Nayman Ana’nın Çığlıkları arasında 15 Temmuz’u yeniden okumak
- GİRİŞ15.07.2025 13:23
- GÜNCELLEME16.07.2025 08:29
15 Temmuz işgal girişimin dokuzuncu yılındayız. Dokuz yılı değerlendirdiğimizde pişman olan yolundan dönen FETÖ’cü yok denecek kadar az. Hâlâ "hocaefendi" dedikleri sahtekâr ajanı savunuyor Türk devletini suçlamaya çalışıyorlar.
Sadece taban dediğimiz kesim değil onların gazetelerinde yazılar kaleme alan isimler de utanmadan toplum içine çıkıp devlete ve hükümete kin kusmaya devam ediyorlar. 17 Aralık sonrası Zaman Gazetesi'nde yazmaya devam eden aşağılık adamlar şehir şehir dolaşıp konferanslar veriyor.
Türk tipi demokrasi bu olsa gerek. Her türlü hainin devlet millet aleyhine istediği gibi çalıştığı bir ülkeyiz. Üzülerek söylemeliyim ki FETÖ ihanet şebekesine karşı mücadele sadece bir kişinin omuzlarına bırakıldı. Bunlar her alanda savaş vermez topyekûn mücadele etmezsek tekrar başımıza bela olurlar. Böyle bir gerçekle karşı karşıyayız.
Sadece yıldönümlerinde değil her zaman 15 Temmuz’u gündemde tutmamız gerekiyor. Özellikle gençleri bu konuda bilinçlendirmeye mecburuz. Bu hepimizin ortak ödevi.
Ben dokuz yıldır sayısız programda gençlere 15 Temmuz’u anlatmaya çalıştım. İşgal girişimini anlamakta ve anlam vermekte zorlanan gençlerimizi gördüm. Onlara nasıl bu durumu nasıl anlatmalıyım ki net bir şekilde anlasınlar ki diye düşünürken imdadıma Cengiz Aytmatov yetişti.
"Mankurt" kavramı üzerinden yaptığım konuşmalar gençlerin dikkatini çekti. Böylelikle FETÖ’cülerin nasıl kullanışlı aparat olduklarını daha iyi anladılar.
Okuyanların iyi bildiği gibi Cengiz Aytmatov’un ölümsüz eseri Gün Olur Asra Bedelde anlatılan Nayman Ana efsanesi, sadece bir Orta Asya destanı değildir.
Bu hikâye, hafızanın, kimliğin, annenin, vatanın ve iradenin nasıl yok edilebileceğini gösteren evrensel bir trajedidir. Her okuduğumda içime işleyen o sahneler, bugün ülkemizin yakın tarihindeki en karanlık gecelerle, 15 Temmuz’la yeniden anlam kazandı.
Özellikle genç okurlarımız için hatırlatmakta fayda var. Nayman Ana, savaşın ortasında oğlunu kaybeden bir annedir. Oğlu Colaman, Juan-Juanlar tarafından esir alınır.
Esaretin kendisi yetmezmiş gibi, işkencenin en acımasız şekliyle karşı karşıya kalır. Saçları tek tek kökünden koparılır. Ardından devenin ensesinden yeni soyulmuş sıcak deri başına geçirilir. Elleri bağlanır, çöle terk edilir.
Saçlar yeniden uzamaya başlarken, deri kurur ve kafatasını sıkmaya başlar. Delicesine bir ağrı eşliğinde hafızasını, adını, geçmişini, ailesini unutur. O artık ne Colaman’dır, ne Nayman Ana’nın oğludur. O artık Juan-Juanların sadık bir kölesidir. Mankurt’tur.
Yıllar sonra Nayman Ana oğlunu çölde bulur. Ona ismiyle seslenir. “Senin adın Coloman, ben senin annenim, baban Dönenbay’dı” der. Ama oğlu tanımaz. Efendilerinin verdiği emirle annesini bir okla vurur. Ana düşerken hâlâ “Senin adın Coloman…” demektedir.
Başındaki yazma kuş olup havalanır ve “Dönenbay… Dönenbay…” diye uçar. O kuşa halk arasında “dönen baykuş” denilir.
Bu efsane, FETÖ’nün mankurtlaştırdığı nesillerin de hikâyesidir bir anlamda. Juan-Juanların yerini bu kez modern görünümlü bir ihanet şebekesi almıştır. Bu yapının ilk hedefi; çocukları, daha körpe yaşlarda ailelerinden koparmak olmuştur.
Hatırlayın, bu örgüt binlerce genci ailesinden, mahallesinden, köklerinden uzaklaştırdı. Onlara yeni bir kimlik sundu; “hizmet” adı altında kurdukları sahte evrende, gerçek isimlerini bile unutturarak kod adlarla, geçmişlerine bir perde çektiler. Zaten mankurtlaştırmanın ilk adımı budur: Hafızayı silmek, kişiliği yok etmek.
FETÖ, bu milletin evlatlarını annelerinden ayırdı. Tıpkı Coloman gibi, kendi annesine silah çeken gençler yetiştirdi. Kendi halkına kurşun sıkan, kendi meclisini bombalayan robotlaşmış insanlar… Onlar da bir zamanlar Coloman gibi “bizden”di. Ama artık emir aldıkları yer başka, sığındıkları yer bambaşka.
Mankurtlaşmanın bütün süreçlerini yaşadılar. İlk kurşunu kendi benliklerine sıktılar. Kod adlarla yürütülen hayatlarında kim olduklarını unuttular. Bir zamanlar doğdukları evleri sadece himmet toplamak için ziyaret ettiler. Ve annelerine, babalarına, komşularına, memleketlerine yabancılaştılar. Tıpkı çölde annesini tanımayan Coloman gibi…
15 Temmuz gecesi, millet iradesine kurşun sıkan her bir asker görünümlü mankurt, bu efsaneyi yeniden hatırlattı bize. O gece köprülerde, sokaklarda, havaalanlarında şehit olan kadınların her biri Nayman Ana’nın bugünkü karşılığıydı. Oğlunun gözlerini açmasını isteyen analar birer birer vuruldular. Ve her biri yere düşerken son kez “Senin adın Mehmet’ti, Hasan’dı, Ali’ydi… Sen bu milletin evlâdıydın…” demeye devam etti.
Aytmatov’un anlattığı efsane, bir milletin hafızasını, benliğini, şuurunu kaybettiğinde nelere dönüşebileceğini göstermektedir. Mankurtluk, sadece bireysel değil, toplumsal bir felakettir. Kökünden koparılan bir gençlik, her zaman düşmanların kullanabileceği bir silaha dönüşür.
Bugün FETÖ’ye dair her şeyi konuşuyoruz. Lanet ediyoruz. Ama sadece lanetlemek, yarını kurtarmaz. Esas mesele, yeni Colamanların yetişmesine engel olacak şekilde nesilleri uyandırmamız gerekiyor. Uyanık olmazsak yeni Mankurtluk projeleri kapımızı yeniden çalacaktır.
Rabbimiz güzel ülkemizi her türlü ihanetten muhafaza buyursun.
Mahmut Bıyıklı / Haber7
Yorumlar11