İsmet Özel 78 yaşında!

  • GİRİŞ20.09.2022 10:05
  • GÜNCELLEME20.09.2022 10:05

İsmet Özel bu ülkede her zaman gündemde oldu. Aykırı çıkışlarıyla, şiiriyle, düzyazılarıyla, derneğiyle, dergisiyle meclislerde hep konuşuldu. Üniversite amfilerinden öğrenci yurtlarına, vakıf merkezlerinden yayınevlerine, çay ocaklarından büyük kültür merkezlerine kadar dillerde hep onun ismi dolandı durdu.

Onu sevenler çok sevdi, kızanlar çok kızdı. Sevenlerinin de kızanların da orta yolu bulmasını sağlamak gibi bir kaygı gütmedi. Fakat daha ilginci dostları da düşmanları da; sevseler de sevmeseler de onu hep yakından takip etmek durumunda kaldı.

Özel’in edebî enerjisi kamuoyunu sürekli şarj etti. Özellikle edebiyat muhitlerinde şiir muhiplerinin onur konuğu daima İsmet Özel oldu. Diğer edebiyatçılara haksızlık etmek istemem ama onlara dair bahisler hep Özel’den sonra başlamıştır.  

Edebiyatı seven İki kişi bir araya geldiğinde üçüncü kişi mutlaka o olmuştur. “Sen, ben, İsmet Özel…” sözü boşuna söylenmemiştir.

Şiir yazan gençlerin, dergi çıkaran öğrencilerin, meydanlarda özgürlük için yumruk sallayan eylemcilerin dilinde onun mısraları dolanmıştır.

YAŞAYAN EFSANE

İsmet Özel, hayattayken efsane hâline gelen nadir şahsiyetlerden biridir. Hakkında üretilen menkıbeler bir kitabı dolduracak kadar çoktur.

Anlatıları dinlerken de mutlaka yüzünüzde gayrı ihtiyari bir tebessüm oluşur.. Aykırılık kimsenin kolay katlanacağı bir durum değildir, fakat İsmet Özel’in aykırılığı, fikrindeki derinlik şiirindeki zirvelik sebebiyle her zaman toplum tarafından sempatiyle karşılanmıştır.

O yüzden onun terslediği bir edebiyat heveslisi bile bunu içine övünç katarak anlatmış yine bir gün “İsmet Özel ve ben…” diyerek kelimeleri kabarta kabarta yaşadıklarını abarta abarta etrafıyla paylaşmıştır. Mesela onlardan biri şöyledir:

Şiire hevesli bir üniversite talebesi otobüste İsmet Özel’i görüyor. Fırsatı kaçırmak istemediği için yanına gidip "Ben sizin hayranınızım" diyor. İsmet Özel de bunun üzerine umursamadan öbür tarafa dönüyor. Tabii genç vazgeçmiyor . "Efendim şiirlerinizin tamamını okudum. Hepsi ezberimde. İsterseniz okuyabilirim" diyor. İsmet Özel bu sefer diğer tarafa dönüyor. Sonrasında otobüs kalabalıklaşıyor, hava ağırlaşıyor, İsmet Bey terliyor. Bunun üzerine pes etmemekte direnen genç bir selpak uzatıyor, "İsmet Bey terlediniz. Terinizi siliniz." diyor. Usta şair gülümsüyor ve "Neyse bir selpaklık konuşalım" diyor.

ZİRVEDE YALNIZ

Türk edebiyatının zirvesine genç yaşta çıkmasına bilen, değişen dünya görüşlerine rağmen zirveyi hiç kaptırmayan büyük şairin edebiyatımıza kattıkları tartışma kabul etmez bir gerçektir.

Tek negatif etkisi, kendisinden sonra gelen kuşakları aşırı etkilemiş olması ve o kuşakların hâlâ onu taklitten çıkıp kendi seslerini bulamaması olmuştur. İyi bir İsmet Özel okuru, Özel’den sonra gelen şairlerin şiirinden bir zevk almaz, çünkü esinlemenin yoğunluğuna, taklidin kabalığına kalbi dayanmaz.

Doğal olarak aslı varken taklide de tahammül edemez. Bu açıdan baktığımızda Erbain şairi, gençlere taşınacak su kırılacak odun bırakmamış, tek başına dağlar kadar yükü omuzlanmıştır. Omzunda sadece edebiyatın sorumluluğu değil kısırlaşmış, kuraklaştırılmış düşüncenin yükünü de hakkıyla taşımıştır.

DÜNYALIK KARŞISINDA DEĞİŞENLER ÖZEL’İ ANLAYAMAZLAR

Fikirde de İsmet Özel hep önde, hep ileride olmuştur.  "Beni bir ses sahibi kıl, kefarete hazırım/ öyle mahzun/ ki hüzün ciltlerinde adına rastlanmasın." diyen şair, önde olmanın kefaretini  ödemiştir. Zirvedeki yalnızlığından memnun bir hali vardır.  

Onun paltosundan çıktığını iddia eden gençlerle bile arasında uzun mesafeler olmasının müsebbibi kendisi değildir.

Gençlerin belki de ona yaklaşamaması ya da onu aşamaması kefaret ödemeye hazır olmayışlarından, bedel ödemeye cesaret edemeyerek kolaya kaçmalarından olsa gerektir.

Gelecekte edebiyat araştırmacıları tarafsız bir araştırma yaptıklarında, Müslümanların iktidarla imtihan olduğu bu dönemi incelediklerinde, iki adam önlerine tertemiz, kirlenmemiş şekilde çıkacaktır: Birisi İsmet Özel, diğeri Sezai Karakoç’tur.

Dünyanın nimetlerini ellerinin tersiyle itip davanın mesuliyetini omuzlarında taşıyan bu iki yiğit adamı, tarih elbette yazacaktır. Hem her nimetten israf edercesine yararlanıp hem de müstağni görünmeye çalışanlar da elbette gözden kaçmayacaktır.

Türk şiirinin iki ustası da söz söyleme haklarını devredecek hiçbir pazarlığa girmemiş, büyük imkânlar karşısında eğilmemişlerdir. Dünyalık karşısında değişenler, dünyayı değiştirme iddiasında bulunamazlar. Büyük adamlar dünyanın aldığı şekle göre şekil almayıp duruşlarını değiştirmezler. Şekil verirler ama şekil almazlar.

“Çok küçük yaşlardan itibaren, dünyanın hangi şekli alacağıyla ilgili bir merak alanım vardı” diyen Özel’in fikir sancısıları daha çocuk yaşlarda başlamıştır. Büyük adamlar çocukken de büyüktür. Büyük rüyalar görürler, büyük ıstıraplar taşırlar. Sisteme sataşır egemenlere kafa tutarlar.

Dünyayı değiştirmekle kendini mesul hisseden Özel’in kavgası hiçbir zaman bitmemiştir. Hem devrimci hem sahicidir.

SAHİCİ VE SAMİMİ

Açık söylemek gerekirse İsmet Özel sosyalist cephede kalsaydı yine takip alanımda bir yazar olurdu. Türklük söylemlerini dillendirmeye başladığı yıllarda şaşkınlık yaşayanlara, “panik yapmayın, okumaya devam edin” dedim hep.

Anlaşılması hep uzun sürmüştür ülkemizde gerçek aydınların. İsmet Bey’in anlaşılmasının da uzun süreceğine inananlardanım. İnşallah, “Türk Milleti İsmet özel’i anlayacak bir millet değildir” diyenler haklı çıkmaması en büyük duamızdır.

BİZE YÜZDE ALTI DERLER

Milletlerin tarihinde bazı tıkanma zamanları olur. İşte böylesi zamanlarda bazı aydınlar çıkar, tıkanıklığı açar, içinden çıktığı topluma umut olur, yeni nesillere ufuk olur. İsmet Özel de Türk milletinin aslî değerlerinin baskıya uğradığı zor zamanlarda meydan yerine çıkarak, kalemiyle karanlığı kararlıkla savarak aydınlık günlere erişilmesi çabasında öncü rol oynamıştır.

Zor zamanda konuşmak nasıl olur, onu da göstermiştir. Emperyalist projelerin vatanımız üzerinde kurguladıkları oyunlara karşı sözünü esirgememiş, kavgasını asil bir şekilde vermiştir.

Seksenli yıllarda Amerikan çıkarlarına çalışmak için yeminli, beyni sömürülmüş eski bir Türkiye Cumhuriyeti Bakanı’nın efendilerine yaptığı açıklamada, “Biz Amerikan çıkarlarına muhalif unsurları etkisiz kılabiliriz, çünkü onlar zaten yüzde altıdırlar” demesi geniş yankı uyandırmıştır. Refah Partisi’nin yüzde altı civarında oy almasından dolayı böyle bir beyanatta bulunan Bakan’ın hezeyanının üzerine İsmet Özel’in “Bize Yüzde Altı Derler” başlıklı bir yazıyla cevap vermesi mücadele tarihimizde dönüm noktasıdır.

Özel, yüzde altıyı kendine has üslubuyla, sabırla, ısrarla, sebatla Müslümanlığını kimlik meselesi hâline getirmiş bulunan ve küfrün tasallutundan korumaya çalıştığı Müslümanlığını, münasip bir fiyat bulduğu zaman satmayan kişi olarak tanımlamıştır.

Bu yazı Müslümanlara müthiş bir özgüven aşılamış, zihinlerdeki prangaları yıkıp atmış, Türkiye üzerinde oyun kurmak isteyenleri şaşkına çevirmiştir. Sonrasında satmayan ve satılmayan Özel tavırlı Müslümanların oranı yüzde kaça düşmüştür; orası tartışılır. Fakat o zamanlarda, o yazının yazılması ve o tavrın alınması açısından Özel’in çıkışı, namuslu vatansever aydın çıkışıdır. O günler için son derece anlamlı ve önemli yazıdır. Bir çıkış yazısıdır.

Elbette ülkenin kırılma noktalarında kalemiyle dik durmanın terbiyesini topluma öğreten usta yazarın sadece bir yazısı değil, kritik zamanlarda kaleme aldığı birçok yazısını örnek gösterebiliriz. Mesela bir muhabirin  “Başka darbe olur mu?” sorusuna, Aziz Nesin’in “Eğer Müslümanlar bir tehlike arz ederse orduyu biz çağırırız.” cevabı üzerine yazdığı “Sivas Göklerinde Sırp Tayyareleri Uçacak mı?” yazısı, darbecileri ve solcuları çıldırtacak kadar cesur bir yazıdır.

Aslında yazı demek haksızlık olur. Tarihî bir manifesto dense yeridir. Bu manifesto, etkisini uzun yıllar sürdürmüş olmalı ki darbe çığırtkanları bugüne hâlâ bu yazı üzerinden öfkelerini kusmaya devam etmektedir.

ANLAŞILMAMAK

İsmet Özel toplumun kültürel seviyesinin her zaman çok üstünde yazılar yazdı. Emek vermeden, zihin yormadan kolay anlamak isteyenlere, “daha açık yazsanız” diyenlere, "Ben anlatmak için büyük çaba sarf ediyorum. Anlamak isteyen de azıcık kendini yorsun.” diyerek cevap veren Özel, "O kadar ki benden başka bir kalemle ikame edilebilecek tek bir satır yazmadım.” diyerek sınırı belirlemiş oldu.

İnsanların hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır olduğunu bildiği için sesini hep sağırların da duyacağı şekilde gür söyledi.

Ahir ömründe derdini dernekle de anlatmaya çalıştı. İstiklal Marşı Derneği vesilesiyle kendisine has faaliyetlerde bulundu.

“Sen şairsin, ne işin var bu alanlarda?” diyenlere hiç aldırmadı. Kimseye bakmadan şiirindeki gibi “Alanlara çok bilenmiş yüreğim alanlara” diyerek alanlara indi.

Anlaşıldı mı? Elbette yine anlaşılamadı. Yazdıklarını anlamıyoruz, diyenler onun yaptıklarını da anlayamadı. Anlamaya çalışanlar ise anlamlandırma sıkıntısı yaşadı. Anlama kapasitesi olan ama sayıca çok az olan bazı kişiler de İsmet Özel’in söyledikleri işlerine gelmediği için anlamazlıktan gelmeyi tercih ettiler.

 Bir kısım odaklar da onu evin kötüsü köyün delisi gibi sunmaya çalıştı. Doğru söylediği zaman bize deli denileceğinden korkan günümüz insanın aksine, ne söylenildiğiyle değil daha başka ne söyleyebileceğiyle ilgilendi. “Ne derler acaba?” denilen kahrolası puta karşı durdu.  

Ne güzel diyor Naatında:

 “Çırpını çırpını giden atlardan indik
Girmek için patavatsız yurttaşlar sırasına
Zihnimiz, acizlerin şikâyetleri sığacak kadar
Kanırtılırken ses etmedik”

EFENDİMİZE HÜRMET

İçbir döneminde İsmet Özelci olmadım. Karakoçcu ya da Necip Fazılcı olmadığım gibi. Hakperestliği öldüren şahısperestlik hastalığına yakalanmadım hamdolsun. O yüzden değer verdiğim bütün isimlerden istifade etmeye çalıştım. Şahısperestlik yapanlar için tek kişi vardır başka kimse yoktur. Bu da bir nevi körlüktür. Bu ülkenin bütün entelektüellerinden alacağımız güzellikler var. Gençlik yıllarımda da İsmet Özelci olmak yerine İsmet Özel okumayı seçtim.

İyi ki öyle yapmışım.  Yazarlara fanatiklik derecesinde bağlananlar başka yazarların fikirlerini küçümseyenler yazar yarıştıranlardan uzak durmak gerek. Bunu da satır arasında söylemiş olayım.

 İsmet Özel’e dair söylenecek söz çok. Ama sayfaların sınırını, editörün sabrını zorlamaya gerek yok. Her zaman söylediğimi bu yazıda tekrar edeyim. Usta şair başka hiçbir şey yapmasa, hiçbir şey yazmasa dahi sadece “Naat” ve “Münacat”ı ile ebediyen şiir ufkumuzda büyük şair olarak anılacak, gönüllerdeki tahtını koruyacaktı.

Yalnızca “Naat”ı ve “Münacat”ı bile onu sevmemize, saymamıza yeter de artar. 78. Yaşına giren usta şaire hayırlı uzun ömürler diliyoruz.

Yazımızı “Naat”tan bir bölümle bağlarken İsmet Bey’e de ömrüne bereket diyoruz.

“Hiçbir insana yan bakışı olmayan kimdi
Kimdi yan gözle bakmadı kır çiçeklerine bile
Öğretmek için cephe nedir
Kıyam etti
Torunu kucağında
Dönünce bütün gövdesiyle döndü
Bir bu anlaşılsaydı son yüzyılda
Bir bilinebilseydi
Nedir veche”

Yorumlar4

  • Dede Korkut 1 yıl önce Şikayet Et
    Ellerinize sağlık Uzun güzel sarih hakperest bir yazı olmuş
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • İdris Keleş 1 yıl önce Şikayet Et
    Çok beğendim.
    Cevapla
  • bekir 1 yıl önce Şikayet Et
    İsmet özel gerçek bir sanatçıdır.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Kaan 1 yıl önce Şikayet Et
    Allah razı olsun çok güzel bir yazı çok çok teşekkürler
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat