Valiler, kaymakamlar ve FETÖ
- GİRİŞ05.06.2016 09:47
- GÜNCELLEME05.06.2016 09:47
Bu yüzden sadece askeri vesayetle değil, onu da içine alan güçlü bürokratik vesayetle karşı karşıyayız.
Askerden sonra en görünür olanı yüksek yargı vesayetiydi... Darbecilere hukuk danışmanlığı yapan, Türkiye'yi partiler mezarlığına çeviren, asker çağırdığında brifinglere koşan ve 367 garabetiyle sistemi kilitleyen bir yüksek yargımız vardı halen de etkili.
Devlet organizasyonundaki durum da farklı değil. En tepedeki müsteşardan tapu memuruna, validen bucak müdürüne her kademede farklı ve güçlü bir bürokratik yapı var.
Oluşturdukları vesayet daha çok sorun çözerek değil üreterek karşımıza çıkıyor.
Son yıllarda askeri vesayeti biraz geriletilirken bürokratik vesayet büyük oranda olduğu gibi duruyor.
Böyle olduğu için de 11 yıl başbakan, bir yılı aşkın biri süre de devletin başında olanCumhurbaşkanı Erdoğan bile sık sık bürokrasiden şikayet ediyor.
Aynı şikayeti devleti uzun yıllar yöneten rahmetli Turgut Özal ve Süleyman Demirel'den de duyduk.
Bu durum sadece ekonomik kalkınmanın önünde bir engel değil, aynı zamanda demokrasinin kurumsallaşması ve derinleşmesi önünde de bir engel.
Çünkü demokrasi hesap verebilen, açık yönetim demektir. Oysa bu durum bürokrasinin işine gelmez. Bürokrasi gücü ve bilgiyi paylaşmaz.
Ülkenin verilerini bile maaşını aldığı milletten saklar.
Aslında dünyada birçok ülke bu türden klasik bürokrasiyle uğraşıyor. Ama Türkiye'nin başındaki bürokratik bela çok daha farklı, Türkiye'de devletin kılcal damarlarına kadar sızan ideolojik bir bürokrasi var... Geçmişte ağırlıklı olarak İttihatçı -Kemalistti, bugün iseCemaatçi...
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol