Kötü Osmanlı, iyi Osmanlı'yı dövmeli mi?

  • GİRİŞ25.09.2011 10:38
  • GÜNCELLEME25.09.2011 10:38

Erken Cumhuriyet rejiminin kendi meşruiyetini temin amacıyla monolitik bir "Osmanlı" geçmişi yaratması ve bunu "Türk tarihinin kara dönemi" olarak nitelendirmesi, toplumda derin etkiler yaratmıştır. Resmî ideolojinin altı yüz yılı aşkın bir zaman diliminden seçtiği "başarısızlık," "çağdışılık," "bilim aleyhtarlığı," "güzel sanat düşmanlığı" "siyasî şiddet" ve "Türklüğe ihanet," örnekleriyle dokuduğu bu "devr-i sabık" gergefi literati tarafından fazlasıyla içselleştirilmiştir.

Bu tür bir monolitikleştirme doğal olarak onu tersinden üreten bir antitez yaratmıştır. Bunu üretenler de altı yüz yıl içinden seçtikleri örneklerle "başarılı," "çağ açıcı," "bilime değer veren," "güzel sanatlar hâmisi," "barışı altında herkesin huzur bulduğu" ve "Türklüğü yücelten," "mükemmel" bir "Osmanlı" tasavvuru resmetmişlerdir. Benzer bir monolitikleştirmenin kuruluşunda sağ olanlardan bâzılarının hayatta olduğu Cumhuriyet için bile yapılmasının anlamsızlığı ortada iken, "İyi Osmanlı-Kötü Osmanlı" tartışmasının sürdürülmesi, tarih bilgisi noksanlığından ziyade, resmî ideolojinin topluma nüfûzuyla alâkalı bir konudur.

Osmanlı'yı monolitikleştirmek?

Oysa sorgulanması gereken "Osmanlı"nın "iyi" ya da "kötü" olduğu değil, bu sonuçlardan birine ulaşmak için yapılan monolitikleştirmenin ne denli anlam taşıdığı ve resmî ideolojinin ne ölçüde içselleştirildiğidir.

Günümüzde üretilen "Kötü Osmanlı" kavramsallaştırması temelde, Kemalist ideolojinin, İkinci Meşrutiyet Garbcılığı'ndan devraldığı "en üst seviyesine modern Avrupa toplumlarında ulaşılan" "tekil" bir medeniyet düşüncesinden kaynaklanır. Meselâ saygıdeğer bir yazar tarafından dile getirilen Osmanlı'da "resim, tiyatro, roman, heykel, çok sesli müzik yoktu" benzeri eleştiriler, söz konusu monolitikleştirmenin ne denli sorunlu olduğunu göstermenin ötesinde "tekil medeniyet" fikrine dayalı, yukarıdan aşağıya estetik modernleştirme ile sağlanacak toplumsal dönüşüm projesinin de topluma nüfûz derecesini ortaya koyar. "Musikî İnkılâbı" benzeri girişimlerin fikrî arka plânını oluşturan bu tezin temel sorunu "tekil bir medeniyet" ile onun ürünü olan "tekil bir modernlik" tasavvuruna dayanmasıdır.

Bu örneğin de gösterdiği gibi altı asır süren bir yapıyı monolitikleştirmek imkânsızdır. Meselâ Osmanlı'da "resmin olmadığı" bir dönem olduğu gibi, Şeker Ahmed Paşa ya da Osman Hamdi Bey gibi ressamların günümüz müzayedelerinde paylaşılamayan tablolar ürettikleri bir dönem de yaşanmıştır. Aynı şekilde "romanın olmadığı" bir çağı Yovsep Vardanean, Vasil Drumev, Evangelios Missailidis, Ahmed Faris el-Şidyak, Şemseddin Sami Fraşeri gibi yazarların değişik Osmanlı lisanlarında çok sayıda romanı kaleme aldıkları bir çağ izlemiştir.

Yazının devamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz

M. Şükrü Hanioğlu - SABAH

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat