'Bir Kültür Dervişi: Fatih Yurdakul’un 50 Yıllık İrfan Nöbeti'

  • GİRİŞ03.12.2025 09:07
  • GÜNCELLEME03.12.2025 09:46

Günümüzde yayıncılık yapmak kahramanlık gerektiriyor. Bütün zorlukları göze alarak bu sahaya giren insanları tebrik etmek lazım; gerçekten zor bir iş.

Bir de dijitalin hükümran olmasına takılmadan, toplumdaki kültürel çölleşmeye aldırmadan kitabevi açan dostlarımız var ki, onlara üstün hizmet madalyası verilse yeridir.

Kitabevi açmak bugün, vejetaryen bir semtte kasap dükkânı açmak kadar cesurca bir davranış. Bu zamanda böyle bir işe girişmek delilikten başka bir şey değildir.

Kitapseverlerin yakından tanıdığı Fatih Yurdakul da böyle bir delilik yapıp Üsküdar’da muhteşem bir kitabevi açtı.

Kitabevi denilince Türkiye’de akla ilk gelen yerlerin başında Fatih Kitabevi gelir. Kitapçı denildiğinde de elbette Fatih Yurdakul…

Elli yıldır bu mesleği aşkla, şevkle yürüten bir kültür dervişidir O. Hayat hikâyesinin hangi safhasını dinleseniz etrafa hemen kitap kokusu yayılır.

Hikâyenin tamamına baktığınızda ise bir kitapçıdan ziyade kültürün ağır yükünü omuzlamış, bir Anadolu dervişiyle karşı karşıya kalırsınız

Bir mesleği icra etmekten ziyade elli yıldır bir irfan nöbeti tuttuğu hemen anlaşılır.

Ankara’da ODTÜ’nün karmaşık koridorlarında başlayan yolculuğu, darp, yokluk, yurtsuzluk ve ideolojik baskılarla doludur.

Daha öğrencilik yıllarında insanların ellerine kitap tutuşturmayı bir dava olarak görür. Sonrasında açtığı kitabevinde aynı dünya görüşünü paylaştığı büyük yazarların eserlerini okuyucuya ulaştırmaktan ibadet neşesi alır.

O, bulunduğu mekânı sadece iş yeri olarak değil; öğrencilerin, fikir adamlarının ve genç dava erlerinin nefes aldığı bir irfan durağı olarak tasarlar.

YAZARLARLA YOLDAŞ

ODTÜ hazırlık binasından Zafer Çarşısı’na, oradan Akabe Yayınları ve Mavera Dergisi’nin dar ama büyük ruhlu odalarına uzanan hikâyesinde vefa ve dostluk hep ön plandadır.

Yurdakul’un Sezai Karakoç’tan Nuri Pakdil’e, Rasim Özdenören’den Cahit Zarifoğlu’na, Erdem Bayazıt’dan Akif İnan’a kadar bu ülkenin düşünce hayatında iz bırakan isimlerle—hem yoldaş hem sırdaş olması elbette tesadüf değildir.

Bu öncülerle aynı havayı soluması, aynı ızdırabı, aynı heyecanı ve aynı diriliş ışığını taşımasının doğal sonucudur

OKURLARLA DOST

Yazanlara yoldaş olduğu gibi okurlara da dosttur

Zafer Çarşısı’nın o daracık 12 metrekarelik dükkânı, yıllarca Ankara’nın kültür nabzının attığı bir merkez olduysa, bunda Fatih Yurdakul’un kitabı bahane edip insanı merkeze alan gönül ikliminin payı büyüktür.

Onun için satış yapmaktan ziyade, o kitabın bir gence nasıl umut olacağı, bir adamın ufkunu nasıl açacağı daha mühimdir. Çünkü o, kitapçılığı bir ticaret değil, bir “emanet” olarak görür.

ERDEM BAYAZIT’IN DÜĞÜN HEDİYESİ

Herkesin hayatında unutamadığı hediyeler vardır; Fatih Yurdakul’un hediyesi ise bir kitabevi dükkânıdır.

Erdem Bayazıt’ın “Bu kitabevi sana düğün hediyemiz olsun” cümlesi, film sahnelerini kıskandıracak güzelliktedir. Bu sahnede vefa, dirayet, sebat, gönül, kitap ve insan gibi kavramlar hep başroldedir.

Düğün hediyesini aldıktan sonra Yurdakul, Zafer Çarşısı’ndaki dükkanını muhabbet ocağı haline getirmiştir. Kapısını herkese açmış dost halkasını genişletmiştir.

Onun kitabevlerine öğrenciyken gelenler sonraki yıllarda ülkenin kaderine etki eden mühim kişiler olmuştur. Fakat bunun Yurdakul’un nazarında hiçbir zaman bir önemi olmamıştır.

Bir gence gösterdiği ilgiden daha fazlasını makam sahiplerine göstermemiştir Talebelere hangi tabureyi oturması için uzatmışsa, makam sahiplerinde de aynı tabureyi uzatıp muhabbet sofrasına buyur etmiştir.

RUHA DOKUNAN MEKÂN

Ankaralı okurların yakından tanıyıp çok sevdiği Fatih Yurdakul, ömrünün neredeyse elli yılını verdiği bu irfan mücadelesini İstanbul’a da taşıdı. Kitapseverler olarak bu haberi sevinçle karşıladık. Arkadaşlarımızla hemen konum isteyip mekâna ulaştık.

Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretlerinin himmetiyle Üsküdar’da açılan Fatih Kitabevi, bir kez girenlerin her zaman tekrar gitmek isteyeceği güzellikte tasarlanmış.

Üç katlı bu nostaljik mekânın her odası kitap kokuyor, her duvarı bir hatırayı saklıyor. Üst katta Yedi Güzel Adam’a ayrılan kütüphane ise Yurdakul’un vefa atlasının bir özeti gibi. Önden gidenlerin hatıralarını yaşatmaya devam ediyor.

Mekânda yalnızca kitap kokusunu değil; unutulmaz hatıraların, kardeşliğin, samimiyetin ve demli çayların kokusunu da içinize çekiyorsunuz. İstanbul’da birçok kitapçı vardır ama çok azı insanın ruhuna dokunur. Fatih Kitabevi işte o nadir yerlerden biridir.

UMUDA AÇILAN KAPI

Ağırlaşan piyasa şartlarına dayanamayan yayınevleri kapanıyor, kitapçılar bir bir kepenk indiriyor. Ama Fatih Yurdakul, tam da böyle bir dönemde yeni bir kitabevi açarak bize şunu hatırlatıyor:

“Bu iş aşk işidir. Bu iş gönül işidir. Bu iş umut işidir.”

Bu cümleyi herhangi bir esnafın değil; davasına sevdalı bir kültür neferinin sözü olarak okumak gerekir.

Onun kitabında yılgınlık ve yorgunluk yoktur. Hele umutsuzluğa hiç yer yoktur. “Böyle bir dönemde kitabevi açılır mı?” diyenlere gülüp geçmesinin sebebi tam da bundandır.

HAYDİ İSTANBUL

Bu ülkenin kültür atlasında bazı isimler gösterişsiz ve nümayişsiz çalışır ama geride silinmez izler bırakır.

Fatih Yurdakul da işte o isimlerden biridir.

Şimdi İstanbullulara düşen, bu güzel adamın kitabevinin kapısından içeri adım atıp oradaki sakinlik ve kitap kokusu içinde biraz olsun nefeslenmektir. Çünkü o mütevazı mekân, bu şehrin giderek solan kültür ikliminde hâlâ sıcaklığını koruyan nadir sığınaklardan biridir.

Onu yaşatmak kendimize yapacağımız en büyük iyiliklerden biri olacaktır.

Yorumlar1

  • Ümmihani Yetik 39 dakika önce Şikayet Et
    Hayırlı olsun
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat