Anthony Quinn’in Türk Filminde Oynamasını Kim Engelledi?

  • GİRİŞ22.10.2025 09:14
  • GÜNCELLEME23.10.2025 09:56

Afyonkarahisar Valiliğinin himayesinde düzenlenen Büyük Taarruz Film Festivali’ne katılmak için zaferin şehrine gittik. Festivalin heyecanını her yerde hissettik. Özellikle üniversite öğrencilerinin festivali sahiplenmelerine sevindik.

Kültür ve sanat faaliyetleri şehirlere ayrı bir güzellik katıyor. Gelenekselleşen etkinliklere valiliklerin destek vermesi sevindirici bir durum. Kültür insanlarına ve sanatçılarına sahip çıkan toplumlar geleceğine de sahip çıkmış olur.

Film festivali vesilesiyle sinemaya ömür veren usta isimlerle, ilk filmini çeken genç yönetmenler de bir araya gelip tecrübe paylaşımında bulunabiliyor.

Ülkemizde birçok film festivali, değerlerimize at gözlüğüyle bakan bağnaz kişilerce yürütülüyor. İdeolojik körlüklerine sanatı alet etmeyi ustalıkla başarıyorlar.

LGBT sapkınlığını konu edinen filmlere ve terör sevici isimlerin yapımlarına özellikle ödül vermeleri de işin cabası. Bu sebeple memleket sevgisiyle meseleye yaklaşan, Türkiye merkezli çalışmalara her açıdan sahip çıkılması ayrı bir önem taşıyor.

Filistin Duyarlığı ve Kültürel Mücadele

Büyük Taarruz Film Festivalinde gazeteci arkadaşımız Sevda Dursun'un olağanüstü gayret gösterdi. Ona destek olmak için çırpınan Kübra Kuruali de festivalin kusursuz olarak yürümesi noktasında büyük emek verdi.

Kuruali sadece organizasyonda yer almayıp aynı zamanda Gazze üzerine hazırladığı mükemmel belgeselle festivale katkı sundu.

Adını dergilerden ve belgesellerden bildiğim Kuruali’nin Filistin duyarlığı ayrıca alkışlanması gereken bir durumdu. Gazzeli sanatçıların festival sonunda verdiği konserde de onun emeği vardı.

Bu durum, Filistin davasını nasıl sahiplendiğinin açık göstergesiydi. Kendisiyle yaptığımız bir saatlik konuşmada her cümlesini Gazze’ye ayırdı.

Kültür ve sanat alanında Filistin meselesini daha çok işlememiz gerektiği konusunda fikirlerimizi paylaştık.

Ortak kanaatimizi şudur: Bakanlıklar ve belediyeler, Filistin konusundaki kültürel faaliyetlere daha fazla bütçe ayırmalı; mutlaka her ay nitelikli çalışmalara programlarında yer vermelidir.

Filistin davasını sadece haberlerden duyurmak, eylemlerle gündeme getirmek yetmez. Edebiyata ve sanata taşındığında daha fazla insana bu derdi taşımış oluruz ve onların duygu dünyasına seslenmiş oluruz.

Filistin filmlerini ülkemizde daha çok göstermeli, Filistinli şairlerin şiirlerini daha çok seslendirmeliyiz. Filistinli yazarların kitaplarını daha çok çevirmeli, Filistinli sanatçılara daha çok sahne vermeliyiz.

Sanat Cephesindeki Sert Savaş

Bütün insanlığın düşmanı olan sapkın topluluğun, siyasi siyonizmden sonra edebî siyonizmi kurduğunu hepimiz biliyoruz. Bütün dünyayı önce sanatın gücüyle kuşatma altına aldılar.

Zihinleri işgal kendilerini masum göstermeye çalıştılar. Sinemada hegemonya kurarak kendi aleyhlerine olan hiçbir şeye fırsat tanımadılar.

Bu konuya en iyi örnek, efsane yönetmen Mustafa Akkad’ın “Çağrı” filminde Müslümanların Yahudilerle olan savaşını işleyememesidir. Bunun gibi sayısız örnek verebiliriz.

Savaş sanat cephesinde daha sert verilmemektedir. Bu cepheyi boş bırakan hükmen mağlup olmuş demektir.

Büyük Taarruz Film Festivalinde Gazze temalı belgesellerin ve düzenlenen konserlerin varlığı ümit vericidir. İnşallah bu gayretlerin devamı gelir.

Yücel Çakmaklı’nın İzinde

Film festivali, öncü yönetmen Yücel Çakmaklı’nın memleketinde olunca Afyonkarahisar Valiliği, onun adına da bir oturum düzenledi. Kültür dünyasının duayen ismi Bünyamin Yılmaz ve akademisyen Burhanettin Güneş ile birlikte usta yönetmeni yüzlerce gence anlatma fırsatı bulduk.

Festivalin onur konuğunun Türkan Şoray olmasından dolayı, Çakmaklı’nın farklı yönlerine vurgu yaptıktan sonra yıldız sanatçılarla çalışmak için nasıl bir yol izlediğini anlattım.

O yıllarda sinemaya yön veren, kameranın ardındaki yönetmenler için afişlerde yer alacak yıldız isimler çok önemliydi. “Bu filmde kim oynuyor?” sorusu, filmin kaderini belirliyordu. Yapımcılar, “Bir Türkan Şoray, bir Cüneyt Arkın filmi yap” diyerek sipariş veriyordu.

Yücel Çakmaklı işte böyle bir atmosferde, Türk sinemasının kalabalık ve karmaşık dünyasında kendi yolunu arıyordu. O yol, popülerliğin değil, hakikatin yoluydu. Türkan Şoray’la, İzzet Günay’la, dönemin yıldızlarıyla çalıştı. Fakat onun asıl derdi, yıldızların parıltısı değil, onlar vesilesiyle milletin öz değerlerinin beyazperdede yeniden hayat bulmasıydı.

Çakmaklı Türkan Hanım’a rol teklif ettiğinde sinemanın sultanı önce erkek oyuncuyu sorar. O dönemde toplumsal gerçekçi sinema rüzgârı esmektedir ve sinema devrimci mücadelenin bir uzantısına dönüştürülmüştür.

 

Türkan Hanım da böyle bir kavganın tarafı olmaktan çekindiği için hemen karar veremez. Uzun düşünme süresi ve  tereddütten sonra ‘Ben bu filmi oynayacağım. Çünkü bu toplumun gerçeği burada. Sinema millî ve manevî değerlere yaslanmadan ayakta kalamaz.’” Der.

İşte o cesaret, o feraset, Türk sinemasında yeni bir kapı aralar. “Çile” filmiyle birlikte milletin sesi, perdenin sessizliğini deler.

Çakmaklı’nın filmlerinde  daha sonra Hülya Koçyiğit’ten Filiz Akın’a,  Ediz Hun’a kadar pek çok isim yer alır.

Türkan Şoray’a  “Gericilerin sinemasında niye oynuyorsunuz?” diye tepki gösterenler, baskı kuranlar olur. Onu hedef alan yazılar yazsalar da Şoray sözünden caymaz. Böylelikle milletin gönlünde müstesna bir yer edinir.

Anthony Quinn’in Engellenen Rolü

Yücel Çakmaklı’yla dede-torun gibi derin bir samimiyeti olan sevgili dostum Bünyamin Yılmaz da çok etkileyici bir konuşma yaptı. Benim de ilk defa duyduğum ve bütün salondakileri etkileyen, “Çağrı” filminde Hazreti Hamza rolünü oynayan usta sanatçı Anthony Quinn’i oynatma çabasını ve bu çabanın hangi sebeple engellendiğini kendisinden üzüntüyle dinledik.

Yılmaz’ın Sümer Tilmaç’tan dinlediği tarihi şahitlik şöyleydi:

“Anthony Quinn’i ‘Kuruluş’ta Şeyh Edebali’yi oynaması için Yücel Çakmaklı ikna etmişti.  Çağrı’dan sonra çok etki bırakacak bir rol olacaktı. Dünya sinema tarihine geçecek bu çaba maalesef akim kaldı.

İhtilal sonrası o dönem TRT’de imza yetkisi olan kişi bir askerdi. Quinn’in alacağı parayı görünce ‘Benim maaşım bunun yanında bir hiç. Olmaz.’ demiş. O dönem TRT’nin BBC ile anlaşması olduğu için ücreti BBC’nin vereceğini söyleseler de dinletememişler, imzayı atmamış.

Zaferin Şehrinden Ümitle Ayrıldık

Tarihi Taşhan’da içtiğimiz enfes çayların buğusu, Türkiye’nin yüzyıllık lokantaları arasında yer alan ve dört kuşaktır devam ettirilen Aşçıbacakız Lokantası’nda yediğimiz tandırın lezzeti, Öztaylan Tatlıcılık’ta tattığımız lokumların tadı damağımızda kalarak ayrıldık Afyonkarahisar’dan.

Bolvadin’de bir okula Usta Yönetmenin isminin verileceğini yolda öğrenmek yarınlara dair ümitlerimizi daha da artırdı. Ne güzel demiş Akif İnan büyüğümüz: ‘Bütün giysileri yırtsak yeridir/ Yeter bize vefa elbiseleri’’

 

Yorumlar10

  • Nıgar 1 gün önce Şikayet Et
    Güzel haber
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • okur 1 gün önce Şikayet Et
    yemende 1972-2010larda bulunan parşömen elyazması Kuranı Kerimin alman frsnsız kuran tefsircisi katoliklerce değiştirilmeye çalışıldığına intetnette denk geldim. modern ve bilimsel yöntemler kullanılarak alman dışişleri de fon sağlamış. doğru mu bilemem ama değiştirmeye çalıştıkları ilk ayet bakara 191 192. Mescidi Haramda onlarla savaşmayın.bizden çok Kuran bilen ecnebi müslüman değil
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Salih Aslan 1 gün önce Şikayet Et
    Kültür konusu o kadar önemli ki...
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Musa Arıcı 1 gün önce Şikayet Et
    Yücel Çakmaklı ufkuna günümüzde de ihtiyaç var.
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • Nebahat Aysu 1 gün önce Şikayet Et
    Afyonkarahisar Belediye Başkanını festivalde hiç göremedim
    Cevapla Toplam 4 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat