FETÖ’nün kaybettiği ilk alan

  • GİRİŞ22.12.2018 12:26
  • GÜNCELLEME22.12.2018 12:26

“İnsanların mallarında artsın diye verdiğiniz riba Allah katında artmaz..”( Rum, 39) ayetinin tefsirinde deniliyor ki: Kim insanlardan daha fazlasını almak için bir hediye verir, bir hibede bulunursa bunun Allah katında hiçbir karşılığı yoktur. Nitekim Müddessir Suresinin altıncı ayetinde “Karşılığında daha fazlasını bekleyerek iyilik etme” denilerek böylesi bir davranıştan sakınılması istenmiştir.

Yorumcular, bu tür davranışın günah olmasa da Allah katında hiçbir değeri olmadığını söylerler. Allah rızası gözetilerek yapılan infaklar ise, dünyada bereket ahirette ise sevapla ödüllendirilirler. 

Cömertlik, Cenab-ı Hakk tarafından en çok sevilen bir haslettir. Bir hadis-i şerifte: “Cömert Allah’a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır. Cimri ise, Allah’tan uzaktır, insanlardan uzaktır, cehenneme yakındır” buyurulur. 

İnfak, insanın, kendisinde var olan değerleri başkalarıyla paylaşmasıdır. İsar ise, kendisi muhtaç iken, başkasını kendi nefsine tercih ile infakta bulunmaktır. İnfakı infak yapan, onu diğer vermelerden ayıran en önemli özelliği ise Allah için yapılmış olmasıdır. Ayette “Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz” (Dehir, 9) denilerek infakın bu özelliğine dikkat çekilir.

Peygamberimiz Efendimiz ahirete irtihal buyurunca müezzinlerin piri Bilal-i Habeşi’ye artık Medine’de yaşamak çok zor gelmeye başlar. Sonunda Medine’den ayrılmaya karar verir. Halife Ebu Bekir’den bu konuda izin ister. Ancak halife onun Medine’den ayrılmasına razı olmaz. Her defasında isteği geri çevrilen Hz. Bilal sonunda dayanamaz ve bir zamanlar kendisini satın alıp azat eden Hz. Ebu Bekir’e geçmişteki bu iyiliğini hatırlatarak “Eğer beni kendi nefsin için azat ettiysen Medine’de kalayım, ama beni Allah için azat ettiysen bırak gideyim” der. Bu söz karşısında ürperen Hz. Ebu Bekir, “Ben seni Allah için azat etmiştim” der ve Hz. Bilal’in Medine’den ayrılmasına izin verir.  

Kendisini 1970’li yıllarda tanıdığım rahmetli Arif Çağan da infakını Allah için yapanlardandı. Edremit’te zeytinyağı ticaretiyle meşguldü. Köylerden elindeki zeytinyağını satmak için gelen satıcılara “Ben şu fiyata alıyorum. Fakat önce bir gezin, benden fazla fiyat vereni bulursanız hiç düşünmeyin, malınızı ona satın” derdi. Sonra alıcılar geldiğinde de “Ben şu fiyata satıyorum. Fakat önce gezin, benden ucuza satanı bulursanız, hiç düşünmeyin ondan alın” derdi. Niçin böyle yaptığı sorulunca da “Ben zaten ihtiyacım dışındaki bütün kazandıklarımı infak edeceğim. Çok kazanırsam çok veririm, az kazanırsam az veririm, hırslı olmaya ne gerek var” cevabını verirdi. Kapısı bütün insanlara açıktı. Dine hizmet için yardım isteyen hiç kimseyi geri çevirmezdi. Tek şartı, infakının nerelerde kullanıldığının kendisine bildirilmemesiydi. “Bilirsem belki nefsim kendine bir pay ayırır” derdi. Taklit değil tahkik insanıydı. Bilgiliydi; fakat daha çok hal ehliydi. Engin bir tasavvufi tecrübesi vardı. Ne ki bu yanını da tüccarlığı ile perdeler, kimseye sır vermezdi. FETÖ’nün çirkin yüzünü görmeden vefat etti. Görseydi yüzlerine tükürür, belki de kahrından ölürdü.   

O ve emsali infakını sırf Allah için yapanlar bir bir gittiler. Onların yerine yeni zenginler türedi, himmet alanını ele geçirdiler. Dini hayatı, dünyayı kazanmanın yolu yaptılar. Sonradan görmelerin bütün halleriyle kısa zamanda hallendiler. Bazıları, vermeyecekleri halde vaatlerde bulundular. Niçin böyle yapıyorsunuz sorusuna ise gayet pişkin “Teşvik ediyoruz” dediler. 

Diğer bazıları ise verdiler vermesine de, fakat kaşıkla verdiler, kazanla geri aldılar. Zaten böylesi bir kârlı geri dönüşümü gaye edinerek verdiler. İşte bu örtülü faiz, her sene kat kat katlanarak artmasına rağmen himmetlerin bereketini kuruttu. Kasalar ağzına kadar para doldu, fakat Allah katında hiçbir artış olmadı. Aslında FETÖ’nün zahirde kazandığını sandığı ama işin hakikatinde kaybettiği ilk alan buydu, yani himmet alanıydı. 

Sonrası malum: Himmet toplamalar haraç almakla yer değiştirdi. Ele geçirdikleri devlet gücünü de kullanarak herkesi haraca bağladılar. Şimdi ise topladıkları haraçları rüşvet vererek tüketiyorlar. Duydukları her sesi, aleyhlerinde kopacak sayha sanıp kendilerince önlem alıyorlar. Elbette onu da yüklü miktarda rüşvetler dağıtarak yapıyorlar. 

Ne ki rüşvetler boşlukta kaldı. Amerika’da rüzgârlar tersinden esmeye başladı. Elebaşıyla birlikte FETÖ’cüler Türkiye’ye teslim edilecek gibi. Gülen’e tavsiyem anılarını gerçek yüzleriyle tekrar yazsın. Kitabına da ister “Koca bir Ömr-ü Heder” desin, isterse “DEĞER MİYDİ?” adını versin.

YENİ AKİT GAZETESİ

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat