Gülen’e Bursa’dan kötü haber var

  • GİRİŞ09.04.2016 12:10
  • GÜNCELLEME10.04.2016 10:04

Cenab-ı Hak cümlemizi azami ölçüde istifade ettirsin. Niyet, düşünce, meyil ve amellerimizi rızasına uygun şekillendirmeye bu aylar hürmetine muvaffak kılsın.

Aziz dostlar, geçen Çarşamba aldığım bir konferans daveti üzerine Bursa’ya gittim. Bursa’da zamanı tekrar yaşamak benim için mutluluk verici oldu. Yeni simalar tanıdım, yeni dostlar edindim, eski dostlarımdan bazılarıyla buluştum, genelde de bir sevgi seliyle karşılaştım..

Emir Sultan Hazretleri’nin bizi kabulü elbette onur vesilemizdi. Ardından Osman Gazi, Orhan Gazi gibi iki büyük Osmanlı padişahının huzurunda bulunabilmek nimetine de nail olduk. Ulu Cami’nin içindeki şadırvandan abdest alıp, ikindi namazımızı da orada eda ettik.

Bizi Büyükşehir Belediyesi davet etmişti. Belediyenin kültür işlerinden sorumlu yetkilileriyle akşam yemeği yedik. İyi bir düşünce adamı, şair, yazar Metin Önal Mengüşoğlu ile bu vesileyle tanışmış olduk. Bize, ilgi, alaka ve keremiyle ev sahipliği yaptı. Yine araştırmacı-yazar Cevat Akkanat da oradaydı. Zaten bizi Bursa’ya davet eden de kendisiydi. Bursa Kültür A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Rıfat Bakan’ı şuurlu bir mümin, istidatlı, kabiliyetli bir dava adamı olarak tanımış oldum. Bir ara, yoğun çalışmalarından fırsat bularak Bursa’nın başarılı Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe de yanımıza geldi. Muhabbet yüklü bir sohbet yaptık. Sonra biz, konferans mahalline intikal ettik.

Münevver, ne dediğini bilen ve denileni en üst seviyede anlayan bir topluluğa hitap etmek beni ayrıca sevindirdi. Konumuz Paralel tehlikeydi. Konuşmamın ardından kültür yoğunluğu oldukça fazla, muhakeme örgüsü oldukça muhkem sorulara muhatap oldum. Soruların bir kısmını henüz cevaplamıştım ki, zamanın sel gibi akıp gittiğini, bize verilen süreyi çok aştığımızı fark ettik. Genel sohbete son vererek, geri kalan bir grupla biraz daha oturduk. Yine hararetli sorular, yine ikna öncelikli cevaplar.. Ertesi gün bizi İstanbul’da bekleyen program sebebiyle artık izin istemek zorundaydık. Tekrar buluşmak üzere Bursa’dan ve Bursalı dostlardan izin isteyip ayrıldık..

Bursa benim ilk göz ağrımdır; Cemaat hizmeti yönüyle ben de Bursa için öyleyim. 1979 yılında Bursa sorumlusuydum. Altı, yedi ay içinde Bursa’da öylesine bir inkişaf oldu ki, bu, beni oraya gönderen Gülen’i bile şaşırttı hatta kıskandırdı. Bu kadar kısa bir sürede sayımız, Gülen’in İzmir’deki cemaatinin sayısını geçmişti. Önce bir evde başlattığımız sohbeti, yerin yeterli olmayışı sebebiyle, bir ay kadar sonra bir mescide taşımak zorunda kalmıştık. Sonra mescit de kalabalığı almaz olmuş; cemaatin büyük kısmı sohbeti dışarıda dinlemek zorunda kalmıştı. Sonunda sohbetleri periyodik konferanslara çevirmeyi düşündük. İlkini de Tayyare Sinemasında gerçekleştirdik. Muazzam bir kalabalık, muhteşem bir coşku vardı.

Bir hafta sonra da Gülen’in emriyle görevden alındım. İzmir’e döndüğümde Gülen beni karşısında görünce şaşırdı; bu kadar erken döneceğini düşünmüyordum, dedi. Odasına geçtik; ağladı, sızladı, Halit muzaffer bir komutandı, Ömer gel dedi ve geldi, dedi. Ben de, beni oraya kim gönderdi, diye sordum. Ben, dedi. Şimdi gelmemi kim istedi, diye tekrar sordum. Yine ben, dedi. O zaman meseleyi niye büyütüyorsunuz, ben sadece bana düşeni yaptım, dedim. İşte şimdi beni mahvettin, dedi ve uzun süre yine ağladı. Sen geldin ya, isterse Bursa yıkılsın, yere batsın, hiç umurumda değil, dedi.

Ardından helalleştik. Odasından çıktık. O gün toplu mütevelli toplantısı vardı. Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelen mütevelli heyetleriyle hep birlikte toplantı yapılıyordu. Gülen salona girdi, ben koridorda bir yere oturdum. Kapı aralık olduğu için ben salondakileri görebiliyor, konuşulanları duyabiliyordum. Mütevellilerden birisi, daha Gülen sohbete başlamadan: Hocam, duyduk ki Latif Hocayı Bursa’dan almışsınız; sebebini öğrenebilir miyiz, diye sordu. Gülen, biraz evvelki duygusal halinden zerre kadar eser kalmamış bir katılıkla: “Bursa’ya gitti, kendisine bir cemaat kurdu” dedi. Başımdan aşağıya kaynar sular boşaldı. Tekrar beni görüp utanmasın diye orayı terk ettim. Fakat Gülen’in kini bununla da dinmedi. Benim Bursa’ya gelip gitmemi yasakladığı gibi, Bursalıların da benimle görüşmelerini geçerliliği süresiz bir emirle yasakladı. Hatta, Amerika’da ziyaretinde bulunduğum bir zaman diliminde, Bursa’dan da bir heyet gelmişti. Heyettekilerle görüştürmemek için Gülen orada bile çocuksu ne entrikalar çevirdi.

Benim söz konusu Bursa’ya gidişim kesinlikle onu çıldırtmıştır. Önceden duyduysa mutlaka bütün dünya ülkelerindeki cemaat üyelerine, benim gidişimi engellemek adına kahriyeler okunması, beddualar yapılması için talimatlar yağdırmış; Bursa’daki Cemaat üyelerinin bu konferansa gelmemeleri; sempatizan çevreden gelmek isteyenlerin vazgeçirilmesi için de her türlü tedbirin alınmasını istemiştir. Elbette, olanlardan haberdar etmesi için kripto kültürüyle yetişmiş bir-iki kişiyi de konferansa göndermeyi ihmal etmemiştir.

Bursa’da zaman bir başka boyutta akıp gittiği gibi, kabul ya da retler de bir başka boyutta tekevvün eder. Bir zamanlar Gülen’in, yarı Medine dediği Bursa’nın kabul veya retleri bu sebeple benim için çok önemlidir. Şimdilerde Bursa, yaşadığım, duyduğum ve gördüklerimle hükmediyorum ki bize gönlünü, mücadelemize bağrını tamamen açmış; Gülen’e ise gönlünü ve yapmak istediklerine bağrını tamamen kapatmış bulunuyor. (Hükme gerekçe detayları daha sonra aktarırım) Bundan sonrasını artık Gülen kendisi düşünsün. Ve şimdiden başına kara topraklar serpsin.

Yorumlar2

  • hayto 8 yıl önce Şikayet Et
    Bursalimisin gadifeli gelin çaydan mı gectin
    Cevapla
  • ahmet inanlıkta 8 yıl önce Şikayet Et
    toprakta fetö yu kabul etmeyecektir
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat