Gaflet ve Delalet ehlinin cengi

  • GİRİŞ10.05.2011 08:51
  • GÜNCELLEME10.05.2011 08:51

Cahilin mertliği alimin namertliğinden daha vahim haldir demiş ve kalmıştık Diyar-ı Gaflet surlarının karşısında...

Biz ulak gönderip,  kısa yoldan şehre misafir olarak gitmek istiyorduk. Ancak Diyar-ı Gaflet hâkimi Hamdi ile komşu şehir Diyar-ı  Dalâlet hâkimi arasında ceng var imiş. Bizim ulaklarımız şehri muhasara eden  Diyar-ı Dalâlet leşkerleri tarafından durdurulup Diyar-ı Gaflet'e sokulmamışlar.

Her iki tarafı uzlaştırma imkanı olduğunu göremeyince, sadece bir süre konaklayıp geri döneceğimizi  söyledik ama her iki taraf da, karşı tarafa yardım etmemden çekiniyordu. Oysa elimizde avucumuzda ne yeterli silah ne de yara saracak tıbbi malzeme var idi. Halimizi gösterip, Haber 7 diyarına dönmekten ve mertlikle kucaklaşmaktan gayri emelimiz olmadığını anlatmaya çalıştık... Neden sonra bizlerin savaşa müdahil olacak takviye kuvvet olmadığınıza ikna oldular ve dönüş yolunda hayatta kalmamıza kafi miktarda erzak alabilmemize izin verdiler...   

Fakat ol vakit kıyamet koptu. Her iki taraf da bize gereken yardımı kendisi yapmak için dayattı. Muhasara altındaki Diyar-ı Gaflet, kendilerinin adını anarak misafir geldiğimiz için bizi ağırlamanın kendilerine farz olduğunda ısrarlıydılar. Üzerlerine farz olan yardımı yapmadıkları takdirde Allah-ü Teala'nın rızasını kazanamayacakları gibi gazabına mazhar olacaklarını belirttiler.

Diyar-ı Dalâlet ise onların muhasara altında oldukları için misafir kabul etmelerinin doğru olmadığını, kendilerinin muhasaracı kuvvet olarak şehrin muhtemel hakimi olduğunu ve dolayısı ile kale üzerinde hak iddia ettikleri gibi misafirler üzerinde de hak iddia etmeleri gerektiğini savundu. İşbu durumda muhasara eden güçler varken, muhasara edilmiş güçlere yardıma muhtaç insanlar göndermenin akla ve mertliğe sığmadığını savundular.

Diyar-ı Gaflet ise asıl namertliğin kendilerinden yardım isteyen acizleri düşmanın merhametine teslim etmek olduğunu savundu.

Badehu her iki tarafın elçileri birbirlerine girdi.... "Yahu Müslümanlar, durun etmeyin, her iki taraf arasında uzlaşma yapılmasına vesile olalım. Olmadı gereken erzakın yarısını biriniz, yarısını diğeriniz versin, biz her iki tarafa da dua edelim diye bas bas bağırsak da kar etmedi.  

"Yahu insaf edin, sizin birlik ve beraberliğinizden medet uman, size muhtaç nice mert civanlar var" diye yalvar yakar olduk ama her iki tarafın birbirini helak etmesine mani olamadık...

Malûm meseldir: Kurunun yanında yaş dahi yanar! Biz de kargaşadan nasibimize düşeni aldık. Ol hengâmede üç yoldaşım yaralandı. Serseri bir ok da benim sol pazumu içten sıyırıp geçti. Çok şükür verilmiş sadakamız vardı, ok bir kaç santim sağdan gidiyor olsa, kölesi ol saat Mevlasına kavuşmuş idi.

Mübalağa cenk olundu. Diyar-ı Gaflet askerleri surlardan dışarı koşuşturup dışarda vuruşan arkadaşlarına yardıma koştururken, Diyar-ı Dalalet ordusu da fırsat bu fırsattır deyip kalenin içine akın etti....

Biz o hengamede topuklayıp, kadırgalarımızın olduğu yöne seğirttik... Havanın dinginliğine güvenip, "Akıllı düşman, akılsız dosttan iyidir, bunlardan Tıkistan'a hayır gelmez, bunlar anca birbirlerini tıklar" diyerek küreklere asılıp deryaya açıldık...

Cahilin mertliğinin alimin namertliğinden daha vahim olmasının hikayesi bundan ibarettir... “O cenk bitti mi? Kim kazandı?” diye bana sorarsanız bitmemiştir... Çünkü gözümle gördüm ki Allah o kullarından muhakeme ve mantığı uzak tutmuştur... biri kale dışına fırlarken diğeri kale içine dalar, bu fasit daire kıyamete dek sürer diye düşünürüm… Hem birinden biri diğerini yıkmış olsa dahi, ne fark eder? O mantıkla onlar bırakın deryalar ötesine yardım götürmeyi deryanın lebine bile hayır ulaştıramazlar...

Deryanın mutedil dalgalarında kürek çekerek gücümüz yettiğince uzaklaştık ve inşallahu Teala bizi buraya sürükleyen kasırgaya benzemeyen hafif rüzgar desteği için dua eyledik...

Diyar-ı Gaflet ve Diyar-ı Dalalet kıyılarından bierzak, biilaç ve karnımız zil çalarak ayrıldık… İnanın çektiğimiz her kürekte karnımızdaki açlık canavarının feryadı ne kadar artarsa içimize dolan huzur ve mutluluğun miktarı o kadar artıyordu.

Velhasıl, Allah bu yazının karilerinin cemi cümlesini Diyar-ı Gaflet ve Diyar-ı Dalalet sınırlarından uzak eylesin... (Amin)

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat