Cemaat, TSK'ya nasıl sızdı?

  • GİRİŞ17.09.2014 09:49
  • GÜNCELLEME17.09.2014 09:49

Bu hikayede daha önce rastlamadığım detaylarla karşılaştım. Bana eksiksiz geldi. Ayrıca çok samimi buldum. Onlarca makaleden, uzman yorumundan daha öğretici. Takdir okurun. İşte o mektup: 

 Merhaba Kurtuluş Bey, 
 Bugünkü yazınıza istinaden bildiğim birkaç şeyi sizinle paylaşma gereği duydum. 
Öncelikle cemaat konusunda, cemaatle yolu hiç kesişmemiş kişilerde ve medyada bilgi eksikliği var. Cemaat, sanıldığı gibi AK Parti döneminde palazlanan bir yapı değil. 
 1988 yılında cemaatin açtığı yatılı yurt sınavını birinci olarak kazandım ve aynı yıl yurtta ücretsiz olarak kalmaya başladım. Yurt sınavı yöntemi cemaatin Anadolu'da, özellikle köy ve kasabalarda sıklıkla kullandığı bir yöntemdir ve eleman kazanma konusunda bu yöntemle çok başarılı olmuşlardır. 
 İlk sene kendi kasabamda bulunan orta okulu, yurtta ücretsiz kalarak okudum. Okuldaki başarımdan dolayı ikinci yılımda İzmir'de cemaate ait başka bir yurda transfer oldum (O dönem biz buna hicret diyorduk). Orta 2'nin sonunda okuldaki başarımdan ötürü yurt yerine üniversitelilerin kaldığı evde (Basında ışık evler diye bilinir) kalmaya başladım. 
Orta 3. sınıfın sonlarına doğru dinimize hizmet için askeri liseye gitmem konusunda telkinlerde bulunuldu. Benimle ilgilenen belletmen abi ile birlikte İzmir Konak'ta bulunan Güney Sahil Komutanlığı'ndan askeri liseye giriş belgelerini temin ettik. Artık askeri lise sınavına girecektim.  
 Beni hemen Çankaya'da sol eğilimli bir dershaneye yazdırdılar (Takiyye başladı yani). Yanılmıyorsam 3 veya 4 aylık bir kayıttı ama ben toplamda 3-4 gün gittim. Askeri lise sınavı öncesinde beni Balıkesir Teknik Astsubay Okulu sınavına soktular (Bilgimi denediklerini sonra öğrendim). 
Askeri Lise sınavı geldi çattı. Sınavdan bir gece önce belletmen abi bana test getirdi. Bunu birlikte çözeceğiz dedi. Sorulara ve cevaplara iyice yoğunlaşmamı istedi. "Genelde bu tür sorular çıkıyor" dedi. Aynısı çıkarsa hepsini işaretlememem konusunda da uyardı. Tam 100 soruydu.  
Sınav için Güzelbahçe'de bulunan Maltepe Askeri Lisesi'ne gittik. O nizamiyeye 200 metre kala "ben seni burada bekleyeceğim" dedi ve ben sınav için okula giriş yaptım. Kağıtlar dağıtıldı. O DA NE? Akşam çözdüğümüz soruların aynısı!  
Ama bir eksiklik var! Sınavda yanılmıyorsam 25 tane de İngilizce soru vardı ama o soruları akşam bana vermemişlerdi (İkinci takiyye de bu). Geri kalan 100 soruyu bazılarını bilerek yanlış işaretleyerek doldurdum.  
Belletmen abi "Sınavdan erken çıkma" dediği için hemen çıkmadım bekledim. Birkaç kişi çıkmaya başlayınca ben de çıktım. Çıkar çıkmaz "Bu soruları bir gün önce nasıl aldık" diye sordum. Cevabını net hatırlamıyorum ama bir şekilde geçiştirdi. Nihayetinde ASİL listeden iyi bir dereceyle okulu kazandım.  
İngilizce sorularını neden vermediklerini ise okula girdikten sonra anladım. Askeri lisede ilk yıl tamamen İngilizce hazırlık okunuyordu. Okula Anadolu liselerinden gelenler de vardı ve onların İngilizceleri çok iyi olduğu için (sınavdaki İngilizce sorularına verdikleri cevaplardan anlaşılıyor) hazırlık okumadan direkt 1. sınıftan başlıyorlardı. Eğer bana İngilizce sorularını da verselerdi foyamız daha okul başlar başlamaz ortaya çıkacaktı.  
  Neden sol görüşlü bir dershaneye yazdırdıklarını ise sınav sonrası girdiğim mülakatta anladım. Mülakata katıldığım zaman bu bilgiler masada oturan komutanın da elindeydi. Sınavdaki başarımın gittiğim dershaneden kaynaklandığı algısı veriliyordu ve benden şüphelenmelerinin önüne geçiliyordu.  
 Askeri liseye girdikten sonra bu çalıntı soru durumu beni yedi bitirdi. Çünkü birinin hakkını gasp etmiştim. Suçum yoktu ama gerçeklerden kaçılamazdı. Askeri liseden sonra Kara Harp Okulu'na devam ettim ama çalıntı soru durumu vicdanımı yiyip bitiriyordu. Yüksek tazminat dolayısıyla ailem ayrılmama sıcak bakmıyordu. Utancımdan çalıntı soru durumunu aileme hiç bahsedemedim bile.  
 Bu arada askeri lisedeyken güvenim sarsıldığı için cemaat ile ilişkimi tamamen bitirdim. 6 yıllık okul dönemimde sadece 2 kez görüştüm. 28 Şubat'ın en sıcak günlerinde harp okulundaydım. Harp okulunda iki yıl üst üste ders bırakarak kendimi attırdım. Aksi halde kendi isteğimle ayrılmam imkansızdı çünkü böyle bir seçenek yoktu. Atıldığım gün huzura kavuştum. Yüksek tazminatı çalışıp ödedim. 
Sonuç olarak cemaat ne Erbakan hükümeti, ne de AK Parti hükümeti zamanında devlete sızmaya başladı. Anlattığım askeri lise olayı 1991 yılında yaşandı. Onlara biatı sürdürseydim şu an yüzbaşı rütbesiyle orduda kripto subay olarak görevde olacaktım.

Yazının devamını okumak için tıklayın

Kurtuluş Tayiz - Akşam

kurtulus.tayiz@aksam.com.tr

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat