İranlı kadınların güzelliği
- GİRİŞ27.07.2009 08:42
- GÜNCELLEME27.07.2009 08:42
Meğer İranlı kadınlar çok güzelmiş." Yazının başlığı böyleydi. Yazı sanki İran'daki seçim sonrası tartışmaya ayrılmış gibi görünüyordu ama dervişin fikri kadınlarda çakılı kalmıştı. Kadınların güzelliği üzerinden İran'daki seçim kargaşasına şöyle bir değiniyordu yazar. "Kadını, birbirinin kopyası haline getiren o siyah giysiler, örtüler kalkınca, altından cıvıl cıvıl portreler çıkıyor." İşte aradığı da bu yazarın. Cıvıl cıvıl kadınlar. Özel olarak hafta sonu yazılarını kadına ayıran yazar, Batılı kadınlardan bıkmış olmalı. Ona şöyle Doğulu, egzotik yeni bir şeyler lazım. Neden gazetesinin arka sayfasında bir İranlı kadın olmasın? Neden zaman zaman bir İranlı kadınla birlikte olmasınlar? Bütün aranan şey bir çeşitlilik, değişik bir şey olsun yeter. "Güzelliği, kişiliği ve kafa tutuşuyla, olağanüstü kadın portreleri."
Bu yazı bize şunları söylüyor:
1. Türkiye'de kadınların tesettürüne karşı çıkanların zihninde, bakımsızlığı ve çirkinliği örtmek gibi bir zan var. Bu büyük bir hakaret ve bunu koca koca profesörler, yazarlar ve siyasetçiler dillendiriyor. Çirkin kadınlar içinmiş tesettür. Hem hakaret hem yasaklama, ikisi bir arada.
2. Teşhircilik. Eğer güzelseniz teşhir etmelisiniz diyor, yazar. Biz o güzelliği mutlaka görmeliyiz. Hem görecekler hem gösterecekler. Teşhir şehveti dört bir yanlarını sarmış durumda. Gazeteleri, dergileri, televizyonları, internetteki gazetelerinin siteleri bunun en açık örneği. Yetmiyor, hafta sonlarında oturup köşelerinde de aynı minvalde yazılar döşeniyorlar.
3. İddia ediyorum: Türkiye'de kadınların başörtüsüne ve tesettürüne karşı çıkan bir kesim var ve onların esas amacı, kadınların güzelliklerini kendileri için bir meta; görmeyi, süzmeyi, iç geçirmeyi bir hak olarak görmeleridir. Bir bakan, bir milletvekili, bir meclis başkanı hanımının geçmişte başını örtmediğini, tesettüre sonradan seçtiğini mi söylemiş, hemen giderler okullara, şirketlere, kayıtları didik didik ederler ve hanımın fotoğrafını manşete çıkarırlar. Bunlar kendi meslektaşlarının kaza anındaki çekilen çıplak görüntülerini yayımlamaktan çekinmemiştir. Emire Kalkancı'nın yeni ve modern hali diyerek haber programlarına canlı yayın konuğu olarak alanlar bunlardır. Bunlardır, geçtiğimiz yıllarda başını açan bir gazeteci bayanı manşet yapan. Bunlardır Emire Kalkancı'yı haftalık haber dergisine kapak yapan? Şarkı mı söyleyecekti ne?
Yıllar öncesini merak ediyor. Acaba nasıldı? Sana ne? Biz erkeğiz ve bizi böyle tek tip olarak görünemezsiniz, güzelliğinizi bizden saklayamazsınız, buna hakkınız yok, diyorlar ve başörtüsü başta olmak üzere tesettüre bundan dolayı karşı çıkıyorlar. Sırf zevk, şehvetli bakış, tüketicilik ve teşhircilikten başka bir şey değil bu. Bu anlayış, genç kızın cesedini teşhir etmekten zevk alır. Nekrofil bunlar. Sadece işaret edilen edilmeyen gazeteci ve televizyoncularda yoktur bu; devlet adamlarında da vardır. Hatırlayın, Kemal Derviş, Ecevit'ten bakanlar kuruluna kadın bakan alınmasını, her hafta erkeklerle toplanmaktan içinin karardığını söylemişti.
Bugün, İranlı kadınlar için ifade edilen bu iştah ve kösnüllük, yarın Afganistan, Irak, Suudi Arabistan, Pakistan kadınları için de söylenecektir. Yeter ki fırsat tanınsın, "yakından inceleme ve tanıma" imkanı verilsin bu adamlara. Anlayışı görüyor musunuz?
Ben şuna kaniim ki şahlık rejimi olsaydı bu anlayış sahipleri Batı'ya düzenledikleri yılbaşı turlarını İran'a da düzenleyecekti. Bir zamanların Beyrut'unu istiyor adamlar. Kazablanka filmi neden gerçek olmasın? Hep filmlerde, romanlarda ve gösterilerde mi görecekler Müslüman kadınları?
Kitaplar yazar ki Osmanlı haremlerine ait uydurma hikâyelere inanan ve bu hayallerle büyüyen Batılılar, Çanakkale Savaşlarına gelmek istemeyen askerlerini "sizlere Osmanlı kadınlarından harem kuracağız, sizin de hareminiz olacak" diye aldatmışlar. Şaka değil bu, gerçek. İnanmayan Malik Aksel'in İstanbul'un Ortası'na baksın.
Aynı anlayış devam ediyor. Bir farkla. Onlar Batılı, Hıristiyan; bizimkiler Türk!
Son olarak, hem işaret edilen yazara hem onun gibi düşünenlere "bizden" değil; kendilerinden bir yazarın, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun www.dunyabizim.com'da yayımlanan "Peçeye ve Çarşafa Dair" yazısını tavsiye ediyorum. Okurlar ve belki biraz utanırlar ve ibret alırlar.
Kamil Yeşil - Milli Gazete
kamilyesil@yahoo.com
Yorumlar3