Halil İnalcık'ın tarihi uyarısı!

  • GİRİŞ15.12.2021 12:44
  • GÜNCELLEME15.12.2021 14:52

Bu toprakların yetiştirdiği en önemli isimlerden birisi olan Halil İnalcık hocanın bazı konuşmalarını dinlerken keşke gençlerimize de bu tarihi kayıtları derslerde izletebilsek diye geçirdim içimden .

Tarih dersinde kuru bilgi vermekten vazgeçip tarih şuuru kazandırmaya odaklanmamız gerekiyor.

Bunun içinde İnalcık hoca gibi mümtaz şahsiyetleri çocuklarımıza okutmalı tanıtmalıyız.

Batıya gitme ve orada kalma rüyası gören yeni kuşakların İnalcık gibi batıyı iliklerine kadar bilen değerleri tanımaya ihtiyacı var.

Batıyı tanımadan  kuru kuruya yapılan batı karşıtlığına gençlerimiz pek pek kulak asmıyor.

Bu sebeple İnalcık hocanın batıya dair değerlendirmeleri çok kıymetli.

Çünkü İnalcık batıyı çok iyi bilen batının da kendisini yakından takip ettiği bir isimdi.

Öyle ki Bernard Lewis gibi oryantalistler ve Türk tarihi üzerine çalışan batılı araştırmacılar çalışmalarında İnalcık’ı referans alır.

Bizim kültürümüzü küçümseyen medeniyetimizin önde gelen şahsiyetlerini tanımayan batılılar bile  hocanın birikimi karşısında saygı duymak zorunda kalır.

 

İlber Ortaylı’nın  “Tamamı ile yerli bir insan”. Dediği İnalcık içinden çıktığı toplumu komplekse kapılmadan çok iyi temsil eder.

Objektif tarihçiliğinden hiçbir zaman taviz vermez. Türk milletinin değerleriyle barışık bir ömür yaşar.

Batıya gidip sarhoşluk yaşayanlardan olmaz. Hassasiyetini, ülkeye bağlılığını ve değerlerimize bağlılığını kaybetmez.

Batılı devlet ve bilim adamları tarafından iltifat görmesine rağmen bir talebesine  “Bu batılıların yüzümüze güldüğüne bakma. Bizi küçümserler bunlar’ der.  

Türkleri düşmanlık derecesinde eleştirenlere karşı dik durup doğruları haykırır. Milletinin geçmişinden gocunmaz.

Fuat Sezgin Hocanın batılıların yüzlerine karşı İslam medeniyetinin büyüklüğünü haykırdığı gibi İnalcık Hoca da Türk tarihinin asaletini başını eğmeden ilim kürsülerinde önyargılı bilim adamlarına çekinmeden haykırır.

Osmanlı tarihini dikkate almadan dünya tarihinin yazılmasının mümkün olmadığını yabancı tarihçilere cesurca anlatır.

Yazdığı eserlerle dünya tarihçiliğinde çığır açan hoca bu asil duruşunu son nefesine kadar korur.

 Türkiye’ye döndükten sonra da bu duruşa ve şuura sahip nesiller yetiştirmek çalışır çabalar.

 Talebelerinin kendisini de geçecek ve ülkelerine hizmet edecek şekilde yetişmelerini ister.

Ülke olarak İnalcık gibi hocalara ihtiyacımız var.

Bugünü en doğru okuyabilenler dünü en iyi bilenlerdir.

Dün bilgisi olmadan yarınlar kurulamaz. Devleti yönetenler sağlam bir tarih bilgisine sahip olmalıdır.

Bilgi sahibi değillerse en azından o alanda birikim sahibi olanlardan istifade etmeye mecburdurlar.

 Çünkü içinde bulunduğumuz çağda yaşanılan sorunların çoğu önceki çağlardan bize miras kalmıştır.

 O yüzden kritik zamanlarda çözülmesi zor gibi görünen sorunların anlaşılmasında tarihçilerin yol göstericiliğine ihtiyaç duyarız.

Tarihçilerin kutbu Halil İnalcık da bizim yol göstericilerimizden birisidir.

 Eserleri her zamankinden daha çok okunmalı anlaşılmalı ve tartışılmalıdır.

Türkiye’nin, gündemini gereksiz yere meşgul eden meczuplardan kurtulup hakikatli ilim adamlarının ufuk açıcı fikirleriyle istikametini belirlemekten başka çaresi yoktur.

Halil İnalcık gibi ömrünü hakikate ve bilime adayan dev şahsiyetlerin fikirlerinin ışığında yol almak bizi yol boyunca karşımıza çıkacak tehlikelerden korur.

Şimdilerde sulandırılan dış güçler meselesini İnalcık hocanın iki hatırası üzerinden yeniden değerlendirmeliyiz.

 Dış güçler sulandırılacak ya da savsaklanacak bir husus değildir.

Ne sağın ne solun bu konuda gayrı ciddi yaklaşımda bulunması kabul edilemez.

 Özellikle muhalefet partisi görünümlü dışarıdan güdümlü bazı yapıların bu konuda algılarla oynaması milletimizin gözünden kaçmamaktadır.

Bu topraklara ilk adımımız attığımız andan bugüne dış güçler sorunu olmuştur ve hep olacaktır.

Bunu göz ardı etmek ahmaklıktan öte aptallıktır.

Bakın dış güçleri çok iyi bilen alanının otoritesi bilge tarihçimiz ne diyor:

1950’li yıllarda Münih’te düzenlenen Bizantinistler kongresinde, Bavyera Kardinali'nin ''Ayasofya'nın kubbesi üzerinde Hıristiyanlığın yıldızı parlayacak.'' sözü üzerine salonda dakikalarca alkışlandı.

 Sizi uyarırım tarihçi olarak. Bütün bunlar oyundur. Batı hiçbir zaman vazgeçmedi.

Haçlı ruhunun içimizdeki sözcüleri çırpınmaya devam ediyor.

Batı, İstanbul'un Fethini ve Ayasofya'yı hiçbir zaman unutmadı. Avrupa'nın Haçlı görüşü Papalık eliyle devam ediyor.’’

 

Evet, İnalcık hoca o sahneyi görünce tüylerim diken diken oldu der. Tarafsız olarak biline tarihçilerin bile dakikalarca ayakta alkışlamasına hayret eder.

Yine bir mecliste  “Bu adamların zihin dünyalarında neler olduğunu ben ilk defa çok canlı olarak orada gördüm.

Bunların niyeti İstanbul’da Vatikan misali bir mahalle oluşturmak istiyorlar, Balat tarafında” deyince talebelerinden birisi

 “Hocam kusura bakma ama hangi devirde yaşıyoruz. Tamamen Türkleşmiş, İslamlaşmış bir Şehir bizden alamazlar diye itirazda bulunur.

Bunun üzerine merhum şu tarihi cevabı verir:

Rehavete kapılmayın. Stalin 1 gecede 500 bin Kırımlıyı Kırımdan çıkardı ve nereye gittikleri belli olmayacak şekilde yok oldu.

Hitler sayısı ihtilaflı olmakla birlikte belki milyona varan Yahudi’yi fırsat kollayarak yok etti.

 Allah korusun konjonktür aleyhe dönecek olursa bu adamların gözü kara.

Yapabilirler yapamazlar ayrı yapmaya teşebbüs edebilirler. Çok dikkatli olmamız gerekir”

Hoca uyarıcılık vazifesini yaptı ve gitti.

 Bize düşen rehavete kapılmamak.

 İspanya’dan Müslümanları çıkarmak için 800 sene bekleyip sonunda emellerine ulaşanlar ardan yüzyıllar geçse de kinlerinden vazgeçip düşmanlıklarını bitirecek mi elbette hayır.

İçimizde haçlıların sözcülüğünü yapanlar istedikleri algı operasyonu yapsınlar.

Batı hiçbir zaman bize dost olmadı.

Açık ve net.

Cemil Meriç ne diyordu:

“Bütün Kur'an'ları yaksak, bütün camileri yıksak, Avrupalının gözünde Osmanlıyız; Osmanlı, yani İslâm.

Karanlık, tehlikeli, düşman bir yığın.”

Millet olarak teyakkuzda olmaya devam edip bilimde teknolojide kültürde sanatta kısacası her alanda bu toprakların kıymetini bilen yerli ve milli zihinle milletine öncülük edecek yeni nesiller yetiştirmeliyiz.

Buna mecburuz.

Dış güçler diye ebedi bir sorunumuz var. Bu coğrafyanın kaderi bu.

Çok uzağa gitmeye gerek hemen yanı başımızda kurulan ABD üsleri bize dış tehdidin hangi seviyede olduğunu apaçık şekilde göstermektedir.

 Dedeağaç’ı göremeyen Türk aydını çoktan Türkün aydını olmaktan çıkmıştır.

Bizim Halil İnalcık gibi namuslu vatansever hocalarımızın tarihi uyarılarına kulak verip ve bu noktada bir gayretin içine girmekten başka şansımız yok.

 Bizim başka vatanımız yok. Başka Türkiye yok sözü slogandan ibaret değil. Gerçekten yok.

O halde İnalcık gibi Âlimlerin uyarılarına uygun hareket edip bin yıl daha burada kalma iradesine uygun bir şekilde çalışarak istiklalimize sahip çıkıp istikbale emin adımlarla yürüyeceğiz.

Batı bizi nasıl unutmadıysa tarihi katliam ve vahşetlerle doldu batıyı biz de hiçbir zaman unutmayacağız.

 Gaflete düşmeyeceğiz.

İhanete fırsat vermeyeceğiz.

Yorumlar1

  • Doğrucu Davud 2 yıl önce Şikayet Et
    Tarih şuuru nedir ? Dostunu düşmanını tanımaktır, yüzyıllarca savaştığımız ülkeler bellidir, abd ve avrupa kısaca haçlı yahudiler Müslüman ve Türk olana her şeye düşmandır, bir de sosyolojik olarak millet olamayan sömürgeciler tarafından kurulmuş haydut korsan suni devletçikler vardır haçlı yahudi gavuru tetikçisi kiralık katilleridir, bize soykırım yapmışlardır, sırp bulgar yunan ermeni ve yahudi gibi, bunları öğretmek çocuklara gençlere tarih şuuru vermektir, bu şuuru vermeyen eğitimin adı milli eğitim de olsa geyik muhabbetidir !..
    Cevapla Toplam 6 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat