Ne zaman birilerinin bam teline bassak hep aynı tepkiyle karşılanıyoruz. 

“Yandaş yazar.”

Pekala. Biz çekelim bunu sineye de…

“Siyasi sonucu” iktidara yarayacak diye bilgi belgeyle destekli konuları dahi karnımızda tutup, okurla paylaşmayalım mı? Ya da siyasi sonucu “bizim tarafa” yaramaz diye ülkenin yararına olacak gerçekleri yazmayalım mı?

Tüm devlet birimlerimizi çağdaş medeniyetin de ötesine getirmek için çabalamayalım mı? 

Yazmıyorsun, diyorlar. Evet yazmıyoruz. Kişiselleşmiş konuları yazmıyoruz. Konu doğal akışı içinde çözülür gider diye.

Fakat kişisel gibi görünen öyle kurumsal sıkıntı barındıran konular geliyor ki gel de yazma.

Alın size internete düşen bir haber (rotahaber.com) “YÖK’ün bir garip rektör ataması” (tıklayınız)

Tam da 12 Eylül darbesinin yıldönümü öncesi…

Aklımız eskilere gitti. Eski günlerin YÖK’ü geldi aklımıza.

Başörtüsü dayatması ile öğrenim özgürlüğünü engelleyen, öğretim üyelerine özlük haklarında görünür görünmez engeller çıkaran, imam-hatip mezunlarını siz kenara diye iteleyen kafalar ve sistem hala hafızalarda.

Eski bir YÖK başkanı ve bazı rektörlerin Ergenekon savcıları tarafından ifadeye çağrıldığı da unutulmadı.

O günden bu güne AK Parti iktidarı öğrenci ve öğretim üyelerinin önündeki engelleri kaldırmak için türlü türlü  tedbirler aldı.

YÖK sisteminde liyakatin, sadakat ve şekilciliğin önüne geçmesi amaçlandı.

Bu bakımdan... Bu haberi okurken, içimizden inşallah mütevelli heyet başkanına baskı yapılmamıştır, inşallah eski dönemleri hatırlatırcasına gerçeklerle bağlarını koparmaya başlamamışlardır, her şeyi yapabileceklerine, kendilerine hesap sorulamayacağına inanmıyorlardır, inşallah gerçek değildir diyoruz.

Diyoruz da... Ya gerçekse, ya internette dolaşan haber doğru ise...

Bizim Kayserili Mahmut Ağa'nın ağzı ile "Şimdi de hababam usulü rektör ataması dönemi başlamış zağar"

Prof. Dr. Kenan Ulualp - Haber7
ulualp@kenanulualp.com