2021’de fırsatlar ve riskler

  • GİRİŞ02.01.2021 11:33
  • GÜNCELLEME02.01.2021 11:51

2018 Ağustos’undaki spekülatif atağının ardından bozulan ekonomik dengeleri takip ettik. 2019’un 3. çeyreğinde ise yüzde 1 de olsa bir büyüme yakalanmış ve son çeyrekteki yüzde 6,4 büyüme ile yılı yüzde 0,9 büyüme rakamı ile kapatmıştık. Bu gelişmeler ekonomistleri 2020 yılında daha fazla umutlandırmıştı. Öncü göstergeler ekonomideki toparlanmanın hızlandığına işaret ediyordu. Ancak bu güzel hava kısa sürdü ve 2020 Mart’ında Covid19 pandemisi ile beraber işler tersine döndü.

 

 

PANDEMİ HESAPLARI ALT ÜST ETTİ

Türkiye ekonomisi 2020 yılının ilk çeyreğinde yüzde 4,5’lik bir büyüme oranı ve öncü göstergelerdeki iyileşme ile işleri yoluna koymaya başlamıştı. Ancak pandemi hesapları alt üst etti ve alınan tüm tedbir ve atılan adımlara rağmen ekonomi takip eden çeyrekte yüzde 9,9 küçüldü. Aslında oldukça ciddi diyebileceğimiz bu küçülme rakamı diğer ülkelere görece olarak kötünün iyisi olarak nitelendirilebilirdi.

 

 

PANDEMİNİN GETİRDİĞİ FIRSATLAR

Pandemi ile beraber küresel ekonomide ortaya çıkan en önemli değişimin küresel tedarik zincirlerinde yaşanmaya başladığını gördük. Bu durum Türkiye’nin yeni tedarik zinciri modellerinde daha aktif bir rol alma fırsatını da beraberinde getirdi. Böylesi bir durum tıpkı enerjide olduğu gibi ticarette de Türkiye’nin bir koridor olmak yerine merkez olmasının önünü açan bir süreci başlatmış oldu. Elbette böyle gelişmeler akşamdan sabaha realize olmaz. Ancak tıpkı Çin’e giden ihracat treninde olduğu gibi bir yerden başlayabilmek oldukça önemlidir.

2021’DE ESAS RİSK NE?

Türkiye büyümek zorunda olan bir ekonomi. Özellikle demografik profili ve yakın coğrafyasında meydana gelen gelişmeler bunu daha da zorunlu kılıyor. Öte yandan gelişmekte olan bir ekonomi olarak çözmesi gereken yapısal sorunları olduğu da aşikar. Mesela cari açık gibi. Ben Türkiye’nin bu sorunları yönetme kabiliyeti olduğunu düşünüyor ve süreçten güçlenerek çıkma potansiyeli olduğunu öngörüyorum.

Öte yandan yine Türkiye’nin önündeki en büyük riskin kendi hataları olabileceğini de bir kenara not etmek gerekiyor. Mesela salt fiyat istikrarı saikiyle uygulanan aşırı sıkılaştırmanın ve yüksek faizin ciddi bir soruna dönüşerek Türkiye’nin önündeki fırsatların kaçırılmasına neden olabileceğinden korkuyorum.

2018’deki spekülatif atağın ve devam eden pandeminin ekonomi üzerindeki kaçınılmaz olumsuz etkilerinin yıkıcı muhalefet politikalarının argümanı haline dönüştüğünü görüyoruz. Bu nedenle; kuvvetle muhtemel uzun süreli durgunluk ve yüksek işsizliğe neden olabilecek ekonomi politikalarının siyasi istikrar ve uzun dönemli ulusal menfaatler üzerindeki etkisi çok iyi hesaplanmalıdır.

Yenişafak

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat