Ekran bağımlılığının sonucu akran zorbalığı!
- GİRİŞ11.12.2025 09:03
- GÜNCELLEME11.12.2025 09:03
Son günlerde ülkece üzülerek, şaşırarak, hayret ederek ve utanarak önce sosyal medya platformları üzerinden sonrasında ise ulusal kanallarla devam eden sağanak şeklinde gündeme adeta bomba gibi düşen onlarca zorbalığa şahit ediyoruz.
Peki ama neden yaşanıyor bu zorbalıklar?
Peki ama kim yapıyor bu zorbalıkları?
Peki ama kime yaşatılıyor bu zorbalıklar?
ÖNCE MAHALLELER KAYBOLDU
Özellikle en çok da özlemle anlatılan 1980’li ve 1990’lı yıllarda yaşanılan çocukluk anıları şüphesiz epeyce vardır… O yıllarda doyasıya yaşanılan çocukluklar ve çocukluk anıları ister gecekonduda yaşansın ister apartman dairelerinde şüphesiz tek başına yaşanmıyordu. Nitekim evlerin içinden sokaklara, caddelere ve mahallelere uzanıyordu. Mahalleler hem spor merkezi hem kültür merkezleriydi aynı zamanda. Mahalleler arası futbol maçları da adeta şampiyonlar ligi havasında geçiyordu. Ayakkabısı olmayana ayakkabı bulunur, düşünce yaralanan dizlerdeki kanlar temizlenir, öyle ya da böyle mahallede bir kişiye karşı asla on kişi zorbalık yapmıyordu. Çünkü mahalleli güçsüzü ezdirmezdi güçlüye hele de bir kişiyi üç kişiye on kişiye asla.
Mahalle kültürü kendi içinde çocukları, gençleri adeta bir hamur gibi yoğuruyor, mahallenin raconu, kuralı da aslında kendiliğinden oluşuyordu.
Hal böyle olunca hem mahalle hem de mahalleli nerede ne yapacaklarını daha da önemlisi nerede ne yapmayacaklarını kendiliğinden öğreniyorlardı.
Mahallelerdeki amcalar, teyzeler, esnaf abiler şimdiki mahallelerde bulunan kameraların yerini alıyordu. Mahalleler içerisinde oluşan doğal aidiyet duygusu ve çok geçerli bir kavram olan otokontrol sistemi anılarda kaldı çoktan.
Okuldan gelen bir öğrenci, yolda karşıdan karşıya geçen bir genç yere çöp atmak gibi, bir arkadaşı ile didişmek gibi, başkaları hakkında ileri geri kötü konuşmak gibi yanlış bir hareket yaptıklarında daha o hareket sonlanmadan çoktan mahalledeki Nejla Teyzeler, Abidin Amcalar, kasap Veli Dayılar, kırtasiyeci Hasan Amcalar, Gülperi Teyzeler çoktan gözleri ile o öğrencileri ve gençleri gözleriyle erim erim eritir ve hizaya sokarlardı.
SONRA OYUNLAR VE KURALLARI KAYBOLDU
Sokaklarda bir duvara ya da bir ağaca yüzümüzü yaslar, başlardık 20’ye ya da iddia büyükse 50’ye kadar sayar, önüm-arkam, sağım-solum, saklanmayan ebe sobe! der ve dönerdik… Sonra başlardık saklanan arkadaşlarımızı aramaya…
Evet bir önceki paragrafta yazdığım her şey bir saklambaç oyununun kuralları, ebe belli, saklanacaklar belli, ebenin sayıyı bitirip, arkasını döndüğü sobeleme yerine ebeden önce gelen, elini vurur ve sobe der, bunların hepsi birer kural.
Ve oyuna dahil olan her çocuk o kurallara uymak zorundaydı. Kuralsızlık yapan ya da hile yapmaya çalışan çocuklar önce kendi arkadaşları tarafından ya da rakip takımdaki arkadaşları tarafından dışlanır, kuralın ne olduğu kendisine tekrar anlatılırdı.
İşte böyle saklambaçtan başlayarak, mendil kapmacaya, misket yuvarlamadan, uzun eşşeğe kadar her oyunun kendi kuralları vardı ve tüm çocuklar o kurallara uyardı.
EKRANLAR ÇOĞALDI, AKRANLAR AZALDI
Mahalleler, oyunlar, oyunların kurallarından sonra artık akranlar kaybolmaya başladı son yıllarda… Aileler çocuklarını sokaklara, mahalleye değil odalarına hapsettiler.
Artık çocuklar akranları ile kuralları önceden belli olan oyunlar oynamak yerine bilgisayarlar, akıllı telefonlar ve tabletlerin ekranları üzerinden akranlarıyla online platformlarda oyun oynamaya başladı.
Amaçlı amaçsız, yararlı yararsız milyonlarca video hem sosyal medya hem de dünyanın önde gelen video platformlarından izleniyor üstelik o videolarda akıl tutulması yaşadığımız ne kadar anlamsız şaka, deney, sihirbazlık vb absürt olan her şey önce ekrandan izlenip özellikle okullardaki akranlarına uygulanmaya başladı.
Bu arada çocuklar odalarında kendi dünyalarını ekranlar üzerinden yaşarken anne-babalar da evlerinin salonlarında “siz hepiniz, ben tek!” nidalarıyla hiç bitmeyen mermiler üzerinden öldürülen binlerce cesede tanıklık ediyor, aynı evin içinde kimin eli kimin cebinde belli olmayan dizileri reyting şampiyonu yapıyor, saçma sapan kutulu yarışmaları izlemekle kalmıyor bir yandan da cep telefonları ile kimin şampiyon olacağına karar verme “özgürlüğü”nü yaşıyor ve ha bire sms gönderiyorlar.
Evin salonunda ekran, çocuğun odasında ekran, ceplerde ekran, mutfakta ekran içimiz dışımız ekran doldu maalesef.
TV’lerin gündüz kuşağı ile ilgili cümle kurmuyorum bile…
EKRANLARDAN ÖĞRENİLDİ AKRANLARA UYGULANDI
Ve ne yazık ki mahallesiz, akransız yaşanılan dünyanın günümüz öğrencileri, çocukları, gençleri ne gördüyse ekranda akranlarına uygulamaya başladı. Sınırsız silah, sopa, kılıç…
Mahallede oynanılan her oyunun kuralı olduğu gibi, her oyun kendi içinde bir sabır, bir bekleyiş, bir yardımlaşma/imece, sakinlik istiyordu… Ama günümüzdeki ekran oyunlarında ilk iş hile ile can sayısını arttırmak, ölümsüzlük zırhı takmak vs vs…
Yani hile ile canların arttırıldığı bir dünyada başkalarının canını yakmak ne yazık ki mübah hale geldi.
Kuralları olan oyunların kaybolmasıyla, çocukların mahallelerden çekilmesiyle birlikte bütün dikkatlerini telefon, tablet ve bilgisayar ekranındaki anlamsız videolara, bilgisayar oyunlarına ya da tv’lerde yayınlanan hiç bitmeyen mermilerin ateşlendiği binlerce ölünün, onbinlerce yaralının gelip geçtiği hiç bitmeyen uzuuun dizi aşkları neticesinde maalesef minnacık çocukların önce gözleri sonra zihinleri zehirlendi.
Ve şiddet dolu oyunlar, dizilere maruz kalan koskoca bir toplum sabırsız, sinirli, yardımlaşamayan, örgütlü bir şekilde harekete geçerek kötülük yapan bir yığın haline döndük.
10-11 yaşlarındaki 11 kız çocuğu bir olup okul arkadaşlarına zorbalık yapıyorlar.
Yaşları 13-15 arasındaki gencecik delikanlılar Ankara’daki bir lisede ne yazık ki öğretmenlerine fiziki şiddet uygulayıp, saygısızlık, seviyesizlik, edepsizlik yapıyorlar.
Sakarya’da 3 liseli genç bir olup, bir arkadaşlarının neredeyse gözünü çıkartacaklar…
Ülkemizin muhtelif şehirlerinde onlarca zorbalık örneği maalesef bu köşelere sığmayacak kadar çok. Bu nedenle örneklere yer vermek yerine neler yapılmalı sorusunu sormanın zamanı geldi.
SORUN NE?
Sorun zorbalığa uğrayan ya da zorbalığı yapanları yargılamak, il ilçe milli eğitim müdürlerini, okul müdürlerini ya da öğretmenlerini yargılamak, çocukları, öğrencileri ve onların ana babalarını yargılamak! derdinde değilim tabi ki…
Eğer işi suçluyu aramak, illa birilerini suçlu ilan etmek olarak kurgularsak bu tip konularda asla sonuca ulaşamayız.
Sorun günümüz çocukları, gençleri ve öğrencilerinin kuralsızlığı, kural tanımazlığı.
ÇÖZÜM NE?
Çözüm yazımızın girişinde bahsettiğimiz gibi ekran bağımlılığı ile akran bağımlılığı arasına sıkışan günümüz yeni neslinin ekran aracılığıyla bulanıklaşan zihni ve yüreğinin bir an önce berraklaşmasıdır.
Bunun için de öncelikle odalara hapsolmuş gençlerimizi, çocuklarımızı odalarından çıkartıp anne-babayla buluşturmalı, avm gençliği ve toplumunun kültürel çöküşünün çözüme kavuşturulması için içinde bulunduğumuz yerli malı haftasına ithafen bilinçli tüketim davranışlarına kavuşturulması vb onlarca çözüm önerisi sıralayabiliriz.
Ancak ve ancak asıl çözüm zorbalığı yapan ya da zorbalığa uğrayan bireylerin dışında kalan “zorbalığa seyirci kalan” nesli harekete geçirmekten geçiyor.
Özellikle okul ortamında hissedilen bir zorbalığı önlemenin en kolay yolu, zorbalık yapılmadan önce harekete geçilmesidir.
Özellikle okulların psikolojik danışmanları, rehber öğretmenleri ve idarecileri ile doğru ve zamanında bilgi paylaşımı çok önemlidir.
Aynı şekilde ailelere yapılacak olan geri bildirimler çok büyük önem taşımaktadır.
Ekranlar yerine kitaplara koşan bir nesil de şüphesiz çözümlerin başında yer almakta.
***
Bu ülke hepimizin!
Çocuklarımızın gözümüzün önünde anlamsız bağımlılıklarını görmek gerçekten hem bireyler hem aileler hem de ülkemiz açısından gerçekten çok acı verici.
Bahis bağımlılığı, oyun bağımlılığı, akran bağımlılığı, ekran bağımlılığı şeklinde bu liste uzar gider.
Ama bağımlılık yaşayan çocuklarımızın irade sistemi çöküyor, sabırsızlık, kuralsızlık da işin içine girince kimi zaman tekil kimi zaman örgütlü şekilde özellikle de son günlerde yaşadığımız örneklerde olduğu gibi okullarda eyleme geçen onlarca “zorba”lığa tanık oluyoruz maalesef.
Yaşadığımız sorunun adı zorbalık, bağımlılık, sevgisizlik, terör, cinayet, sporda şiddet, bahis adı ne olursa olsun soyadımız Türkiye! ve bu ülke hepimizin…
Günün Sözü:
“Yüzümüzün ve gözlerimizin rengi ne olursa olsun, gözyaşlarımızın rengi aynıdır. " (Afrika Atasözü)
İsmail Yolcu
Eğitimci-Yazar
Çankaya Üniversitesi İletişim Koordinatörü
Haber7.com yazarı
Yorumlar2