Milattan önce, Papa’dan sonra

  • GİRİŞ02.12.2014 10:35
  • GÜNCELLEME03.12.2014 09:17

Sistina şapelin tavanındaki Michelangelo’nun dört yılda merdiven üzerinde çalışarak tamamladığı fresklerde, Tanrı’nın Adem’i yaratmak için bulutlardan eğilerek elbiseleri dalgalanan bir melekler topluluğu ile birlikte ona yaklaştığını gördüğümde bir an irkilmiştim. Melekleri başka türlü tahayyül ediyordum. Tanrı’yı da...

Sonraki ziyaretlerimde artık bu ayıran dilin yerini iç içe geçtikçe kendi farklılıklarını daha emin bir biçimde koruyan bir başka dil almaya başladı kalbimde. Dinin sosyolojisi bir yere dek izin verse de inançta melezleşme olmuyordu. Olmaması çok büyük bir ibretti. Farklılıkları kollayarak, O’nu tenzih ederek ve her şeyden Hakk’ın göründüğünü tahayyül etmeye başlayarak... Başka bir telden çalabiliyorsunuz pekala. Papa ziyaretleriyle tanımlanamayan...

Bu ziyaret vesilesiyle ezberlenmiş bir sözde buluşmalar dili yeniden gündeme geldi. Ama bir türlü hayata inemiyor, canlanamıyor bu dil yüreklerde. Varsa yoksa Papa’nın şu sözü ne anlama geliyor, bu lafından hangi gizli emeli ortaya çıkarılıyor, şu davranışının ardında yatan haçlı zihniyetinin açılımını nasıl idrak etmeliyiz vesaire. İnanç boyutuna hiç sıra gelmiyor. Kalmamış ki zaten o boyut.

Mevzuyu bir Doğu Batı karşıtlığı üzerinden koyunca, inancın da ritüellerden ibaret boyutunu öne çıkarmak kalıyor geriye. Bu da ister istemez uluslararası siyasete, konjonktürel ittifaklara alet olmaktan başka bir şeye yaramıyor. Gönül diline sıra gelmiyor. Batı kiliselerinde yaşadığım deneyimler başka bir yazının konusu olsun. Fakat burada, bu toprakların mabetlerinde henüz canlı olan bir Hıristiyan dili var. Bizimle birlikte anlamını bulacak olan. Belki oradan başlamalıyız siyaset ötesi buluşmalara. Papa’dan sonra... İşte çok kabaca kendi topraklarımızda yıllar içindeki kendi tanıklıklarım:

Her yer taş. Boz ovalar. Kupkuru hava. Arada bir yeraltı mağaraları, taştan kızıl kiliseler, yıkık. Hayatın sonrasına ait bir dünya. Kilometreler sonra bir çeşme. Önünde masmavi bir testi. Pırıl pırıl parlıyor. Hayat ve can kaynağı. Kim gelir kullanmaya.  Olsun. Yine de duruyor. Güneş yükseliyor, batıyor, doğuyor. Burası Güneydoğu. Derken halen kullanılan bir kiliseye varıyorum. Avluda yaşlı bir kadın. Duvarlara bez üstüne dini motifler boyuyor, süslemeler yapıyor. Meryem ve İsa resimleri. Naif çizgiler. İç açıcı renkler. Kadın orada, öylece oturuyor. Biraz konuşuyoruz. Seviyor. Ama yalnız. Sessiz.

Sonra yine bozuk dağ yolları, çileli bir otoyol, kesilen ve tutulan yollar, çocukların futbol oynadığı çıkmayan yollar, dar geçit, patikalar. Yol üstünde bir mezra. Bol çocuklu bir aile. Birkaç kadın tarlada. Hadi gel diye sesleniyorlar. Beyaz bir at görüyorum uzaktan. El sallıyorum. Köy okulunda onlarca çocuk. Kimi Arapça konuşuyor teneffüste. Kimi Kürtçe. Bir soran olursa, “biz TC’yiz” diyorlar, bir ağızdan. Beni tepelere, dağlara çıkarıyorlar, para kazanmak için kız çocukları iş işliyor güllü terlikleri, kocaman saç tokalarıyla. Oğlanlar mendil satıyor, tartıyla turistleri tartıyorlar. Onlar dağ öncesi çocukları. Miladını henüz bulmamış. İsa’dan öncesine ait...

Derken bir başka kilise. O da kullanılıyor. İçeri giriyorum. Eşikte terlikler var. Yerler sabun kokuyor. Papaz geliyor, ayakkabılarınızı çıkarırsanız ne iyi olur diyor. Tabii diyorum. Biraz ileride ayin vakti giydikleri uzun giysiler var. Gelen yerli ziyaretçilerin çok hoşuna gitmiş olmalı, alıp alıp üstlerine giyiyorlar, hoyratça çekiştiriyorlar giysileri, üstelerine giyip fotoğraf çektiriyorlar, neredeyse koparacaklar. Adamcağız sessiz, yere bakıyor. İkaz edersek yanlış anlaşılıyor diyor. İçim bulutlanıyor.

Bir manastır. Yine kuru sıcak hava. Orta Anadolu bu kez. Oraya gömülen eski azizlerin kemiklerine basıyoruz dar bir bölmeye geçerken. Ve mabedin tepesinde hayatımda ilk kez gördüğüm bir motif: Tebessüm eden bir Meryem Ana. Gümüşler manastırı. Dünyada belki yalnızca burada, bu erken dönem resimde hüzünlü değil Meryem. Çok etkileyici. Işık ustası rehberlik ediyor bana. Zevkle anlatıyor, araştırıp çalışmış olmanın getirdiği özgüvenle. Gelen tek tük turistleri memnun ediyor.

Doğuda batıda, Ege’de, Akdeniz’de, Karadeniz’de. Onlarca kiliseye girdim. Süryani gençlerin kendi dillerinde ilahi öğrenmelerinin yasak olduğunu bir kitapta okumamıştım. Mardin’de bir Hıristiyan teoloğun Müslüman komşularıyla tartışarak yazdığı ve Eski Ahit’te geçen Hz. Muhammed’in gelişiyle ilgili bap’ları tartıştığı bir kitap bulduğumda bu mevzuya ilk kez dalmıştım. Siyasetin şekilci diline inat, çoğulcu, sivil, zengin bir fikir tartışması yapabiliyordu komşular. Birbirlerinin bayramlarını kutluyor, yemeklerini paylaşıyorlardı. Bir vakitler. Orta Anadolu’da Ermenilerle Rumların yan yana iki köyde birbirine komşu kiliseleri olduğunu da ilk kez görüyordum.

Batı Karadeniz’de eski kilise sokağında tehcir edilecek Ermeni kızlarını kuma olarak almış erkeklerin torunları yaşamış, bunu da bilmiyordum. Ermenileri uçurumdan attıklarını birbirlerine gülerek anlatırken kuma gelmiş babaannenin içine doğru akıttığı gözyaşlarından habersiz.... Toprağın her karışında yarım kalmış vedalar, bugünün dilinde biraz olsun canlandırılıyor artık. Yıllar sonra köylerine burada gömülmek için dönenler doğuda evlerini onarıyor, mabetleri tadilattan geçiyor. Ele geçirmek için değil, Malatyalı Hrant’ın dediği gibi toprağına gömülebilmek için.

Batı’da ailelerinin tapusunu bulanlar mahkemelere başvurabiliyor. Bit pazarlarına düşmüş eşyalarını neredeyse tanıyacak olanları bile var. Kayıp ruhlarına kavuşmak için, insanlar vatanlarına geri dönmek istiyor. Rum bir arkadaşım mesela, eski oturduğu evi ve yeni sahiplerini ziyarete geldi gözyaşlarıyla. Çocukluğunu yeniden yazdı.

Sumela manastırına tırmanırken Kuzeylilerle Uzakdoğulularla ve Batılılarla bir aradaydım. Efes’deki Meryem Ana evi de yıllar içerisinde iyice görkemli bir hale büründü, ayin dahi yapılıyor. Orada yeni yılın ertesi sabahı, Polonyalı bir rahibeyle sarılmıştık. Çünkü gelen turist gruba çok ses çıkarıyorsunuz, sessiz olun diye kızmaktan dolayı mutsuzdu.

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat