Tekkede mürşid, cephede mücahit

  • GİRİŞ31.07.2025 10:05
  • GÜNCELLEME01.08.2025 09:19

 

Bosna… Adı anıldığında bağrımızı sızlatan, yüreğimizin en derin yerlerinde iz bırakan kadim bir coğrafya. Balkan Savaşları sonrası Osmanlı ordusunun çekilişiyle Boşnak Müslümanların “Bizi yetim bırakıp nereye gidiyorsunuz?” feryadı, üzerinden asırlar geçse de hâlâ kulaklarımızda yankılanıyor.

Yüzyıllarca Osmanlı’nın adalet ve merhamet medeniyetinin gölgesinde huzurla yaşayan bu halk, imparatorluğun ardından kesintisiz acıların ve zulümlerin hedefi hâline geldi.

Bugün “Bosna” dendiğinde bizler yalnızca bir ülkeyi değil, yüreklerimize emanet edilmiş bir mazlum halkı hatırlarız. Bilge lider Aliya İzzetbegoviç’in vefatına yakın Cumhurbaşkanımıza söylediği “Bosna size emanettir” sözü boşuna değildir.

CEPHEDE SAVAŞAN BİR ŞEYH

Bosna’nın İslam’la müşerref oluşunda kalpleri imar eden erenlerin, gönülleri dirilten dervişlerin, yiğit gazi alperenlerin ve ilmiyle amil âlimlerin yadsınamaz bir rolü vardır.

Bu büyükler, yalnızca gönülleri fethetmekle kalmamış; halkı zalime karşı dik duracak bir irfanla da donatmıştır.

Tasavvuf geleneğini yaşatan dergâhlar sadece ibadet mahalli değil, kimliğin, direnişin ve İslamî şahsiyetin inşa edildiği ocaklar olmuştur. Mürşid-i kâmiller, halka her zaman aidiyetlerini hatırlatıp onları kültürel soykırıma karşı uyarmışlardır.

Anadolu’yu olduğu gibi Bosna’yı da sayısız irfan öncüsü mayaladı.

Bu mirasın günümüzdeki taşıyıcılarından biri de Şeyh Halil Brzina idi. Kısa süre önce vefat eden bu gönül sultanını Bosna’da ziyaret etme ve uzun bir röportaj yapma imkânı bulmuştum. Filmlere konu olacak bir hayatın sahibiydi. Her sorumuza büyük bir tevazu ile cevap vermiş, bizlerle yakından ilgilenmişti.

O, günümüzde tasavvufun yanlış örneklerle karalandığı bir dönemde, bu yolu en güzel şekilde temsil edenlerden biriydi.

Gerçeklikten kopuk bir miskinliğin değil, imanla yoğrulmuş bir direnişin temsilcisiydi.

Büyük Osmanlı’nın devamı olarak gördüğü Türkiye’ye derin bir muhabbet besleyen Halil Efendi, sadece zikir halkasında oturan bir mürşid değil; gerektiğinde cepheye giden, tankların gölgesinde, siperlerin ardında Allah için savaşan bir mücahitti.

Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmış bir mümin olarak küfrün ordusuna karşı sessiz kalmamış, cihad meydanına atılmıştı.

Allah için tesbih çeken elleri, gerektiğinde yine Allah için tetik çekmişti.

Kutlu bir geleneğin izinde yaşayan Halil Efendi, sulh zamanlarında tekkesinde halkı irşad eden bir mürşid, harp zamanında ise halkı için cephede savaşan bir mücahit olarak Bosna’da silinmez izler bıraktı.

Sırp zalimleriyle olan savaşta 5 binden fazla askerin komutanı olarak Zenitsa bölgesinde konumlanmıştı. Elinde tesbih, belinde silah; bir yandan Allah’ı zikreden bir derviş, öte yandan vatanını savunan bir komutan olarak, dervişleriyle birlikte destan yazdı.

Bosna’da bir dağ eteğinde bir yanda zikir halkaları kurup, diğer yanda cephede mevzilenmiş dervişleriyle düşmana korku saldı. Beyaz sarığı, vakur duruşu ve gönül ehli haliyle en önde yer alırdı.

O, hayatın da ölümün de ancak Allah’ın rızasına uygun olduğunda bir anlam kazanacağını askerlerine telkin etti.

Tasavvufu yalnızca mistik bir inziva olarak görenlere, Halil Efendi hayatıyla en güçlü cevabı verdi. Onun hali, sahih tasavvufun ve doğru İslam anlayışının çağdaş bir örneğiydi. Kelimenin tam anlamıyla mücahid bir sufiydi.

MÜCAHİD SUFİLERİN İZİNDE

İslam geleneğinde “büyük cihad” olan nefisle mücadele ile “küçük cihad” olan düşmana karşı mücadele iç içe geçmiştir.

Peygamber Efendimiz’in, “Biz küçük cihaddan büyük cihada döndük” hadisi bu dengeyi açıkça ortaya koyar.

Halil Brzina gibi sufi mücahitler bu iki cihadı hayatlarına aynı anda tatbik eden nadide örneklerdir.

Bedir’de safta duran sahabelerin, Yavuz’un ordusundaki zikirle sefere çıkan dervişlerin izinden yürüdüler.

Tıpkı Anadolu’yu İslam’la tanıştıran Ahmed Yesevî’nin müritleri gibi… Tıpkı Rumeli’de at sırtında tebliğ yapan Akçakocalar, Geyikli Babalar, Sarı Saltuklar gibi…

Tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda cepheye koşan Şeyh Sünûsîler, Kuşadalı İbrahim Efendiler gibi…

Cezayir’de Emir Abdülkadir, Libya’da Senusi şeyhleri, Hindistan’da Ahmed Sirhindî, Kafkasya’da Şeyh Şamil, Sudan’da Mehdi hareketi…

Hepsi büyük cihadı ve küçük cihadı aynı ruhla yaşayıp kendilerinden sonra gelenlere muazzam bir model sundular.

Halil Efendi’de yirmi birinci yüzyılda mücahid-sufi geleneğinin canlı bir tezahürüydü.

GÖNÜL KÖPRÜLERİ

Bosna’daki tasavvuf geleneği, başlı başına bir kitap konusudur. Bu gelenek yalnızca dinî bir tebliğ değil; aynı zamanda kimlik, aidiyet ve direniş bilincinin inşasını üstlenmiştir.

Bugün hâlâ Bosna’nın birçok şehrinde ayakta kalan dergâhlar, halkın maneviyatını beslemeye ve ruh direncini korumaya devam etmektedir.

Bu mekânlar sadece zikir çekilen yerler değil; şahsiyet inşa edilen, tarih ve coğrafya bilinci kazandırılan irfan ocaklarıdır.

Bosna’yı anlamak, yalnızca Aliya İzzetbegoviç gibi siyasi önderleri tanımakla değil, Halil Brzina gibi manevî önderlerin mücadelesini bilmekle mümkündür.

Bosna ile Türkiye arasındaki kadim bağlar tesadüf değildir. Bu bağların harcı Halil Brzina gibi gönül sultanlarının duası, gayreti ve mücadelesiyle karılmıştır.

Onlar, yalnızca gönüller arasında değil, milletler arasında da köprüler kurmuşlardır.

Bugün birbirimizin acısına ortak olabiliyorsak, bu köprüler sayesindedir.

Son ziyaretimizde Halil Efendi, Türkiye’ye ve onun liderine sahip çıkmamızı istemiş velilere has bir tebessüm ama derin bir ciddiyetle şöyle demişti:

“Tarihteki rolünüz neyse, bugün de aynı sorumluluk altındasınız. Osmanlı’nın torunu olmanın şuurunu kaybetmeyin. Bizim için merkez daima Türkiye’dir. Türkiye güçlü olursa Bosna’da barış olur. Türkiye güçlü olursa, Balkanlar’da Osmanlı bakiyesi huzur bulur.”

Mekânı cennet, makamı âli olsun.

Yorumlar25

  • Doğrucu Davud 1 hafta önce Şikayet Et
    Eğer tarihteki mifak fitne ve küfürle mücadele eden Mücahid Şeyhleri saysam bu sayfalar kesinlikle almaz, İmamı Rabbani, Ahmed Yesevi, ABDÜLKADİR Geylani, Hasan Harakani, Şeyh Şamil, Muhammed Diyauddin Hazeratı KSA gibi daha niceleri vardır !..
    Cevapla
  • Nurdoğan Aktaş 1 hafta önce Şikayet Et
    Mekanı cennet olsun.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Ahmet 1 hafta önce Şikayet Et
    Mekanı cennet olsun inşallah
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Mehmet vural 1 hafta önce Şikayet Et
    Bir gönül ehli ancak bu kadar güzel anlatılır Allah bu şuurdan bizleri yoksun bırakmasın kaleminiz keskin olsun çok güzel anlamlı yazılardan biri olmuş yine Allah imanlı itikatla vatan sevgisiyle dolu nice canları yol gösterenleri bu ümmetin nasibi kılsın
    Cevapla
  • HALİL CEBECİ 1 hafta önce Şikayet Et
    Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat