Ümmetin ortak değeri: Mehmet Akif Ersoy
- GİRİŞ27.12.2025 09:21
- GÜNCELLEME27.12.2025 09:21
Türkçenin büyük bilgelerinden Aşık Paşa,
“Bahtludur şol kişi kim dünyede adı kala / Ölmedi, diri durur âb-ı hayat içmiş gibi”
der.
Manası derin, izahı geniş bu hikmetli sözde tarif edilen bahtlı kişilerin başında hiç şüphesiz millî şairimiz Mehmet Âkif gelir. Cenab-ı Allah, ona kıyamete kadar hayırla yâd edilecek bir isim nasip etmiştir.
Milletimizin gönlünde müstesna bir yer edinen İstiklâl Marşı’nın şairi, hakkında en çok eser, makale ve inceleme kaleme alınan nadir şahsiyetlerdendir.
Bütün güzel sıfatlara layık bir şahsiyet
Geçmişten bugüne Âkif hakkında yazılanlara bakıldığında, kendisi için kullanılan sıfatların zenginliği dikkat çeker.
Ancak asıl önemli olan şudur: Bu sıfatların her biri ona yakışmakla kalmaz; Âkif’in ismiyle birlikte anlamını daha da derinleştirir, kıymet kazanır.
Mehmet Âkif hakkında yapılan çalışmalara baktığımızda kendisi daha çok İslam şairi ve millî şair olarak anılmıştır.
Bu onda bir çelişki değil; bilakis derin bir bütünlük oluşturur.
Çünkü Âkif, şiirini ne yalnızca memleket sınırlarına hapsetmiş ne de vatanı görmezden gelen bir anlayışı benimsemiştir.
Bu toprakların doğasına, İslam’sız bir milliyetçilik de; vatansız, tarihsiz bir İslamcılık da uymaz.
Âkif, bu hakikate uygun olarak yüreğinde vatanı, milleti ve ümmeti birbiriyle çatıştırmadan aynı ufukta birleştirmeyi başarmıştır.
Onun şiiri, Anadolu’nun ruhundan süzülüp bütün islam dünyasına hitap eden sahici bir sesleniştir.
Yapay Duvarlar
Millet ile ümmet arasına örülen yapay duvarlar, zihinsel savrulmalara yol açmıştır. Günümüzde yaşanan birçok fikrî ve toplumsal sorunun temelinde, bu bütünlüğün kaybı yatmaktadır.
Âkif, yaşadığı çağda bu tehlikeyi açıkça görmüş; milletin ve ümmetin meselelerini aynı anda okuyabilen engin bir feraset sergilemiştir.
Gelecekte yaşanacak sıkıntıları sezmiş ve kendisini mensubu olduğu ümmetten sorumlu hissederek susmayı değil, uyarmayı tercih etmiştir.
Haykırış
Âkif’in şiirinde gür bir haykırış vardır. Çünkü İslam coğrafyasının içine sürüklendiği hâl, sessiz kalınacak bir manzara değildir. Ümmetin hâl-i pürmelâlini gördüğünde, sözü yükseltmeyi ahlaki bir mecburiyet olarak görmüştür.
‘Ne tasannu bilirim,çünkü ne sanatkârım’ diyen kudretli şair için şiir, her zaman hakikatin taşıyıcısı olmuştur.
Anlatacaklarını dolaysız, sarsıcı ve açık bir dille söylemiş; şiiri bir vicdan kürsüsüne dönüştürmüştür.
Bugünden geriye bakıldığında, bu haykırışların ne kadar haklı olduğu bütün açıklığıyla görülmektedir.
Âkif’in feryadına konu olan sorunların büyük bir kısmı, bugün de bütün yakıcılığıyla karşımızda durmaktadır.
Ümmetin Ortak Değeri
Yazdıkları ve yaşadıkları birlikte değerlendirildiğinde, Âkif’in yalnızca bir milletin değil, bütün ümmetin ortak değeri olduğu açıkça görülür.
O, sıradan bir şair olarak yaşamamış; İslam milletinin sözcüsü, vicdanı ve yol göstereni olmuştur.
Milletinin derdiyle dertlenmiş Müslümanların acılarını her zaman kendi kalbinde hissetmiştir.
Bu sebeple onun şiirinin sınırları geniştir; sadece bir döneme ya da bir coğrafyaya hapsedilemez.
Unutulmayacak bir isim
Toplumlar, kendileri gibi düşünen, kendileri için dertlenen sanatçıları unutmaz.
Onları yalnızca eserleriyle değil, toplumlarına karşı taşıdıkları sorumluluk bilinciyle de sahiplenirler.
Âkif’in milletin hafızasında ebedî bir yer edinmesi bundandır.
Anlama Çabası
Bugün, her zamankinden daha fazla Mehmet Âkif’i okumaya, anlamaya; gençlerimize okutmaya ve anlatmaya mecburuz.
Türkiye’nin de İslam dünyasının da, Âkif’in işaret ettiği kurtuluş reçetelerine ihtiyacı vardır.
Vefatının seneyi devriyesi sebebiyle Mehmet Âkif’i anma yarışına girmekten ziyade, onu anlama gayretiyle okuyup tefekkür eder ve yazdıklarından ibret alırsak, asıl faydayı elde etmiş oluruz.
Onun bizden beklediği de tam olarak budur.
Aziz ruhu şâd olsun.
Mahmut BIYIKLI / Haber7
Yorumlar1