının çatışmalarda hayatını kaybeden Pakistanlılar için dua etmelerini takdirle karşıladığını söyledi.

Son dönemde dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan çatışmalarda taraflardan birine verdiği destekle dengeleri değiştiren Türkiye’nin Pakistan’la askerî iş birliği oldukça ileri düzeyde.

Hindistan medyası krizin başından bu yana Türkiye ve Pakistan arasındaki dayanışmaya işaret ediyor.

Ankara’nın Hindistan ve Pakistan arasındaki gerginliğe yaklaşımının diğer boyutunda ise diplomatik yollarla ateşi söndürme çabası var.

Hindistan’la ilişkilerine de önem veren Türkiye’nin “Pakistan’a 6 uçak dolusu silah gönderdiği” yönündeki iddiayı yalanlaması, “şu an için doğrudan taraf olmaktan kaçınma” ve “taraflarla diyalog kanallarını açık tutarak krizin çözümüne yardımcı olma” niyetini yansıtıyor.

Geçen ay Hindistan idaresindeki Cammu Keşmir bölgesinde turistlere ateş açılmış, 26 kişi hayatını kaybetmiş ve çok sayıda kişi yaralanmıştı.

Eylemi gerçekleştiren silahlı kişilerin Pakistan’dan geldiğini öne süren Hindistan, önce İndus Suları Anlaşması’nı askıya aldı, sonra savaş uçakları ve füzelerle Pakistan’a saldırdı.

Pakistan, Hindistan’ın suçlamalarını reddediyor ve Cammu Keşmir’deki terör saldırısının aydınlatılması için “uluslararası soruşturma” öneriyor.

Ankara da İslamabad’ın bu teklifini destekliyor.

Sorun şu ki; İsrail’de olduğu gibi Hindistan’da da politik çıkarları için gerginlikten medet uman bir lider var.

Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Hindu milliyetçiliğini savunan ırkçı ve popülist bir politikacı.

Ülkesinin nüfus ve silah gücü bakımından Pakistan’dan üstün olduğuna inanıyor.

Yangına körükle giden müttefiki İsrail’in desteğine güveniyor.

Ancak şu ana kadar yaşananlar niceliğin değil, niteliğin önemli ve Pakistan’ın elindeki askerî gücü kullanma konusunda Hindistan’dan üstün olduğunu gösterdi.

Hindistan’da yaşayan 330 milyon Müslüman da unutulmamalı.

İsmail Yaşa / Diriliş Postası