Darbe direniş özgürlük

  • GİRİŞ09.07.2022 09:23
  • GÜNCELLEME11.07.2022 10:35

Geçtiğimiz aylarda 15 Temmuz etkinlikleri üzerine resmî bir toplantıya katıldım.

Toplantının ana fikri düzenlenecek etkinliklerin çeşitliliği üzerineydi.

Ev sahibi konumundaki bir yetkili bizlerle bir istatistik paylaştı.

Bu istatistik sonucuna göre 15 Temmuz faaliyetlerinin kısmı azamı kamu kurumları tarafından yapılmaktaydı.

Bu üzücü bir durum aslında. Resmî törenler adı üstünde resmîdir. Bütün dünyada bu tip törenler, yasak savma ve prosedürü yerine getirme kabilinden yapılır.

Mozoleye çelenk koyma seviyesine indirilen bu programlarda kalıplaşmış cümleler kurulur ve dağılınır. Şekle takınılan programlarda ruh yoktur, heyecan yoktur.

 15 Temmuz gibi sivil iradenin zaferi olan bir günü katı resmî bir formata dönüştürmek, her şeyden önce 15 Temmuz’un ruhuna aykırıdır.

15 Temmuz bilinci, sivil inisiyatifin omuzlarında geleceğe taşınmalıdır. Kamu kurumları sadece teknik ve mali desteği vermeli, ön planda tanklara kafa tutan halk olmalıdır.

Mümkünse düzenlenecek faaliyetlerde protokol konuşmaları da olmamalıdır.

Özellikle ellerine verilen metindeki cümleleri kıra döke okuyan, izleyicileri sıkan mülki amirler kürsüden uzak durmalıdır.

15 Temmuz gibi milli bir meselede bile kâğıda bağlı kalmadan konuşma yapma becerisinden uzak olan sevgili yetkililerimiz, sahneyi halka bırakmalıdır.

15 Temmuz ruhunun korunması açısından bu hassasiyetin muhafaza edilmesi kanaatindeyim.

Çabuk unutan bir millet olduğumuz için önemli günlerin yıldönümünü iyi değerlendirmeliyiz.

Nasıl unutmak milli bir hasletimizse, hatırlatmak da milli bir ödevimiz olmalı.

28 Şubatları 15 Temmuzları unutur ve unutturursak, yeni darbelere maruz kalacağımız açıktır.

Bu yüzden artık alışılagelmiş belediye ve kaymakamlık önündeki programları aşıp milyonlara ulaşacak, bütün dünyaya hitap edecek çalışmalara yönelmemiz gerekiyor.

Yüzyıllarca millet olarak derdimizi ve davamızı şiirle anlattık, şiirle meramımızı ifade ettik. Hatta tarih kitabımızı bile şiirle yazdık. Dinin yasak ve emirlerini bile anlatırken şiirin imkânlarından faydalandık.

Fakat bu dönemin anlatım dili artık değişti. İçinde bulunduğumuz çağda sinema dilini etkili kullanmamız gerekiyor.

Sürekli değişen ve gelişen yenilikler sinemayı bile anlatım dili olmaktan çıkarmaya başlasa da biz hep geriden geldiğimiz için, şu an ona bile büyük ihtiyacımız var.

Ülke olarak üzerimizde sinsice yürütülen olumsuz algıları yedinci sanatın imkânlarından yararlanarak yıkabiliriz.

15 Temmuz darbesinde yenilmedik ama 15 Temmuz merkezinde yürütülen algı operasyonlarında yara aldık.

Yurtdışında Türkiye dostu birçok aydın ve sanatçı bile meseleyi düşman prodüksiyonlar üzerinden okuduğu için, eksik ve yanlış bilgi sahibi olmuş maalesef.

Dünyaya haklı davamızı henüz daha anlatamadık

Biz Edirne-Kars arası FETÖ belasını anlattık. Feraset sahibi milletimiz hainleri ve kahramanları hemen ayırdı. Lakin dünyaya henüz haklı davamızı anlatabilmiş değiliz.

15 kişinin katıldığı akademik sempozyum yaparak kendimizi anlattığımıza, derdimizi aktardığımıza inanırsak sadece kendimizi kandırmış oluruz.

Elbette yapılan her çalışma önemlidir. Asla önemsiz görmüyorum lakin yıllar geçmesine rağmen hâlâ dar alanda kalmış olmamız beni üzüyor

15 Temmuz’a dair dünyayı sarsacak derinlikli filmler üretemediğimiz müddetçe kent meydanlarındaki kükremelerimizi sadece kendimiz duyarız.

Benim hâlâ ümidim var. Gelecekte konuyla ilgili muhteşem filmlerin yapılacağına yürekten inanıyorum.

Etkili ve yetkili büyüklerimiz göstermelik organizasyonlara ayıracakları maddi kaynakları, sanata sinemaya yürek verenlerle paylaşırlarsa daha anlamlı bir iş yapmış olacaklar.

15 Temmuz merkezli sanatsal çalışmalar hususunda, 15 Temmuz Derneği’ndeki dertli dostlarımızın samimi çabalarının yol açacağına yürekten inanıyorum.

Doğru adamlar doğru adamlarla buluştuğunda doğru adımlar mutlaka atılacaktır. Bu vesileyle derneğin öncülüğünde, İhsan Kabil Ağabeyin olağanüstü özverisi ve muhteşem tecrübesiyle bu yıl ikincisi gerçekleşen on5sıfır7 Film haftasından bahsetmeden geçmek haksızlık olur.

15 Temmuz’a dair en anlamlı etkinlerden birisi olan film haftası, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da başarıyla tamamlandı.

Açılışa özellikle katılıp emek verenleri tebrik ettim. İşte bu dedim yapmamız gereken. Bu tip sanatsal faaliyetlerle 15 Temmuz ruhuna sahip çıkabiliriz.

Gelecek yıllarda yeni filmlerin bu etkinlik takvimine girmemesi için herhangi bir engel yok. Yeter ki isteyelim yeter ki çalışalım.

Meydanda verdiğimiz direnişi, medyada, sinemada ve sanatta veremezsek işte o zaman darbe başarılı olur.

Sonuç olarak duracak vaktimiz yok. Koşmaya, üretmeye ve sözümü yeryüzüne yaymaya devam edeceğiz. Aşkla, inançla ve heyecanla…

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat