Mustafa Muğlalı Kışlası’na kimin adını versek?

  • GİRİŞ30.12.2011 10:03
  • GÜNCELLEME30.12.2011 10:03

Haberi, bir arkadaşımın uyarısı üzerine, haber kanallarından veya radyodan değil twitter isimli sosyal paylaşım ağından aldım.
Şırnak’ın Irak sınırına yakın bölgesinde önceki akşam bir hava saldırısı sonucu, sınırdan kaçakçılık yapan 35 kişi öldürülmüş, 1 kişi de yaralanmıştı. (Köylüler, sınırın öte tarafında parçalanmış cesetlerin olduğunu, köyden kayıp 17 kişinin daha bulunduğunu söylüyor, yani siz bu yazıyı okuyana kadar rakamlar değişmiş olabilir.)
İlk acayiplik, haberin geleneksel medyadan değil de twitter’dan alınmasıydı. Nitekim, geleneksel medyamız öğlene doğru Genelkurmay Başkanlığı’ndan olayı doğrulayan açıklama gelene kadar sustu. Özellikle haber televizyonları.
Haberlerin dili fazlaca devlet diliydi. Operasyon ‘PKK’ya karşı’ yapılmıştı, ölenlerin sivil olduğu ‘ileri sürülüyor’du.
Peki ama ölenler kaçakçı değil de eli silahlı PKK’lılar olsa ne değişecekti? F-16’lardan atılan bombalarla, herhangi bir ‘dur’ veya ‘teslim ol’ uyarısı olmadan, yanarak veya parçalanarak ölenler PKK’lı olsalar içimiz rahat mı olacaktı?
Bu sorunun sorulmasının bile tüyleri diken diken edeceğini biliyorum. Ama unutmayın, ‘savaş’ da, ‘terörle mücadele’ de bir hukuk içinde yürütülür. O hukuk içinde sorgusuz sualsiz insan öldürmek yoktur. Buna başlarsak, mücadele ettiğimiz ‘düşman’dan bir farkımız kalmaz.
Söylemesi ayıptır ama mesela Amerikan ordusunun hangi çatışmalı durumda nasıl silah kullanacağına dair kuralları ararsak oturduğumuz yerden buluyoruz da, aynı şeyin bizim ordumuz için nasıl olduğunu bilmiyoruz.
Oysa, burası bir hukuk devletiyse, terörle mücadelenin de hukukunun olması gerekir. Savaş uçaklarından atılan bombaların o hukukun neresinde olduğunu ara ki bulasın. ‘Vur’ emrinin nasıl geldiğini ara ki bulasın.
Türkiye’nin PKK’ya karşı haklı ve meşru mücadelesini ‘savaş’ olarak adlandıranlar da çok yanılıyor. Bu, ister Türkiye sınırları içinde yürütülsün ister dışında, bir ‘iç güvenlik’ olayıdır. Hukuku da ona göredir.
Zaten o yüzden mücadeleyi ordu değil jandarma yapar; çünkü jandarma bir kolluk kuvvetidir, iç güvenlik polisle birlikte onun işidir. Ve bizim yasalarımıza göre polis de jandarma da, suç işlendiğinde savcının emrindedir. Oysa dün Şırnak Valisi, ‘Savcıyı olay yerine gönderdik’ diye açıklama yaptı.
Bu iç güvenlik meselesinin istihbarat değerlendirmesi dahil koordinasyonunun sorunlu olduğunu yıllardır konuşuyoruz ama bir sonuç alınamıyor; çünkü sivil hükümetler başarılara sahip çıkıp başarısızlıkları Genelkurmay’ın üstünde bırakmak istiyorlar, sanki o Genelkurmay başka bir ülkenin Genelkurmayıymış gibi.
Şırnak’taki katliamda da aynı şey oldu; ilk resmi kapsamlı açıklama Genelkurmay’dan geldi, bu satırların yazıldığı saatte hala İçişleri Bakanından veya Başbakandan bir ses duymamıştık.
Burada sadece bir kısmına dikkat çektiğim hukuki belirsizlikler ve terörle mücadelenin sahipsizliği meselesi bitmedikçe, bu mücadeleden umulan başarı da sağlanamaz.
Terörün ilacı hukuk devletidir, demokrasidir. Ne kadar hukuk devletiyiz, ona bir bakalım.

Köşe yazısının tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz


İsmet Berkan / Hürriyet

Yorumlar1

  • atilla tarım 12 yıl önce Şikayet Et
    VURUN KAHPEYE. bazı yazarlar sanki 35 kaçakçı yerine 35 akerin ölmesini istiyormuşçasına yazılar yazıyor,bu kaçakçılar sigar ve ya mazot yerine silah veya uyuşturucuda taşıyor olabilirler niye bunları görmezden geliyorlar anlamak mümkün değil.bu olaydan en çok kar ve zarar görenlere bakmak lazım o zaman herşeyi daha net görebiliriz
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat