Netenyahu: Ahmedinejat'ın gözü dönmüş
- GİRİŞ21.11.2010 00:02
- GÜNCELLEME21.11.2010 00:02
Lakabım kasap. Bu lakap, izlediğim politikalardan veya siyasi duruşumdan değil. Küçükken futbol oynardım. Defansta son adamdım. Çok hırslı olduğum için, rakiplerin beni çalımlamalarına, gol atmalarına dayanamazdım. Bazen tekme ile, bazen de çelme takarak durdururdum onları. Tabi ara sıra küçük sakatlıklar olurdu. Bu yüzden lakabım kasap olarak kaldı.
Herkesin mutlaka en az bir zaafı vardır. Ben de insanım. Benim zaafım da toprak.
Hayatımda hiç özür dilemedim. Özür dilemek prensibim değil. Özür dilediğimde prensiplerimden taviz verdiğim için kendime saygımı kaybediyorum. Bu yüzden özür dilemek deyimini lügatimden çıkardım. Zaten hayatım boyunca özrü gerektirecek bir şey yapmadım.
Mavi Marmara baskınına katılan askerlerime madalya taktım. Helal olsun onlara. Aslanlarım benim. Onların başardığını dünyada hiçbir deniz gücü başaramazdı. Somalili korsanlar bile.
Filistin’e durup dururken saldırmıyoruz. Onlar bize saldırıyor, biz de misillemede bulunuyoruz. 50-100 misli oluyor ama olsun. Adı üstünde, misilleme. Kendimizi de mi korumayalım ya. Hayret bir şey. Bu, dünyalılar bizden ne ister bilmem ki?
Aslında Filistinliler çok iyi insanlar, ama silah onları bozuyor. Ellerine silah geçtiğinde ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Aslında şaşırmıyorlar, namlunun ucunu bize çeviriyorlar. Bu yüzden iki devlet olacaksa bile Filistin silahsız olsun dedik. Hem biz onları koruruz. Silahı ne yapacaklar?
Kaçırılan İsrailli er Gilad Şalit’e karşılık 1000 Filistinli tutukluyu serbest bırakmayı kabul ettim. Ben kura çekelim kimlere çıkarsa onları verelim dedim. Filistinliler ille de şu isimler olacak diyor. Herkes hakkına razı olsun.
Bu konu niye bu kadar önemli biliyor musunuz? Gilad iyi askerdir. Serbest bırakılırsa, serbest bırakılan 1000 Filistinliyi yakalar, paketler, bize teslim eder. Ayrıca ona nasıl davrandıklarını bilmiyoruz. Biz elimizdeki 11000 Filistinli tutukluya o kadar iyi davranıyoruz ki, inanın kendi evlerinde bile o kadar rahat değillerdir.
Zaten serbest bıraksak bile gitmek istemezler. Onların görüntülerini yayınlamak isteriz ama süre olarak bu mümkün değil. İnsanlar bir yakınını görmek için bile olsa günlerce televizyon izlemekten sıkılır.
Ortadoğu’da iki tane demokratik ülke vardı. Biri İsrail, diğeri Türkiye idi. Maalesef bu konuda da yalnız kaldık. tek demokrat biz kaldık.
Ortadoğu’da bir ülkede nükleer silah varsa, bu Ortadoğu’nun güvenliği için yeterlidir. İkincisine ne gerek var. İkincisi husumete sebep olur.
İran nükleer silaha sahip olursa bölgedeki tüm ülkeler bizim başımız kel mi? biz de istiyoruz demez mi?
Suriye, bize işgal ettiğiniz Golan tepelerinden çekilin diyor. Orası bizim en önemli su havzamız, gıda anbarımız. Çekilelim de halkım aç mı kalsın. Filistin halkını da oradan gelen gıdalarla besliyoruz. Yani oranın bizim için hayati önemi var. Ya Suriye? Golan’ı aldık da Suriyeliler aç mı kaldı? Tabiî ki hayır. Suriye’de hayat devam ediyor. Ayrıca biz orayı 1967’de aldık. 43 yıllık emeğimiz, yatırımımız var. Bunu isterken, insanın yüzünün kızarması lazım. Ayıp yani.
Biz duygusal bir ülkeyiz. Türkiye ile ilişkimiz bitince içimizde duygusal bir boşluk oluştu. Hayat tesadüflerle dolu derler ya. Gerçekten de öyleymiş. Moskova’da eşimle yemek yerken Yunanistan Başbakanı Sn. Papandreu ile karşılaştık. İşte aradımız kişi, işte aradığımız ülke dedik. Yunanistan’ın, içinde bulunduğu ekonomik kriz de bu durumu hızlandırdı, bizi birbirimize daha da yaklaştırdı.
Gelelim İran’a; İran sorunu bizim sorunumuz değil, tüm dünyanın sorunu. Adam kafasına koymuş. İsrail’i haritadan sileceğim diyor, başka bir şey demiyor. Tamam, buraya kadar bizim sorunumuz, ama bizden sonra sizi de, herkesi de haritadan siler. Adamın gözü dönmüş. Neymiş? Yaptırım, yaptırım. Bu adam yaptırımdan anlamıyor. Yaptırmayın. Ne yapacaksanız yapın artık. Aslında biz de yapabiliriz bunu, ama parçalamadan yutmaya çalışırsak boğazımıza takılır.
Şu anda dünyanın en önemli sorunu, ne küresel kriz, ne Irak, ne de Afganistan. Dünyanın en önemli sorunu İran. İkincisi, Filistin’in elindeki silahlar. Üçüncüsü, kaçırılan İsrailli er Gilad Şalit. Dördüncüsü Gazze ve Batı Şeria’daki yerleşim birimleri sorunu. Ama dünya görmüyor.
Herkes kafasını kuma sokmuş kendi küçücük sorunları ile uğraşıyor. Ben bunları gündeme getirince de beni bencillikle suçluyorlar. Tamam, ben gündeme getirmeyeyim bu sorunları, bir başkası getirsin.
Ne fark eder ki? Ama mutlaka gündeme getirilsin, gündemde kalsın, hatta çözülsün ki dünyaya huzur gelsin.
İsmail YERDEN / Haber 7
ismailcsk@gmail.com
Yorumlar6