CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, beşikteki bebeği yolsuzluğa bulaştıracak kadar değer yoksunu, ahlaksız, utanmaz, üçkağıtçı biri. Müslüman kılığına bürünen Haçlı FTEÖ’den farklı değil ahlakı; aynı sinsilik, aynı ikiyüzlülük, aynı münafıklık, aynı yalancılık ve aynı iftiracı kişiliğe sahip.

FETÖ çetesi, bu topraklarda rastlamadığımız bir siyaset anlayışına ve karaktere sahipti. CHP’deki Kemal Kılıçdaroğlu yönetimi de aynı özelliklere sahip.

Şeytanın vücut bulmuş hali gibiler; ne hileleri bitiyor ne hainlikleri. Yalanı, iftirayı normal bir düşünme ve yaşama biçimi haline getirmişler. En büyük silahları yalan ve iftira. Mütemadiyen, bıkmadan, usanmadan yalana başvuruyor, durmadan itibar suikastı yapıyorlar.

Utanmayan biri insan/Müslüman olur mu?

Evet, bunların Müslümanlıkları kuşkulu; siyasetin doğasında gerçekleri eğip bükme vardır -en azından görmediğimiz bir şey değil- ama yalan ve iftira bunlar için ekmek su gibi. Kemal Kılıçdaroğlu, akşama çıkmayan yalanları karşısında bir kez olsun ar etmedi, “arkadaş beni yanılttılar, kandırdılar, özür dilerim” demedi. İnsan olsa, bu kadar günahına girdiği insanın karşısında, göstermelik de olsa “hakkınızı helal edin” derdi.

Ama boşuna beklemeyelim, milletin karşısına hiçbir zaman “insan” gibi çıkmayacaklar. Çünkü formatlandıkları siyasetin bir ahlakı yok; siyasi varlıklarını tamamen ahlaksızlığa borçlular. FETÖ’cü bütün tiplerin aynı ortak özelliğe sahip olduklarını iyi hatırlayalım; bu örgüt, yabancı devletlerin gizli servis laboratuvarlarında formatlandı ve gerçek anlamda bir “yapay zeka”ya sahipler. Bunlardan normal Müslüman/insan davranışı beklemek doğru değil zaten. Ruhlarını şeytana/ABD’ye satmış tipler.

FETÖ militanları gibi Kemal Kılıçdaroğlu’nun da attığı her iftira aslında bir itiraf niteliği taşıyor; Kılıçdaroğlu’nun son günlerde diline doladığı “yolsuzluk”, “rüşvet” ve “hırsızlık” suçlaması tam da kendi gerçeğini yansıtıyor. Ataşehir Belediyesi’nin kıyıya vuran yolsuzluk ve hırsızlık dosyaları Kemal Kılıçdaroğlu’na kadar uzanıyor. Beşikteki torununu dahi yolsuzluğa bulaştıran bu adam, aslında elinde sahte dekontlarla dolaşan, milletten hesap sormaya kalkan bir yavuz-hırsız.

Boğazına kadar yoksuzluğa, rüşvete batmışlığını etrafı suçlayarak, ona buna iftira atarak örtmeye çalışıyor. Ama eski Türkiye geride kaldı; yabancı devletler, gizli servisler hesabına siyaset yapma dönemi kapandı; yalan, iftira ve itibar suikastları da kimsenin yanına kâr kalmıyor artık; boğazına kadar yolsuzluğa bulaşan bu yavuz hırsız da hesap vermekten kaçamayacak.

Akşam