Büyük Türkiye’yi Bekleyen Tehlike

  • GİRİŞ03.01.2012 09:24
  • GÜNCELLEME03.01.2012 09:24

Geldik yeni bir yıla daha. Geçen yıl Türkiye biraz daha büyüdü. İhracat rekor kırdı.

Şimdi diyenler der ki “efendim cari açık da rekor kırdı”. Öyle de enflasyon stabil düzeyde kaldı. Ekonomistler bedeli cari açığın kapanmaması olsa da düşük enflasyonu tercih ediyorlar.

Demek ki insanımızın refah düzeyi artmış.

Şimdi diyenler der ki “efendim milli gelirdeki artış vatandaşa eşit oranda yansımadı”. Fakat gelişmeler işin aslının öyle olmadığını gösteriyor. Hem Marmaray, Hızlı Tren, Duble Yollar gibi bayındırlık faaliyetleri, hem Sağlık Reformu gibi sosyal refah projeleri hem de vatandaştan alınan oyların dağılımı meydanda…

Pekala bu ekonomik düzey hangi şartlarda yakalanmış? Tüm dünyada moda terminoloji ile “global ekonomik kriz” varken yakalanmış. Dev ülkelerin notları kredi derecelendirme kuruluşları tarafından düşürülürken yakalanmış.

İşte büyük Türkiye için tehlike tam da bu noktada başlıyor.

Bir çok irili ufaklı devlet Türkiye’nin ekonomik enerjisi karşısında plan proje yapıyor. Bunların dikkatini enerjisini bir başka noktaya nasıl çekeyim de patinaj yaptırayım, diyor. 

Değerli okurlarım, bilim adamları enternasyonal arenada ülkelerin de duyguları olabileceğini vurguyor.

Dışişleri faaliyetlerinde bu noktayı mutlaka dikkate almak ve kullanmak gerekiyor.

Bu konudaki çalışmaları ile ön plana çıkan Texas Üniversitesi Ortadoğu uzmanı Brent Sasley dışişlerindeki başarının esas kaidelerinden birinin de devletin duygusallığını en alt düzeye indirmek olduğunu önemle vurguluyor.   

Türkiye hakkında geçen yıl rekor düzeye ulaşan uluslararası medya haberlerinde söz konusu duygusallığın izlerini görmek mümkün. TIME dergisinin Başbakan Erdoğan’ı kapağa taşıması duygusallıklara ayrıca katkıda bulunuyor.

Sonra bakıyoruz bir tarafta Netenyahu ve Sarkozy saçma sapan işler yapmış, diğer tarafta Beşar el-Esad gözüne karalar bağlayıp kontrolden çıkmış.

Türkiye’yi grandiose sanrılar içine çekme çabasındalar sanki.

Bir başka yanda meşhur bir CIA ajanı olan John Kiriakou da bize tavsiyelerde bulunmuş. Ulusal çıkarlarımız için Suriye’ye askeri müdahalede bulunmamız, hiç değilse Suriye tarafında 30 km’lik bir tampon bölge oluşturmamız gerekirmiş.

Bunlar iyi güzel de biraz duygusal…

Yakın zamanda yanı başımızda cereyan eden İran-Irak savaşının kazananının kimler, kaybedeninin kimler olduğunu unutmamalıyız.

Türkiye büyük olma yolunda ilerlerken kurulan tehlikeli tuzaklara düşmemeli. Kendisine elle tutulur, bir saldırı olmadığı sürece dış ilişkilerinde duygusal sertliklere yer vermemeli.

Ekonomik ilişkilerini güçlendirmeye devam etmeli.

Prof. Dr. Kenan Ulualp - Haber 7
ulualp@kenanulualp.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat